Meme yangıları sütçü sığır işletmelerinin en büyük sorunlarından biridir.  Halbuki inek memesinin kendini korumaya yönelik bir yapısı vardır.  Zaten ahırlarda bulunan ineklerin hepsinin mastitis (meme yangısı) hastalığına yakalanmadıkları, sürüden bazılarının mastitis geçirdikleri bilinir.  Memeyi koruyan mekanizmalar olmasaydı yere yatan her inek memesinden mikrop kapacak ve mastitis olacaktı.

Memenin başında, ucunda, yapısında ve içinde bir takım doğal savunma mekanizmaları vardır.  Meme ucunda, süt çıkan deliğin etrafında mikropların girmesini önleyen ve meme deliğini kapatan fiziksel engeller mevcuttur.  Meme deliğinin etrafında kassal bir yapı, ucunda bir keratin tıkacı, onun biraz içerisinde ise Fürstenberg rozeti adı verilen bir oluşum hep birlikte memenin fiziksel olarak savunmasını üstlenmişlerdir.  Kassal yapı büzülerek, keratin tıkaç sağımı takiben yeniden şekillenerek, Fürstenberg rozeti ise meme içine girmeye çalışan mikropları ağ benzeri yapısıyla tutup etkisiz hale getirerek görevlerini yapmış olurlar.

Fiziksel savunma mekanizmasının yanı sıra meme içerisinde ayrıca mikropları yakalamak ve öldürmekle görevli yapıların var olduğu bilinmektedir.

Meme yangısı, mastitis tüm dünyada süt üreten çiftçilerin en korktuğu hastalıklardandır.  Mastitis süt miktarını azaltır, sütün kalitesini düşürür.  Meme körelmelerine, mecburi sürüden çıkarmalara sebep olur.  Tedavi masraflarını da eklersek ve her tedavinin başarılı olmadığından da yola çıkarsak büyük kayıplara sebep olduğunu hesaplayabiliriz.  ABD’de sütçü işletmelerin toplam mastitis yüzünden uğradıkları kaybın 1 milyar Amerikan Doları olduğu ifade edilmektedir.
Madem ki inek memesinin koruyucu düzenekleri var, neden inekler mastitis oluyor?  Bunda çoğunluk insan hatası olmak üzere birçok etken söz konusudur.  İnsan hatası dışında genetik yatkınlıklar da akla gelebilecek diğer etkenlerdir.

İneğin memesinin doğal savunma mekanizmalarını kötü yönde etkileyecek, bozacak olan problemler çoğunlukla insanlar tarafından oluşturulur.  Öncelikle barınakların, sağım esnasında ise memelerin ” Kuru ve Temiz” olması konusunda duyarlı olmak gerektiğini unutmamak şarttır.

Meme başındaki büzücü kassal yapı sağım esnasında gevşer, keratin tıkaç açılır.  İnek memenin sağılmasına izin verir. Meme başı sağımı takiben tekrar büzülür ve keratin tıkaç en geç 30 dakika sonra tekrar imal edilerek şekillenir.  Bu yönden bakılırsa memeye mikropların girmesi meme deliğinin açık olduğu zamanlarda yani, sağım esnasında ve sağımı takip eden dakikalar içerisinde mümkün olmaktadır. Bunu bilerek sağımda ve sağımı takip eden kısa süre içerisinde meme deliğinden mikrop girmesini engelleyen önlemleri alabiliriz.

Doğum her zaman için stres faktörüdür.  Doğuma yakın zamanda meme dokusunun hazırlanması, memeden ağız sütünün imal edilmesi, doğum stresinden dolayı stres hormonunun salgılanması, meme ödemi, memeye süt inmesiyle birlikte meme ucunun genişlemesi mastitise yatkınlığı beraberinde getirir.  Doğumu takip eden günlerde mastitis vakalarının arttığı bilinen bir gerçektir.

Bütün bu bilgiler ışığında sütçü sığır işletmelerinin büyük dertlerinden biri olan mastitise karşı alınabilecek önlemlerin listesini oluşturabiliriz.

