Süt sığırcılığı yapan işletmelerin kendi üretimlerinin başarısı için ve ürettikleri sütü işleyenlerin elde ettikleri, tüketicilerin satın aldıkları ürünlerin kalitesi için dikkat etmeleri gereken bazı kurallar vardır.

Süt memeden çıktığına göre; sağlıklı ve kaliteli sütün sağlıklı bir memeden elde edileceği bilinen bir gerçektir.  Başka bir deyimle, sağlıksız bir memeden sağlıklı sütün çıkmayacağını bilmek gerekir. Meme sağlığı söz konusu olduğunda klinik ve subklinik (gizli) mastitis akla gelir.  Klinik mastitis kendini, şişme, kızarma, sütün bozulması gibi yangısal belirtilerle gösterir ve gerekli sağıtım işlemleri ile sağıtılır.  Gizli mastitis ise memeye yerleşen, sürekli süt çalan, memedeki süt yapan hücreleri işlevsiz hale getiren yani körelten bir karaktere sahiptir.  Çoğunlukla Staphylococcus aureus tarafından oluşturulan gizli mastitis süt veriminin azalmasına sebep olduğu gibi,  süt kalitesini de bozar.  Gizli mastitisi tanımanın en etkili yolu CMT (Kaliforniya Mastitis Testi) uygulamasıdır.  Basitçe ve ineğin yanında uygulanabilecek olan bu test genel bir fikir verir.   Sayısal bilgi istiyorsak çeşitli aletler kullanmalıyız.  Süt kalitesine önem veren ülkelerde Somatik Hücre sayısının (SHS) bilinmesi için CMT uygulamaları ya da SHS bildiren aletlerin kullanılması yaygındır.

Somatik Hücre memedeki sürekli ve gizli savaşın bir göstergesidir.  Çoğunlukla meme dokusunda mikroorganizmalarla savaşan ve ölerek sütün içine düşen akyuvarları (Leucocyt) içerir.  Mikroorganizmaya maruz kalma ne kadar şiddetli ise mücadele o kadar olur ki, bu durum SHS artışıyla karşımıza çıkar.  SHS için genel kural; 200.000’in altındaki rakamlar sağlıklı memeyi, bunun üzerindeki rakamlar gizli mastitisin varlığını gösterir.

SHS rakamı 750.000’in üzerinde olan sütler ise AB ülkelerinde ve ABD’de “yasal olmayan sütler” olarak kabul edilirler ki, kullanılmaları uygun değildir.

Somatik Hücre Sayısı (SHS)’nın yükselmemesi için neler yapılabilir?

Bu konuda genetik, besleme ve sürü yönetimi ile ilgili önlemlerden söz edebiliriz.  Ancak; genetiğin, diğer önlemlerle kombine edilmedikçe, kayda değer bir etkisinin olmayacağını bilmek gerekir.

Suni tohumlamada kullanılan boğaların kataloglarında SCS (Somatik Cell Score) olarak gösterilen bir bölüm vardır.  Buradan 3,2 sayısının altında olan boğaların seçilmesi meme sağlığı açısından özellikle tavsiye edilir.  Bununla birlikte yine UDC olarak gösterilen meme kompozit indeksi de meme sağlığı ile ilgili verileri özetlemektedir.  UDC ne kadar yüksekse meme yapısı o kadar sağlam olur ve mastitise yatkınlık o kadar az olur.

Besleme ile SHS arasında da yakın ilişki vardır.  Rasyondaki Kalsiyum, Selenyum, E vitamini, Çinko, İyot eksiklikleri mastitise zemin hazırlar.

Son yıllarda bilim adamları mastitisi “sürü yönetimi hastalığı” olarak tanımlamaktadırlar.  Mastitisten korunmanın asıl yöntemi uygun sevk ve idaredir.  Bu konu genel olarak barınak hijyenini, uygun sağım tekniklerini ve aşılamayı kapsar.  Barınak hijyeni ve sağım hijyeninde ise özet olarak ” kuru ve temiz” kuralı en temel kuraldır.

Her türlü stres ineklerin genel sağlığını ve meme sağlığını olumsuz yönde etkiler.  İneklerde mastitisin artış gösterdiği stres halleri; kuru dönemin başı, laktasyonun ilk günleri, yüksek ısı ve nem ile aşırı yağışlı günler olarak sıralanmıştır.

Kuru ve temiz ilkesi sağım esnasında da geçerlidir.  ABD Tarım Bakanlığı ve NMC (Ulusal Mastitis Konseyi) WTPM yöntemini, kısacası susuz sağımı onaylamış ve tavsiye etmiştir.

