Süt sığırcılığı işletmelerinde görmek istemediğim, ama çok gördüğüm sorunlar var.

Bunlar yüzünden işletmelerde hastalıklar, stres ve kayıplar artıyor. Süt kaybı, buzağı kaybı, döl kaybı ve bazen de hayvanın kaybı gibi dertler ile karşılaşıyoruz. Bu kayıplar üretici dostlarımızı ve ülkemizi zarara uğratıyor.

Artık bilgi birikimine ve hayvancılık potansiyelimizin doğru şekilde kullanımına ihtiyacımız olduğunu lütfen anlayalım. Bu kayıplardan dolayı hayvancılık potansiyelimizi doğru kullanamıyor ve doğru yolu bulamıyoruz. Özetle, benim görmek istemediklerim ayağımıza vurulan prangalardır. Bu prangalar yüzünden koşamıyoruz. Bırakın koşmayı yürüyemiyoruz bile.

Gelişmemizi engelleyen faktörleri ‘’görmek istemediklerim’’ listesinde sıraladım.

İşletmelere girdiğimde ayakta duran inek görmek istemiyorum. İnekler ‘’inek gibi’’ yatar. Sebepsiz yere ayakta duran ineğin bir sıkıntısı vardır. İnek yem yemek, su içmek, sağıma gitmek ile ilgili olarak ayakta olabilir. Gebe değilse kızgınlık gösterir. Ayakta olmasını gerektirecek bir hâl yoksa yatması ve geviş getirmesi gerekir. Ayakta duran inek bize bir şeyler anlatmaktadır.

Gereksiz yere ayakta duran inek görmek istemediğim gibi, pis ve ıslak yerde yatan inek de görmek istemem.

İneğin yatacağı yer ‘’Kuru ve Temiz’’ olmalıdır. Zaten bu bizim sürü yönetimi sloganımızdır. Islak ve pis, kuru ve temizin karşıtıdır. Kesinlikle kabul edilemez. Meme, ayak ve rahim hastalıkları ıslak ve pis ortamlarda yayılmaktadır. Islak ve pis ortamlar hayvancılığımızı tehdit etmektedir. Böyle barınaklar kayıplarımızı arttıran sorunların başında gelmektedir.

Şarıl şarıl su ile yapılan sağım işlemi görmek istemiyorum. Artık susuz sağım ya da kuru sağım şeklini öğrenelim ve uygulayalım. Sağım yaparken su kullanımı mikropların yararına ve bizim zararımızadır. Su mikrobun da gıdasıdır ve mikrobu etrafa saçar. Sonra üretici arkadaşlarımız bana sürekli soruyorlar. ‘’Mastitisle başa çıkamıyorum’’ diye. Şu ‘’su kullanarak memeyi sağıma hazırlama’’ yönteminden kurtulalım.

En büyük ve halledemediğimiz sorun ‘’boş yemlik’’tir. İnekçilik ilgiyle, bilgiyle ve yemle olur. Önü boş hayvanlarla yapılan hayvancılık işte bu kadar oluyor. ‘’Açık büfe’’ şeklinde, her zaman dolu yemliklerle hayvancılık yapmalıyız. Dolu yemlik dediysek de ‘’samanla dolu’’ değil.

Havasız barınaklar ve duvar görmek istemiyorum. Duvar yok, perde var. Duvarlar bazı yerlerde yarım olarak yapılıyor. Yarım duvar da değil. Hiç duvar olmamalı, gerekli hallerde kullanılmak üzere perde konulmalıdır. Duvara sevdalı olanlar ise uygun, doğru bir havalandırma sistemi kurmak zorundalar. İneklerin amonyak, metan ve diğer zararlı gazlarla doldurduğu barınaklarda hayvancılık yapılmaz. Biz yapıyoruz, ama durum gördüğünüz gibi.

Önünde su olmayan buzağılar görmek istemiyorum. Buzağının süt içmesi su ihtiyacını gidermez. Suyun buzağı için önemini bilelim ve önlerinde kendi arzuları ile içebilecekleri şekilde su bulunduralım.

Büyüklerin, küçüklerin, tüm hayvanların bir arada bulunduğu, sıkışık, kalabalık, karışık damlarda hayvancılık yapılmaz. Biz yapılacağını sanıyoruz. Ama olmuyor.

Yukarıda yaygın olarak karşılaşılan sorunları sıraladım. Bugüne kadar böyle yaptık. Artık yapmayalım. Bu hatalarla birlikte geldiğimiz nokta belli. Hataları üst üste koyarak bir yere varamadığımızı artık görelim. Bunları böyle yaptık. Olmadı. Biraz da doğruları yapma yönünde gayret gösterelim. Kendi kendimize ayağımıza taktığımız prangalardan kurtulalım.

Her işin olduğu gibi hayvancılığın da temel kuralları vardır. Kurallara uyalım.