Başlıca önlem Kuru ve Temiz bir doğum padoğudur.  İnek doğumunu böyle bir ortamda yaparsa doğum sonrası meme deliğinden mikropların içeri girme riski azalır.
Diğer önlemleri meme başındaki koruyucu düzenekler üzerinde yoğunlaştırabiliriz.  Özellikle sağım makinası kullanılan çiftliklerde makinanın yanlış kullanımı ile ilgili olarak meme başındaki nasırlaşma, dışarı doğru fırlama koruyucu mekanizmayı bozacağından, vakum ve pulsasyon ayarlarının çok önemli olduğu bilinmelidir.

Mastitis vakalarında tedavi için kullanılan meme tüplerinin meme deliğinden çok içeriye doğru sokulması memeyi büzen kaslarda, Fürstenberg rozetinde ve keratin tıkacı oluşturan hücrelerde yıkıma sebep olabileceğinden bu tüplerin meme deliğinden sadece 2 mm kadar sokulması gerektiği, daha fazla içeriye girmesinin zararlı olacağı kesinlikle bilinmeli, buna dikkat edilmelidir.

Böylesi işlemlerde meme deliği çevresinin uygulama öncesi ve sonrası daldırma solüsyonuyla temizlenmesi şarttır.

Keratin tıkacın sağımı takiben hızla oluşması gerekir.  Bunun için yemliğin dolu tutulması önerilir.  Sağımın ardından dolu bir yemlikle karşılanan inekler ayakta durarak yemlerini yerler.  Böylece ineğin bir süre yatması önlenmiş olur.

Keratin tıkacının oluşması çinko minerali ile yakından ilgilidir.  Çinko eksikliği hallerinde tıkacın oluşumu daha uzun zaman alır.  Özellikle doğumu takip eden günlerde selenyum, çinko, E vitamini takviyelerinin yem katkısı şeklinde verilmesi yerinde olur.  Bu mineral katkılarının ineklerin bağışıklık sistemini desteklediği ve antioksidan etkileri dolayısıyla koruyucu faktör oldukları da bilinmektedir.

Memelerin sarkık olması, dizden aşağıya doğru sarkıklığı, meme başlarının aşırı uzun veya aşırı kısa olması mastitise yatkınlığı arttıran durumlardır.  Bunlar genetik yani kalıtsal özellikler olup, düzeltilmeleri, doğru yönde boğa tohumu kullanmak suretiyle, mümkündür.

Sarkık memeler, meme bağlarının gevşekliği ile ilgili olarak ortaya çıkar. Yaşla ilgisi olsa da bu konunun da kalıtsal olduğu düşünülmektedir.  Böyle memeler sağımda, temizlikte zorluk, yaralanma ve mastitise yatkınlık gibi problemleri beraberinde getirirler.  Uygun eşleştirmelerle gelecek nesillerde doğru yönde yapılan düzeltmeler problemi çözmeye yardımcı olacaktır.

Mastitise sebep olan başlıca etkenin mikropların meme deliğinden meme içerisine girmesi olduğunu, bunun da memenin sağım esnasında ve sonrasında buna izin verdiğini düşünürsek, alınacak önlemlerin başında ön daldırma ve son daldırma solüsyonlarının kullanılması olduğu kanaatine varırız.  Kuru sağım yöntemiyle ön daldırma solüsyonu kullanarak mikrop yükünün çoğunluğundan arındırılmış, son daldırma ile bir süre için korunmuş bir meme başı elde ederiz.  Doğal korunma sisteminin devre dışı olduğu bu zaman diliminde,  meme başının böyle bir yardıma ihtiyacı vardır.

Konunun başında sözünü etmiş olduğumuz meme savunma mekanizmalarının fiziksel engeller, hücresel koruyucu sistemler, kandaki koruyucu sistemler, meme içindeki dokuların kendi doğal koruma sistemleri gibi sistemler bütününden oluştuğunu belirtmiştik.  Koruyucu önlemlerin bir basamağı da bu yönde geliştirilmiş aşılardır.  Meme yangılarına karşı hazırlanmış aşıların kullanımı ise memede var olan savunma sistemlerinin harekete geçirilmesini, doğru yönde geliştirilmesini sağlayacaktır.  Mastitis aşıları mastitisle mücadeledeki silahlardan biri olarak kullanılmaktadır.

Özet olarak; memenin koruyucu düzeneklerini bozmadan, var olan dinamikleri harekete geçirerek mastitisle mücadele yapabileceğimizi, bunun temel dayanağının ise memenin kendi koruyucu sistemleri olduğunu bilmemiz gerekir.