Birden fazla yavru taşıyan gebe koyun veya keçilerde ortaya çıkan bir hastalıktır.  İkizlik hastalığı veya ketosis olarak da bilinir.

Annenin enerjisinin birden fazla yavruya yetmediği durumda ortaya çıkan hastalığın en önemli belirtileri;  iştahsızlık, durgunluk, diş gıcırdatma, nefesin aseton kokması, kas titremeleri, boş çiğneme hareketleri, durgunluk, dengesizlik, sendeleme, sersemlik, sürüden ayrı kalma, sık soluma, bazen bileklerde şişlik, hafif ishal, burun akıntısı, körlük, göğüs üstü veya yan yatma, başını arkaya doğru, açlık çukurluğuna veya karın altına doğru çevirme ve koma hali olarak sayılabilir.

Hastalığı akla gelen her türlü stres koşulu tetikler.  Ani yem değişikliği, nakliye, kaba yemin kalitesiz olması, aşırı sıcak, aşırı soğuk, rüzgarlı, kötü hava koşulları, kesif yem kısmının çok ince öğütülmüş, un haline getirilmiş olması, parazitler, diş anormallikleri, vitamin-mineral eksiklikleri hastalığın çıkışına zemin hazırlayan faktörlerdir.  Kırkım zamanı da stres faktörü olarak gebelik toksemisine yatkınlık oluşturur.  Aşırı zayıf veya aşırı yağlandırılmış anneler gebelik toksemisine yatkındırlar.

Gebelik toksemisi gebeliğin son ayı içerisinde ortaya çıkar.  Genellikle doğuma 6 hafta kala ortaya çıkabileceği bildirilmekle beraber, birçok vaka son iki hafta içerisinde görülür.  Gebelik toksemisinin genetik ile yakından ilgisi vardır.  Özellikle ikizlik oranı yüksek ırklar daha duyarlı olurlar.  Hastalığın çıkışının birden çok yavrunun gebeliğin sonuna doğru anneden aldıkları enerjinin yetmemesiyle ilgili olduğu düşünülürse bu tip genetik yatkınlığın normal olduğu ortadadır.

Gebelik toksemisi bir çeşit ketosis, yani karbonhidrat metabolizması bozukluğu ve yağların aşırı mobilizasyonu ile ilgili bir hastalık olmakla birlikte, yavruların rahim içerisinde ölmelerinden kaynaklanan bir iç zehirlenme de söz konusu olabilir.

Hastalığın sonucu büyük oranda ölümdür.  Çok erken teşhis, erken alınan önlemler kurtuluş çaresi olabilir.  Tedavi tamamen erken teşhise dayanır.  Yine, birçok hastalıkta olduğu gibi koruyucu hekimlik uygulamaları en akılcı yoldur.

Eğer ultrason ile birden fazla yavru taşıyan anneler tespit edilir ve onlara özel rasyon uygulanırsa hastalık ortaya çıkmadan önlenmiş olur.  Yonca gibi kaliteli bir kaba yemle aşağıdaki rasyon verilirse başarılı bir önleme programı uygulanmış olunur.  %36,4 mısır kırması, %35 yulaf ezmesi, %17,8 soya fasulyesi küspesi,   %4,5 süt premiksi, %5,3 melas, %1 tuz.

Gebelik toksemisi birçok hastalıkla karışabilir.  Bunların başında hipokalsemi gelir.  Hastalık hipokalsemi ile karışabileceği gibi, hipokalsemi ile birlikte de olabilir.  Diğer karışabileceği hastalıklar listeriosis, poliencefalomalasi, hipomagnezemi, coenurus cerebralis (beyin kurdu=delibaş hastalığı) olabilir.  Ayırıcı tanı için bu yönden bakmak gerekir.  Tanıda en çok kullanılan yöntem idrarda keton cisimcikleri aramaktır.  Böylece aynı zamanda erken tanıya dayalı olarak erken müdahale ve tedavi şansı yakalanmış olur.

