Bilindiği gibi ineğin midesi yerine dört bölümlü bir organ vardır.  Topluca “işkembe” diye bilinir.  Ancak; börkenek, işkembe, kırkbayır ve şirden’de oluşan bir gruptur.

İşkembede sindirimi yararlı bakteriler yapar.  Bir denge içerisinde ve belli Ph derecesinde yaşayarak işlerini yapan bu bakteriler selülozu, proteini, nişastayı sindirebilecek şekilde görev bölümü içerisindedirler.

İşkembenin Ph derecesi 6,2 civarındadır.  Bunun altına düştükçe bizim “asidoz” dediğimiz işkembe ekşimesi başlar.  Ne kadar aşağıya düşerse o kadar tehlikeli bir hal alır.  Dengesi bozulan işkembede yararlı bakterilerden nişastayı sindirmekle görevli olanlar hızla çalışıp nişastayı parçalayarak laktik asit çıkarırlar, laktik asidi alıp işe yarar, uçucu yağ asitlerine çevirecek olan bakteriler ölürse, laktik asit birikir, biriktikçe Ph düşer.  Ph düştükçe diğer yararlı bakteriler ölür.  Denge iyice bozulur ve sindirim durur.  İştahsızlık baş gösterir.  Süt yağı oranı ve süt miktarı düşer.  İleri durumlarda inek ölebilir.

Asidozun çeşitli sebepleri vardır.  Asidozun başlıca sebebi aşırı nişastalı gıdaların hızla alınmasıdır.  Buna yanlış rasyon, kalitesiz kaba yem sebep olabilir.  Yem seçme ise ineklerin önünde uzun süre yem olmaması sonucunda yem dağıtılmasının ardından ineklerin yemde taneli kısımları seçmesidir.  Yem seçme ülkemizdeki “öğünle yemleme” hatası sonucunda normal kabul edilmekte ve hiçbir önlem alınmamaktadır.  Çaresi “açık büfe” yemlemedir.  İneğin istediği zaman istediği kadar yem yiyebilmesidir.  Su içme yıllar içerisinde nasıl serbest olarak otomatik suluklar vasıtasıyla sağlanmışsa, yem de o şekilde olmalıdır.  Konforlu barınaklarda bulunan, sağlıklı inekler serbest ve kendi haline bırakıldıklarında günde 13 kez suluğa, 11 kez yemliğe giderler.  Her yemliğe gittiklerinde 20 dakika kadar  yemlik önünde kalırlar.   Ancak; önünde yem yoksa, ahır koşulları ve yemlik önü konforsuz ise bunu yapamaz.  Herhangi bir sebepten az yem tüketen inek daha az süt, daha az yavru, kısacası daha az verim verir.

Asidozun diğer önemli bir sebebi ise sıcaklık stresidir.   Yaz aylarında en büyük problemdir.  Mutlaka önlem alınmalıdır.

Asidoz bir “Sürü Yönetimi” aksaklığıdır.  Asidoz orada kalmaz.  Sorunlar birbiri arkasına dizilir.  Asidozu iştahsızlık takip eder.  Konu tedavi ile halledilmiş gibi görünse de  2-3 ay sonra ayak hastalığı ve döl tutmama gibi olaylarla karşılaşırız.

Fakat döl tutmama ve ayak hastalıkları bir süre sonra ortaya çıktığından asidoz olayı unutulmuştur ve bu sorunların asidoz ile bağlantılı olabileceği akla gelmez.  Ayrıca; sürekli olarak gizli asidoz varsa, yani Ph sürekli olarak bir miktar düşükse önlem almak için girişimde bulunma şansı da olmaz.  Sürünün tümü problemli hale gelir.

Görüldüğü gibi birer hastalık olarak görülen döl tutmama ve topallık aslında hastalık değil, sonuçtur.  Gerisinde “Sürü Yönetimi” aksaklıkları vardır.  Arkasındaki asıl yapıcı sebepler ortadan kaldırılmadıkça, asidoz ve özellikle gizli asidoz önlenmedikçe problemler sürekli başımızı ağrıtacaktır.  Asidoz bunlarla birlikte karaciğer apselerine de sebep olacaktır, fakat biz bunu fark edemeyeceğiz.  Karaciğer apseleri ancak, inek kesime gittiğinde önümüze çıkar ki, ana sebep asidozdur.

Böyle bir geri bilgi alırsak, dönüp sürüdeki diğer hayvanların yaşayabileceği gizli asidoz olaylarını gözden geçirmemiz gerekir.

Ek olarak; sütü satın alan fabrikanın veya mandıranın süt yağı düşüklüğünden şikayet etmesi de sürü sahibi için bir sinyaldir.  Asidozun ilk belirtilerinden birisi budur.  Kendisine süt yağı düşüklüğü bildirilen sürü sahibi derhal asidoz ve gizli asidoz yönünden sürüsünü gözleyip, çareler aramalıdır.

Asidozun öncesinde yanlış yemleme ve sürü yönetimi, sonrasında ise verim düşüklüğü, döl tutmama, topallık vardır.  Demek ki doğru uygulamalarla asidozu önleyebilirsek; aynı zamanda, verimi, döl tutmayı desteklemiş, topallığı da önlemiş oluruz.