Ketosis, diğer adıyla asetonemi ineklerde görülen ve çiftliklere çok pahalıya malolan bir hastalıktır. Doğum sonrası enerji eksikliği sebebiyle ortaya çıkan Ketosis sütün ve süt proteininin azalması, zayıflama, döl tutmama gibi ekonomik sorunları beraberinde getirir. Ancak; çok pahalıya mal olması sadece bu sebeplerden değildir. Ketosis rahim yangısına (metritis), şirdenin kaymasına (abomasum deplasmanı), topallığa ve meme yangısına (Mastitis) zemin hazırlar. Ketosisli ineklerde sonun atılamaması riski daha fazladır. Sürüden mecburi çıkarma oranı artar. Avrupa’da Ketosisin inek başına maliyetinin, yıllık 350 Euro olduğu hesap ediliyor.

Ketosis nasıl oluşuyor? Risk faktörleri nelerdir?

Ketosis doğum sonrası enerji yetmezliği ile ortaya çıkıyor. Yani en önemli risk faktörü enerji noksanlığıdır. Ayrıca klinik ve subklinik (gizli) hipokalsemi, doğum öncesi iştahsızlık, kuru dönemde şişman inek, kobalt eksikliği, klinik ve subklinik (gizli) asidoz risk faktörleri olarak sayılabilir. Ketosis; sonun atılamaması, topallık ve rahim yangısı ile karşılıklı etkileşen bir metabolik bozukluktur. Yüksek verimli ineklerin ketosise yatkınlığı vardır. Bu durum Holstein ırkı ineklerde ketosis görülme sıklığını arttırmaktadır. Ketosis vücudun savunma sistemini de kötü yönde etkileyen bir bozukluk olduğundan doğum sonrası meme ve rahim yangılarının artmasına da yol açar.

Ketosisin oluşumu:

Doğum öncesi şişmanlatılan inekler, ketosis sorununa aday ineklerdir.

İnek buzağısını doğurmak, buzağısına kaliteli ağız sütü vermek, sonunu atmak, buzağısına vereceği sütte süt şekerini (laktoz) sabit tutmak için enerjiye ihtiyaç duyar. Ayrıca; birdenbire bol miktarda memelere süt inmekte, doğum öncesi olmayan bir üretim yerine getirilmektedir. Enerji ihtiyacı çoktur. Normal yollardan karşılanamayan enerji ihtiyacı, yağların erimesi ile karşılanır. Dolayısıyla ineğin aniden zayıflaması söz konusu olur. Bu arada biyokimyasal bir dizi reaksiyon ile keton cisimcikleri oluşur.

Keton cisimcikleri normal olarak karaciğer tarafından tekrar vücuda yararlı hale getirilir. Fakat bu dönemde oluşan keton cisimcikleri karaciğerin kapasitesinin çok üzerinde bir miktara ulaşır. Karaciğerin alıp kullanamayacağı miktardaki keton cisimcikleri kana, dolayısıyla süte ve idrara geçer. Aseton ve beta hidroksi bütirat (BHB) dediğimiz, bu fazlası zararlı olan cisimcikler, ineği hasta eder. İneğin sütünün azalması, iştahsızlık, dışkının “at dışkısı” halini alması ile hastalık ortaya çıkar.

Veteriner hekime başvurulur. Bu belirtiler gizli seyrederse, yani gizli ketosis söz konusuysa veteriner hekime başvurma, dolayısıyla tedaviye yönelme gecikir. Hastalık sinsi bir şekilde sürer. Devamında döl tutmama problemleri başta olmak üzere, yukarıda sözünü ettiğimiz diğer hastalıklar da ortaya çıkar.

Hastalığın teşhisi kan, idrar veya sütte keton testleriyle yapılır. Miktar ile ya da mor renk oluşması ile teşhise gidilir. Hastalığın sürüdeki sıklığı kötü yönetilen çiftliklerde %50 yi bulabilir. Genellikle sıklık %15 civarındadır.

Sütü çiftlikten alan mandıra veya süt fabrikaları eğer üreticiye süt proteini ve süt yağı hakkında geri bilgi veriyorsa, sütteki protein/yağ oranı gizli Ketosis’ten şüphelenmeyi arttırır. Holstein ineklerde %3 protein, %3,5 yağ içeriği normaldir. Örneğin; %3 protein, %4 yağ oranı söz konusu ise normal değer aralığındadır. Ama ; %4,5 yağ, %2,5 protein bildirilirse, Ketosis’ten şüphelenmek gerekir. Protein oranı düşük, yağ oranı yüksek süt, ketosis göstergesidir. Süt proteini, süt yağı oranı %75 olmalıdır.

Bu oran %70 in altında ise, ketosis şüphesi artar.

Örnek; %3 protein  ,% 4 yağ , ¾  = %75, Normal ,

%2,5 protein, %4,5 yağ,  2,5/4,5=%55, Ketosis.

Ketosis’in tedavisi mümkündür. Birlikte görüldüğü diğer hastalıkların da tedavisi mümkün olabilir. Ama; ekonomik açıdan ketosis tedavi edilebilir bir hastalık olarak değil, korunulması gereken bir hastalık olarak ele alınmalıdır.

Koruma:

Öncelikle; doğum öncesi, geçiş döneminde, ineği şişmanlatmamak, doğum sonrası dönemde ise ineği fazla zayıflatmamak hedeflenmelidir.

Doğuma 3,5 vücut skorundan daha yüksek skorla giren inekler risk taşırlar. Kuru dönemin son 3 haftası bol kaliteli kuru ot, az miktarda saman ile geçirilmeli, yonca ve silajdan uzak durulmalıdır. Çok az miktarda karma (kesif) yem verilebilir veya verilmez. Kararı besleme uzmanına bırakmak doğru olur. Kaliteli kuru ot yeterince varsa fabrika yemine (kesif yeme) ihtiyaç olmayacaktır.Geçiş döneminde, yani doğuma üç hafta kaldığında teknik destek, diğer bir deyimle “profesyonel yardım” amacıyla yemlere şeker veya enerjiye dönüşen maddeler katılmalıdır.

Enerji doğum esnasında ve doğum sonrası günlerde en başta gelen ihtiyaç olup, ineğin böyle bir ihtiyacı normal yemleme programıyla gidermesi mümkün olmamaktadır. Doğumu takip eden günlerde ise, hazır şekerler, acil enerji ön maddeleri ve niasin içeren katkılara devam edilmesi yerinde olacaktır.

Ketosisi önleme yönündeki çabalar; daha çok süt, daha sağlıklı inek, daha iyi döl verimi, daha az metritis, daha az mastitis, daha az topallık demektir.

Ketosisi önleyebilirsek, sürüde abomasumun yer değiştirmesi olayları olmayacak veya çok az sayıya düşecektir.

Sürüden mecburi çıkarma oranı azalacak, inekler işletmeye daha uzun süre verimli bir şekilde hizmet edecekler, işletmenin ekonomisi bozulmayacaktır.

Avrupa ve ABD’de ketosisi önlemek için gösterilen çabaların ekonomik yönden 1’e, 10 kazanç sağladığı hesaplanmaktadır.