WTPM (Waterless Teat Preparation Method = Susuz Meme Başı Hazırlama Metodu) ABD Tarım Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalar sonucu NAHMS (National Animal Health Monitoring System = Ulusal Hayvan Sağlığı İzleme Sistemi)  ve APHIS (Animal and Plant Health Inspection Service = Hayvan ve Bitki Sağlığı Kontrol Servisi) tarafından olumlu bulunmuş, süt sığırcılığı işletmelerine önerilmiştir.  ABD’li mastitis uzmanları “Sudan Uzak Dur, Mastitis’ten Uzak Dur” sloganını benimsemişlerdir.  Yöntemin başlıca gereçleri lateks eldiven, havlu ve daldırma solüsyonlarıdır.  Eldiven giyen sağımcı meme başını ön daldırma solüsyonuna daldırır.  Hemen strip-cup yöntemi uygulanır.  Ön süt siyah zeminli bir kaba sağılarak kontrol edilir.  Ön daldırma solüsyonunun 15?30 saniye meme başında kalması sağlanır ve sonra solüsyon o ineğe ait bir havlu ile temizlenir.  Böylece meme kuru ve temiz bir şekilde sağıma hazır hale getirilmiş olur.  Sağım başlıkları takılır.  Sağım uygun vakumla ve uygun zamanda gerçekleştirilir.  Sağım bitince son daldırma uygulamasıyla inek sağımdan çıkarılır.  Meme daldırma (teat dip) kabı içindeki sıvı geri dönmeyenlerden seçilmelidir.  ABD’de yapılan çalışmalarda iodofor içeren son daldırma solüsyonlarının daha etkili olduğu bildirilmiştir.

Gizli veya klinik mastitisle mücadelede çeşitli yöntemlerin uygulanması tavsiye edilmektedir.  Bunlara örnek olarak NMC (Ulusal Mastitis Konseyi) yayınlarından UDDER TOPICS dergisinde Eylül 2006 da yayınlanan bir değerlendirmeye göz atabiliriz.  Kanada’da yapılan bir çalışmada mastitisle mücadelede önerilen on beş ayrı yöntemin çiftliklerdeki uygulanma oranları şu şekilde bulunmuştur.

%
Ön daldırma 54
Meme Kurulama 84
Bir İneğe Bir havlu 87
Sağımcıların Eldiven Takması 62
Son Daldırma 95
Klinik Mastitis Görülenlerin Ayrı Ya Da En Son Sağılması 59
Klinik Vakalardan Süt Örneği Alınması 16
Klinik Mastitis Vakalarını Antibiyotikle Tedavi Etme 80
Kuru Dönem İlacı Kullanma 73
Ayda Bir CMT ( Kaliforniya Mastitis Testi ) Kullanma 38
Hastalığı Geçirilemeyenlerin Sürüden Çıkartılması 60
Süt Sağım Ekipmanlarının En Az Yılda Bir Kontrolü 77
Çiftlikte İnek Kayıtlarının Bilgisayarda Tutulması 32
Klinik Mastitislerle İlgili Kayıt Tutulması 48
Memelerin Tüylerden Arındırılması 59

Görüldüğü gibi son daldırma (teat dip) uygulaması, meme kurulama ve bir ineğe bir havlu kullanımı Kanada’da vazgeçilmez şekilde yerleşmiştir.

Somatik hücresi çok olan çiğ sütün işlenmesi sonucu elde edilen ürünlerin miktar ve kalite olarak düşük olduğu bilinmektedir.  Bu durum bize süt kalitesinin daha memeden çıkmadan önce söz konusu olduğunu gösteriyor.  Sütün içerisindeki besin maddeleri azaldığı gibi, sütte artan enzim aktiviteleri dolayısıyla yağ ve proteinin yıkımlanması, buna bağlı olarak acılaşmış tat ortaya çıkar.

Sütün memeden çıktıktan sonraki kalitesini korumak için ise temiz sağım, sağım sonrası derhal soğutma gerekir.  Süt insanlar için sevilen ve yararlı bir ürün olduğu gibi, mikroplar tarafından da sevilen ve yararlı bir ortamdır.  O sebeple sütün içerisindeki mikroorganizmalar hızla çoğalırlar.  Bunu önlemenin yolu temizlik kurallarına uyarak sağım, sağım esnasında ve sağım sonrasında bulaşanların engellenmesi, derhal soğutma ve sütün en kısa sürede işleme ünitesine ulaştırılmasıdır.  Sütün işleme ünitesinde pastörizasyon, UHT gibi işlemlere tabi tutulacağı düşüncesiyle hijyene dikkat etmemek doğru bir görüş değildir.  Öncelikle ılık seven, sıcak seven ve soğuk seven bakterilerin varlığını unutmamak gerekir.  Ayrıca; bakteriler de canlıdırlar ve milyonlarca sayıdadırlar.  Beslenirler ve atık çıkarırlar.  Sütün içerisine bıraktıkları atıklar UHT ve pastörizasyon işlemleriyle yok olmaz.  Bu yönden bakarsak kalitesiz çiğ süt, daha sonra kaliteli hale gelemez.

Diğer kalite kriterleriyle birlikte, somatik hücre sayısı ve toplam bakterisi düşük, derhal soğutulmuş sütlerin ” kaliteli çiğ süt” olduğunu, bu yönde prim verilirse kaliteli sütün teşvik edilebileceğini akılda tutmalıyız.