Ülkemizde buzağı kayıpları döl kayıplarıyla başlıyor.  Son günlerde çok miktarda soru alıyorum.  Yavru atma, erken doğum, ölü doğum, döl tutmama, dönme.  Hiçbir soru sahibi laboratuvar tahlili yaptırmamış.  Ama soru çok yalın.  “İneklerimiz yavru atıyor, ne yapabiliriz?”

Son zamanlarda artan doğal aşım, boğaya çekme, boğa atlatma hevesi bu gibi sorunların artmasına da yol açtı.  Aslına bakarsanız boğaya çeken yetiştiricilerimizin şikayet etmeye hakları olduğunu sanmıyorum.

Döllemeyi boğaya çekme yöntemiyle yapan yetiştiriciler boğalarla hastalık yayacaklarını bilmeliler.  Yoksa bu konu döl tutmamadan, düşük yapmaya kadar giden sorunlar zinciri halinde devam edecektir.  Boğanın aşması ile ineklere birçok hastalığın bulaşabileceğini biliyoruz.  Bilmeyenlere de anlatmalıyız.  Bunca buzağı kaybımız varken, hayvancılığımızı bilinçsizliğe kurban etmemeliyiz.

Suni tohumlama ile üstün verim özelliklerini aktaran boğaların tohumları kullanılarak daha verimli, yapısal olarak daha düzgün, memeleri, ayak-bacak yapıları, endamları, sağrıları uygun, ıslah edilmiş inekler elde edebiliriz.  Diğer yandan boğanın aşması ile hastalık taşıyan bir inekten sağlam bir ineğe hastalığın nakledilmesini önleriz.  Son günlerde internet üzerinden reklam ile evlere boğa servisi yapanlar, kamyon üzerinde boğa gezdirip, bilinçsiz yetiştiricilerin ineklerine aşım yaptıranlar olduğunu görüyoruz.

Ülkemizdeki hayvanların ırkını geriye götürecek olması bir yana, bu durum aynı zamanda bir “halk sağlığı” problemine dönüşecektir.

Başta bilinçsizlikle hareket eden yetiştiricilerimizin aileleri olmak üzere, herkes zoonoz hastalıkların, yani hayvanlardan insanlara bulaşabilecek hastalıkların tehdidi altındadır.

Yazımın başında belirttiğim gibi buzağı kayıplarının döl verimindeki sorunlarla başladığını, zoonoz hastalıkları ve ırk ıslahını düşünerek hareket etmeli, bilinçsizliğe meydan vermemeliyiz.

Ülke ekonomisi ve sağlık için elbirliğiyle hareket etmeliyiz.