İnekler ortalama yirmi günde bir kızgınlık gösterirler ve kızgınlık süresi ortalama on sekiz saattir.  Biz bu konuyu böyle öğrendik.  Klasik bir bilgidir ve tamamen doğrudur.  Ancak; genetik yeteneğin artışı ve ineklerin süt verimlerinin yükselmesi ile birlikte klasik bilgimizde ufak tefek sapmalar oluştu.  ABD’de yapılan çalışmalarda ineklerin süt verimleri günde
25 kg’ın üzerine çıktığında kızgınlık süresinin 15 saate, 30-35 kg süt verdiklerinde kızgınlık süresinin 10 saate, 40 kg süt verenlerde sürenin 6 saate, 45-50 kg süt verenlerde sürenin 5 saate, 55 kg’dan fazla süt verenlerde ise 3 saate kadar düştüğü saptanmıştır.  Diğer bir deyişle çok süt verimi ile meşgul olan inek döl verimiyle ilgili kısmı biraz ihmal ediyor ve o günlerdeki gerçek meşguliyetiyle daha fazla ilgileniyor.

Bu durum ise bizim kızgınlıklarını kaçırmamıza yol açıyor.  Aslında inekler kızgınlık gösterdiklerinde tohumlanacakları için iyi bir döl tutma programının kızgınlık tesbitiyle başladığını söyleyebiliriz.  Örnek olarak; kızgınlık göstermesi beklenen 100 ineğin bulunduğu bir işletmeyi ele alalım.  Örneğin; döl tutturma başarısı %60 olan bir işletmede, kızgınlık yakalama başarısı %70 ise, 42 gebelik elde edebilirsiniz.  Halbuki döl tutturma başarısı % 80 olan bir işletmede, kızgınlık yakalama başarısı %50 ise sadece 40 gebelik elde edilir.  Görüldüğü gibi döl tutmada başarının ilk adımı kızgınlık tesbitinden geçmektedir.  Döl tutturmadaki başarı bile kızgınlık yakalamadaki başarısızlığı telafi edemez.  Bu durumda yapılacak olan günde 4 kez, en az yarım saatlik sürelerle kızgınlık takibi için, inekleri gözlemektir.  Gözlem sabah saat 10.00, öğleden sonra 16.00, gece 22.00 ve sabaha karşı 04.00 de yapılmalıdır.

Böyle bir gözlem tarzı pratikte uygulanabilir bir yöntem değildir.  Zaten uygulama konusunda başarı da sağlanamamıştır.  İnsanların uykuda olduğu sabaha karşı 04.00 saati ise ineklerin kızgınlık gösterme ihtimallerinin en yüksek olduğu zaman dilimidir.

Kızgınlık takibi ve tesbitindeki problemler artınca ABD’de yeni yöntem arayışlarına girişilmiştir.  Kuyruk üzerine kazı-kazan tarzında boyalı kağıt yapıştırmak, inek atlamaya izin verdiğinde patlayan boyalı tüpler, atladığında çalışmaya başlayan saatli kızgınlık dedektörleri ve benzeri birçok konu üzerinde çalışılmıştır.  Fakat ineğin atlamaya izin verdiği zamanın tam olarak saptanması yine de mümkün olamamıştır.

Şimdi ABD’de “Boya ve Tohumla” yöntemi yaygın bir kullanım alanı bulmuştur.  Kuyruk üstü boyanan kızgınlık göstermesi beklenen inek grubu her sabah aynı saatte kontrol ediliyor.  Boyası silinen inek diğer, ikincil kızgınlık belirtilerinin de gözlenmesi ile,  derhal tohumlanıyor.  Başarısı yıllar içerisinde görülen bu yöntem artık ABD’de tamamen oturmuş durumda.  Sistemin ana unsuru her sabah aynı saatte kontrol edilmesi olup, en büyük engeli ise kaşınma fırçalarıdır.

Tercih kaşınma fırçalarından yana değil, kızgınlık tesbitinden yana kullanılmalıdır.  Atlamaya izin veren ineğin kuyruğu üzerindeki boyanın silinmesine dayanan sistem, eğer kaşınma fırçası varsa, yanlış yönlendirmeye sebep olmaktadır.  Mutlaka ikincil kızgınlık belirtilerinden biri veya birkaçı da gözlenerek kızgınlık teyid edilmelidir.

Dünya’nın hiçbir yerinde çiftlik sahipleri veya çalışanlar “kızgınlık kaçırdığını” kabul etmezmiş.  Ancak; yine gözlemler ve çalışmalar “kızgınlık kaçırma” probleminin sanıldığından çok daha büyük problem olduğunu ortaya koymuşlar.

Boya ve Tohumla yönteminin ülkemizde de kullanılmaya başlanmasında yarar vardır.

Gelelim gebelik için ilk tohumlama yaşına.  Ülkemizde değişik yaşlar uygulanmaktadır.  Kabul edilen en erken tohumlama yaşı 15 ay olarak belirlenmiştir.  Şubat ve Mayıs 2010’da yaptığım en son ABD’deki çiftlik ziyaretlerinde bu yaşın 13 aya düşürüldüğünü gördüm.  Yakın zamana kadar 14 ay, 375 kg canlı ağırlık ve 127 cm boy olarak kabul edilen uygun değerlerin, ineklerin bir an önce gebe kalması, bir an önce bir yavru almak ve süte kavuşmak isteğiyle öne çekildiğini izledim.

Bazı çiftliklerde cidago yüksekliğine bakmadan 350 kg canlı ağırlığını geçen düveleri 13 ayda tohumluyorlar.  ABD’de, eğer bir sakıncası görülmezse, önümüzdeki yıllarda bu yönetimin yaygın bir hale geleceği tahmin ediliyor.

İneklerin döl tutmasının besleme, çevre koşulları, genetik, vücut kondüsyonu, buzağı besleme, düve yetiştirme, metabolik hastalıklardan ve mastitisten uzak durma, iyi bir kızgınlık tesbit ve uygun tohumlama programı ile ilişkili olduğunu bilmek gerekir.