İneklerin ömürlerini kısaltan, süt ve döl verimlerini azaltan gizli dertleri vardır. Gizli oldukları için mücadelesi ve üstesinden gelinmesi zor dertlerdir. Bunlara ” subklinik” adını veriyoruz. Bunlar klinik olarak bir belirti göstermeyen, dış görünüşte normal gibi görülen, derin problemlerdir. Aslını araştırdığımızda ” sürü yönetimindeki eksiklikler” ortaya çıkar. Bu gizli dertler subklinik mastitis, subklinik ketosis, subklinik asidosis ve subklinik hipokalsemidir. Belirti göstermediklerinden uzun yıllar inekleri ve dolayısıyla çiftliğin kazancını kemirir dururlar. İçerideki gizli düşman olduklarından çok geç farkedilirler. Farkedildiklerinde iş işten geçmiş olur.

Subklinik ya da gizli mastitis olaylarında ineğin sütü ya da memesi gözle bakıldığında normal görünür. Süt pıhtısız, kansız, normal renk ve kıvamındadır. Meme şiş, kızarık, ağrılı ve sıcak değildir. Kaliforniya Mastitis Testi yapılmaz veya somatik hücre sayılmazsa gizli meme iltihabı olduğu anlaşılmaz. Halbuki bu gizli düşman memeyi içeriden kurutmaya başladığı gibi, diğer inek ve düvelere de bulaşır. Farkedilmeden adeta sürüyü sarar. Gizli meme iltihabının en başta gelen sebebi Staph. aureus adı verilen bir mikrop olup, buna ” akıllı mikrop” denir. Dokuların içine yerleşip etrafını bir duvarla örerek antibiyotiklerden kurtulmayı başarır. İltihabın derecesine göre sütte % 25 in üzerinde eksilmeye ve aynı zamanda kalitesizliğe sebep olur. Meme daldırma solüsyonları, temiz ve kuru barınaklar, aşılama , kuru dönem tedavisi ve uygun sağım teknikleriyle önlenebilir.

Subklinik ketosis doğumdan sonraki günlerde zayıflayan ineklerde görünür. Normal olarak doğumdan sonra yüksek süt verimine geçen ineklerde zayıflama her zaman görülür. Bu zayıflama olayının makul bir seviyede olması, günde 1 kg’dan daha fazla ağırlık kaybının olmaması, 60 günden sonra ise durması gerekir. Böyle olduğunda bile keton cisimciklerinin vücuttan arınması on yedi gün kadar zaman alır.

Kuru dönemin sonlarında ve süt verim döneminin ilk günlerinde yanlış beslenen inekler olayın şiddetine göre klinik ketosis belirtileri gösterebilirler. Belirtilerden şüphelenerek yola çıkıldığında teşhis ve tedavi kolay olur. Ancak; klinik belirti göstermeyen gizli ketosis olgularında ise şüphelenilmediği için teşhise ve tedaviye gidilmez. Gizli ketosis ineğin genetik olarak verebileceği süt verimine ulaşmasını engeller. Daha kötüsü ineğin döl verimini engeller. İnek bir türlü gebe kalmaz. Kızgınlık gösterir. Yine gebe kalmaz. Çaresi doğuma üç hafta kala özel bir rasyonla beslemek, doğuma bir hafta kala ve sağımın ilk günlerinde ” profesyonel yardım” da bulunmaktadır.

Subklinik asidosis ineğin işkembesinin için için yanması yani işkembe asitliğinin normalin altına düşmesi, başka bir deyimle midenin ekşimesidir. İnekler alışkın olmadıkları karbonhidratlı yemleri, özellikle ince öğütülmüş tane yemleri yediklerinde mideleri ekşir. Klinik belirtilere bakılarak şüphe üzerine teşhise ve tedaviye yönlenmek mümkündür. Ama gizli olursa teşhis ve tedavi söz konusu olmaz. Gizli asidosis çiftlikteki ayak iltihaplarının, karaciğer apselerinin ve yine ineklerin döl tutmamasının en büyük sebepleridir. Eğer bir çiftlikte ayak iltihapları çok görülmekteyse asidosis’e ya da gizli asidosis’e dikkat etmek gerekir. Tabii işkembe yanmasından sürekli dertli bir inek yeterince yem tüketemeyecek ve enerji noksanlığı, döl tutmaya hazır olmayan yumurta üretimi ile kısırlığa kadar varan problemlerle karşılaşacaktır. Subklinik asidosise kaba yemle kesif yemi ayrı ayrı vermek, kötü kaliteli kaba yem, dengesiz rasyon ya da rasyonun yanlış hazırlanması sebep olabilir. Bazı yanlışların kaza yoluyla oluşması durumuna hazırlıklı olmak için yemliklerin iki başına yemek sodası doldurulmuş kovalar konulması yararlı olur. İşkembesinde yanma hisseden inekler karbonat kovalarını yalayarak bir çeşit asidoz tedavisi yaparlar. Yine de bilmek gerekir ki doğru olan inekleri subklinik asidoza yol açmayacak şekilde beslemektir.

İneklerde süt humması özellikle üçüncü doğumunu yapmış olanlarda ve daha yaşlılarda görülen metabolik bir problemdir. Doğumu takip eden saatlerde inek yatar, kalkamaz. Uygun dozda kalsiyum enjeksiyonu ve gerekirse bazı ilave ilaçlarla tedavi edilir. Ancak; bazen hipokalsemi yani doğum felci olayı klinik olarak belirgin olmaz. İnek ayaktadır. Yatar ve tekrar kalkabilir. Bu durumda süt humması akla gelmez ve bu yönde bir tedavi uygulanmaz. Böyle inekler süt verimlerini arttıramadıkları gibi, çoğunlukla sonlarını atamazlar. Subklinik hipokalsemi sebebiyle rahim durgunlaşmıştır. Yavru zarları atılamaz, aynı zamanda rahimde doğumdan sonra kalmış olan ve atılması gereken sular, benzeri kalıntılar atılamadığından metritis için zemin hazırlanmış olur. Metritis’in yani rahim iltihaplarının bilindiği gibi en önemli sonucu ineğin tekrar döl tutmamasıdır. Gizli hipokalsemiden inekleri korumak için doğumdan önceki üç hafta içerisinde kalsiyumdan zengin yemler vermemek, vücudun Kalsiyum?Fosfor dengesini bozmayan bir yemleme programı uygulamak, doğuma bir hafta kala yüksek dozda D3 vitamini enjekte etmek, doğum esnasında ve takip eden saatlerde ağızdan, bu iş için hazırlanmış kalsiyum ilaçları kullanmak yerinde olur.

Görüldüğü gibi, gebeliğin sonu, laktasyonun başı ineğin hayatı, verimi ve tekrar döl tutması için en önemli dönemdir. Yapılacaklar basit olmakla beraber, tamamen bir “sürü yönetimi programına” dayanmaktadır.