Bu başlık birçok konuda olduğu gibi, süt sığırcılığı işletmeleri için de geçerlidir.  Kayıpları önlemek kârlılığın güvencesidir.

Süt sığırcılığıyla uğraşan çiftliklerde en önemli girdi yemdir.  Kârlılık yem ve süt fiyatlarıyla doğrudan ilgilidir.  Keşke; her zaman süt ve yem fiyatları bize kâr bırakacak şekilde dengeli olsa.  Ancak; çoğunlukla öyle olmuyor.  İkisi de bizim elimizde değil.  Kumanda edemediğimiz bu iki önemli konuyu birliklerimizin, kooperatiflerimizin veya benzeri kuruluşlarımızın takibine bırakarak, kendi kumandamızda olan konulara odaklanmalıyız.

Tamamen sıfırlayamazsak bile, buzağı, döl ve süt kayıplarını ve hatta sürüdeki hayvanlarımızın kayıplarını büyük ölçüde önleyebiliriz. Zaten kâr da bu ayrıntıların arasında gizlidir.

Özellikle ABD’de yapılan çalışmalarda kayıpları dolar üzerinden hesap etmişler.  Süt sığırcılığı çiftliklerinde kazancımızı azaltan ve hatta bizi zarara sürükleyen kayıplar dolar olarak şu şekilde sıralanıyor.  Klinik mastitis (meme yangısı), şiddetine göre 125-184.40, topallık, şiddetine göre, 90-312, süt humması 334, sonun atılamaması 285, abomasum deplasmanı (şirdenin yer değiştirmesi) 340, ketosis 145, yumurtalık kistleri 687, güç doğumlar, güçlük derecesine göre, 25.16-279.61 ABD Doları zarara sebep oluyor.

Birçok problem ise birbiriyle beraber seyrediyor ya da birbirini tetikliyor.  Örneğin; süt humması, ketosis, abomasumun yer değiştirmesi, sonun atılamaması ve metritis(rahim yangısı) birbiriyle ilişkili hastalıklar.

Başka bir örnek; Asidoz, ayak iltihapları, hazımsızlık, iştahsızlık, karaciğer apseleri ve şirdenin yer değiştirmesiyle yakından ilgili.  Kalsiyum ve Fosfor metabolizmasındaki dengesizliklerin sebep olduğu sorunlar ise çok daha uzun bir liste tutuyor.  Güç doğum, rahimin fırlaması sonun atılamaması, rahim iltihabı, döl tutmama, işkembenin durgunluğu, iştahsızlık, abomasumun deplasmanı, ketosis ve meme yangıları kalsiyum ve fosfor dengesizlikleriyle yakından ilgili olup, süt miktarının azalması ve hatta enfeksiyöz hastalıklara tutulma riskinin artması, üretimde kalma süresinin kısalması sorunlarını da beraberinde getiriyor.

Kuru dönemde yanlış besleme, geçiş dönemi yemlemesine dikkat etmeme ise karaciğer yağlanmasına, ineğin sürüden zorunlu olarak çıkarılmasına, mecburi kesime veya ölüme yol açabiliyor.  Ayrıca gizli mastitis, gizli asidoz, gizli ketosis gibi sorunları da keşfedebilirsek, ne kadar büyük dertlerle karşı karşıya kaldığımızı görebiliriz.

Döl kayıplarının ise, parayla hesap edilerek alt alta toplandığında, büyük zararlara sebep olduğu görülebilir.  ABD’li çiftçiler boş günlerin 120 günü, buzağılama aralığının 405 günü ve ortalama süt verme süresinin, sürü bazında, 180 günü aştığı durumlarda, her gün için 5 dolar zarara uğradıklarını düşünürler.  Çok büyük kayıp!

Bunların yanı sıra enfeksiyöz ve paraziter hastalıkların verdiği zararları da akla getirirsek, aslında ne kadar önlenebilecek olduğu halde, önleyemediğimiz zararın söz konusu olduğunu açıkça görürüz.

Yukarıda sayılanlar tamamen bizim önleyebileceğimiz, ama bir şekilde önleme konusunda yeterli gayret gösteremediğimiz konulardır.  İhmal, bilgisizlik ve benzeri sebeplerden eksik yaptığımız işler bizim kazancımızı azaltıyor.  Kayıpları azaltırsak, kazancımız artar.  Tamamen bizim elimizde olan bu konuları, uygun yemleme, aşılama, kayıt sistemi, sürü yönetimi programıyla çözebilir, durumu lehimize çevirebiliriz.  Konforlu, kuru ve temiz ortamlar sağlamak, gerekli olan yerlerde ineklerimize profesyonel yardım sağlamakla buzağı, süt ve döl kayıplarımızı önlersek, kazanırız.