Tedavide erken davranılırsa, sodyum bikarbonat, sodyum laktat, ringerli laktat, dekstroz solüsyonları kullanılması önerilse de başarılı olunmaz. Kortizon veya prostaglandin enjeksiyonlarıyla gebeliğin sonlandırılması denenebilir.  Yavru atma ile birlikte annenin kaybı söz konusu olabileceğinden başarı şansının az olacağı bilinmelidir.   Eğer tedavi denenecekse destek olarak B vitaminleri, özellikle B1 ve B12 vitaminleri verilebilir.  İçerisinde propilen glikol ve niasin bulunduran ürünler içirilebilir.  Geç safhada anne adayının bunları içmesi mümkün olmaz.  Zorla içirme (drench) yöntemi denenebilir.

Gebeliğin sonlandırılması ve annenin kurtarılması için denenebilecek yöntemlerden biri de sezaryen operasyonu ile yavruların alınmasıdır.  Başarı şansı düşük bir yöntemdir.  Annenin böyle bir operatif müdahaleye dayanması çoğunlukla mümkün olmaz.

Görüldüğü gibi hastalık ancak uygun sürü yönetimi ile önlenebilir.  Gerçek çare koruyucu hekimliktedir.  Ani yem değişikliklerinden kaçınmak, kesif yemi ezme veya kırma şeklinde vermek, çoklu gebeliği ultrasonla önceden tespit ederek ona göre yemleme yönetimi yapmak, içinde melas olan, koyun veya keçilere göre hazırlanmış yalama kovaları bulundurulmak, anne adaylarının sularına melas ve yemek sodası katmak, gebeliğin sonuna doğru niasin, kolin, aminoasit, propilen glikol, gliserin içeren yem katkılarından yararlanmak alınabilecek başlıca önlemlerdir.  Propilen glikolun iştah ve işkembe bakterileri üzerinde olumsuz etkileri olduğu bilindiğinden, tek başına değil, niasin ile birlikte kullanılması tercih edilmelidir. Anne adaylarının kalori alımına dikkat edilmeli, gözler daima sürünün üzerinde olmalıdır.  Aşırı yağlanan veya aşırı zayıf hayvanlar gözlenmeli, sürüden ayrılan ve yukarıda sayılan belirtileri gösteren gebeler bir an önce tespit edilmelidir.  Bu dönemde nakliye, kırkım gibi her türlü stres oluşturucu faktörden uzak durulmalıdır.  Hastalığın az hareket veya sürekli kapalı alanda kalma ile yakından ilgisi vardır.  Egzersiz her zaman yararlıdır.  Kötü kalitede silajın zararı olacağını, bunların verilmemesi gerektiğini bilmek gerekir.  Ayak hastalığı ve solunum yolu enfeksiyonlarının gebelik toksemisine yatkınlık yaratacağı bilinmeli, bunlarla ilgili tedbirler alınmalı ya da gerekli tedaviler vakit yitirilmeden yapılmalıdır.

Şüphelenilen anne adaylarından idrar tahlili yapılarak keton cisimciği yönünden bakılması sağlanmalıdır.

Anormal hareketlerin görülebilmesi için sürü gözlenmeli, en önemli belirtilerden birinin diş gıcırdatma olması sebebiyle sürü dikkatlice dinlenmelidir.  Parazitler yönünden kontroller ve gerekli ilaçlamalar düzenli şekilde yapılmalıdır.

Özet olarak; koyun ve keçilerin gebelik toksemisi çoklu gebelikle ilgili bir hastalık olup, tamamen uygun sürü yönetim kuralları içerisinde kontrol altına alınabilecek bir sorundur.  Tedavi şansı yok denebilecek kadar azdır.  Tedaviye gereksinim duyulmayacak şekilde koruyucu önlemlerin alınması en akılcı yöntemdir.