İneklerin kesime gönderilmesine  “sürüden çıkarma “ adı da verebiliriz.

Sütçü sığır işletmelerinde iki şekilde sürüden çıkarma söz konusudur.   Zorunlu çıkarma, gönüllü çıkarma.

Zorunlu çıkarma kesime gönderme anlamına gelir.  Ama, gönüllü çıkarma bazen başka bir işletmeye satma veya kesime gönderme şeklinde olabilir.

Sütçü inekler çoğunlukla üç nedenle kesime gönderilirler.  Meme körelmesi, kısır kalma ve tedavisi mümkün olmayan topallık.

Başka nedenler akla gelse de çoğunluk bu üç başlık altında toplanır.

İşletme her yıl kesime giden inekleri kayıt tutarak belirlerse,   sebeplerden yola çıkarak hata, ihmal ve eksiklerini belirleyerek çareler arayabilir.   Böylece yanlışlar düzeltilir.   Tekrarlanma oranı azaltılır.

Diğer sürüden çıkarma yolu “gönüllü çıkarma” dır.

ABD ve Avrupa da işletmeler göreceli olarak düşük verimli ineklerini kesime gönderirler veya isteyen başka işletmelere satarlar.

Bu işlem daha önceden planlanmış ve belli bir hedef konulmuştur.   Böylece sürüye, sürünün içinden yeni gelen, genetik olarak yüksek özelliklere sahip düvelerin katılması mümkün olur.

Ülkemizde de bunu yapabilen çiftlikler olmakla birlikte, ne yazık ki sayıları azdır.

Eğer bir çiftlikte alttan gelen düveler azsa gönüllü sürüden çıkarma yapılamaz.  Aslında çiftliğin genetik olarak ilerlemesi,  gönüllü ayıklamanın yapılabilmesine bağlıdır.

Sürü içinden gelen genç hayvanlar bazen de sürünün sayısal artışında kullanılırlar.    Gerek sürüyü büyütmek için, gerekse sürüyü yenilemek için iyi bir genetik plana ve döl tutturma oranına ihtiyaç olduğu ortadadır.

Ülkemizde her iki yönde de eksikler vardır.  Genetik ilerleme planının olmaması ve döl verimi aksaklıkları çiftlikleri gönüllü ayıklama imkânından mahrum bırakmaktadır.

Zaman zaman yaşanılan kriz dönemlerinde üreticiler bunu fırsat bilirler ve düşük verimli ineklerini ayıklayarak kesime gönderirler.   Geriden gelen düvelerin sayısı yetersiz ise iki sonuçla karşı karşıya geliriz.  Ya sürü küçülür ya da ithalat yapma ihtiyacı ortaya çıkar.

Gönüllü veya zorunlu sürüden çıkarma sonucunda en önemli kaybımız “rahim”dir.    Yavru verecek olan anaların sayısı azalır ve bu sayıyı geriden gelen düvelerle tamamlayamazsak doğurgan hayvan sayımızın azalması, daha az buzağımızın olması kaçınılmaz sonuçtur.   Sıklıkla yaşadığımız kısır döngü bu şekilde gelip bizi bulur.   Sürekli ithalata muhtaç kalırız.

Bunun önlenmesi için neler yapılmalıdır?

Büyük ve küçük, ne boyutta olursa olsun, her çiftliğin genetik ilerleme planı olmalıdır.   Üstün verimli, fiziksel hataları düzeltilmiş nesiller ancak böyle elde edilebilir.

Çiftlikteki meme körelmesi, döl verimi aksaklıkları ve topallık gibi sorunların önlenmesi için gerekli koruyucu hekimlik olanakları kullanılmalıdır.

Buzağı kayıpları olabilecek en alt düzeye indirilmelidir.

Tüm bu düzeltmelerin yanısıra, mümkün olursa “dişi sperma” kullanılması geriden gelen düve sayısının artışına büyük katkı sağlayacaktır.

Özetlersek;  Sütçü sığır işletmeleri genetik ilerleme planı ve koruyucu hekimlik ilkeleri ile çalışırlarsa kazanç sağlarlar ,bu  suretle ithalata muhtaç  olmadan  ülkemizin hayvan  gereksinimi de karşılanmış olur.