Mastitis süt sığırcılığında ve süt işleme sanayiinde, dolayısıyla ülke ekonomisinde büyük kayıplara sebep olan, önemli bir hastalıktır. İnek memesinin kendi doğal savunma mekanizmaları olmakla birlikte, bu anatomik, hücresel ve fizyolojik koruma yetenekleri sağlıklı, normal koşullarda çalışır. Diğer yandan ineklerin savunma mekanizmalarına karşı mikroorganizmaların da işgal mekanizmaları vardır. Bütün bunları gözden geçirdiğimizde mastitisle mücadelenin çok kolay bir iş olmadığı ortaya çıkar. Örneğin; bazı mikroorganizmaların sebep olduğu mastitisler subklinik hale geçme eğilimi gösterirken bazıları subklinik hale geçmez. Buna en büyük örnek olarak Staphylococcus aureus ve E.coli’yi gösterebiliriz. Vücudun E.coli ile Staph.aureus’a verdiği yanıtlar farklıdır. Bu durumda enfeksiyonların seyri de farklı olup, Staph.aureus enfeksiyonları subklinik hale gelirler. Ancak E.coli enfeksiyonları subklinik hale dönüşmezler. En son çalışmalar sitokinlerin E.coli mikroorganizmasını temizleyebildiğini buna karşılık, Staph.aureus üzerinde etki gösteremediğini ortaya koymuştur. Spesifik sitokinler Staph.aureus enfeksiyonlarında salgılanamıyor ve enfeksiyon kronikleşebiliyor. Bilim adamları bunu lenfositlerin fonksiyonlarının azalmış olmasına ve Staph. aureus için sitokinleri davet eden mesajı verememelerine bağlamaktadırlar. Rekombinant sitokinlerle yapılan deneysel çalışmalarda Staph. aureusun meme dokusundan temizlenebildiği ortaya konularak, bu konuda geleceğe yönelik bir umut ışığı yanmıştır.

Mastitisle mücadelede son yıllarda artarak üzerinde durulan bir başka konu bağışıklık sistemidir. Bağışıklık sisteminin en çok baskılandığı dönemin doğumu takip eden günler olduğu, mastitisin de bu günlerde daha çok ortaya çıktığı saptandığından, bunun sebepleri araştırılmıştır. Kortison benzeri stres hormonlarının salgılanmasının ve bu arada vücutta aşırı hormonal değişikliklerin bir anda oluşmasının mastitis artışıyla ilgili olduğu sanılmaktadır. mastitis görülme sıklığı doğumu takip eden günlerde 2-12 kat artmakta, mastitis diğer problemlerle birlikte de ortaya çıkmaktadır. Metritis, ketosis, süt humması, şirdenin yer değiştirmesi, sonun atılamaması ile mastitis arasında ilişki olduğu bilinmektedir.

Keton cisimciklerinin immun sistemi baskıladığı zaten bilinmektedir. Enerji eksikliğinin, Ca/P (Kalsiyum/Fosfor), Çinko, Selenyum ve E vitamini eksikliğinin de doğumu takiben ortaya çıkan ve mastitise zemin hazırlayan problemler olduğu ortaya konulduğundan, ineklerin doğuma yakın ve doğumu takiben özel ilgi istedikleri bir gerçektir. Mastitisle mücadele ederken negatif enerji dengesi olmamasına, uygun miktarda selenyum, çinko ve E vitaminin yemlere katılmasına, süt hummasını önleyecek tedbirler alınmasına dikkat edilmesinin çok yararlı olacağı, bunları yaparken sonun atılamaması ve rahim iltihapları problemlerini de önlemiş olacağımızı bilmemiz gerekir.

Mastitisle mücadelede önerilen diğer bir yöntem kayıt tutmadır. Bu bilinen ancak yapılmayan yöntemlerden biridir. Kayıt tutarken önem verilecek konuları şu şekilde sıralayabiliriz:

? Klinik mastitisin görülme sıklığı nedir?
? Kaç adet klinik mastitis tekrar tedavi gerektirmiştir?
? Kültür yaptırıldı mı, sonuçları nedir?
? Bir laktasyon boyunca mastitisi tekrar eden kaç inek var?
? Kaç inek sıvı tedavisi ve yangı giderici gibi ek destek tedavisi görmüştür?
? Revir bölümünde mastitisten dolayı duran inekler kaç gün orada tutulmaktadır?
? Meme ucu problemlerinin sebep olduğu mastitisler var mıdır? Kaç adet?
? Yılda kaç inek mastitisten dolayı sürüden çıkarılmış ya da kesime gönderilmiştir?
? Sürüde 3 meme loblu inek var mıdır?

Bu soruların cevaplarına göre çiftliklerde kayıt tutulur ve aylık ? yıllık gözlem programları geliştirilirse mastitisle savaş etkili olur.