Bu konuyu iki yönden ele alabiliriz. Birincisi cılız doğan buzağılar, ikincisi daha sonra ’’kavruk’’ kalan buzağılar. Doğum ile ilgili olanlar yaşama zor tutunan, hatta yaşama tutunamayan buzağılardır. Bu tip cılız buzağıların bir kısmı doğumdan sonra kaybedilmektedir. O yüzden cılız doğan buzağılara daha fazla özen gösterilmeli, gözlem altında tutulmalı ve doğum olur olmaz derhal yardım edilmelidir. Cılız doğan buzağılar ile karşılaşmamızın sebeplerini sıralarsak; selenyum, A vitamini, enerji, protein eksiklikleri, BVD hastalığı aklımıza gelir. Doğuma yakın tarihlerde sıcaklık stresine maruz kalan inek veya düvelerin buzağılarının cılız doğma ihtimalleri daha yüksektir. Buna sıcaklık stresinden dolayı timüs bezinin iyi gelişememesi (tymic hipoplazi) sebep olarak gösterilmektedir. İlk doğumunu yapan düvelerin ve çok yaşlı ineklerin cılız buzağı doğurma oranları daha yüksektir. Doğum esnasında ve doğumdan sonraki günlerde yaşanan sorunlar buzağının cılız kalmasına sebep olabilir. Doğum esnasında kanalda çok uzun süre kalan, hatta bir süre soluksuz kalan buzağılar oksijen yetmezliği sebebiyle yaşama şanssız başlarlar. Bu durumla ilişkili olarak beyin hasarıyla (Neonatal Encephalopaty) doğan buzağıların yaşama tutunmaları kolay değildir. Uzun süre doğmayı bekleyen, güç doğum sebebiyle rahim içinde veya kanalda kalan oksijen yetmezliği (fetal hipoksi, hipoxic stres) ile karşı karşıya gelen buzağılar çoğunlukla sarı bir renkle boyanmış olarak doğarlar. Bu renk rahim içindeki dönemde buzağının bağırsaklarında biriken atıkların (mekonyum) rahimden çıkmadan, içeride atılmasıyla ilgilidir. Demek ki; sarıya boyanmış olarak doğan buzağılar içeride oksijen azlığı ile karşılaşan ve sorun yaşayan buzağılardır. Bunlara daha çok özen göstermek şarttır. Doğumdan sonra vücut ısısı düşük kalan (hipotermik) buzağılar ise vücut ısılarını düzenleyen kahverengi yağ deposundan yoksun olarak doğmuşlardır. Titrerler. Titremeleri uzun süre devam eder. Bu tip buzağıların diğerlerinden farklı bir şekilde sıcak tutulmaları, ağız yoluyla takviyelerin verilmesi ve üzerlerine örtü örtülmesi gerekir. İneğin doğum yaptığı yerin soğuk, nemli, aşırı ıslak, altlıksız ve kalabalık olması buzağının yaşama tutunmasını zorlaştıran etmenlerdir. Uzun süre kanalda kalan, sık sık soluyan, güç doğum sonucunda zorla alınan buzağılar kanda karbondioksit yoğunluğunun yükselmesi sonucunda metabolik asidoz ile karşı karşıya gelirler. En kısa sürede soluk almaları sağlanmalı ve bikarbonat rezervi konusunda takviye edilmelidirler. Erken yapılan doğru müdahaleler buzağının yaşama şansını arttırır. Doğum olur olmaz bir saman çöpüyle burun içinin uyarılması soluk almanın derhal başlaması için çok yararlı bir uygulamadır. Gerekirse uygun aletler (resuscitator) kullanılıp buzağının hemen soluk alması sağlanmalıdır. Burun delikleri temizlenmeli; burun içindeki sıvıların akciğere kaçması önlenmelidir. Kolostrum (ağız sütü) içirilmeli, içmiyorsa sonda ile verilmelidir. Bazen buzağıların aşırı cılız ve tüysüz doğdukları görülür. Bu durum ise iyot eksikliğine işaret eder. Böyle buzağılar Guatr hastalığı ile doğarlar. Yaşamazlar veya ömürleri kısa olur. Doğumdan sonra buzağıların cılız kalmalarına sebep olabilecek sorunların başında ishal ve göbek yangıları gelmektedir. Kurtulsalar bile buzağılar ‘’kavruk’’ kalırlar. Doğum esnasında akciğerlere sıvı kaçması da (aspirasyon pneumonisi) çokça rastlanan bir sorundur. Böyle buzağıların ölüm ihtimalleri yüksektir. Koruyucu Hekimlik: İneklerin doğru beslenmeleri başlıca önlemdir. Enerji, protein, iyot, selenyum, A vitamini noksanlıkları olmayacak şekilde beslenme için gereken takviyeler yapılmalıdır. Doğum bol altlıklı, temiz ve tamamen ayrı bir yerde olmalıdır. Diğer hayvanlar arasında kirli, nemli, kalabalık barınaklarda doğum yaptırılması en önemli risk faktörüdür. İnekler ve düveler özellikle doğuma yakın dönemde sıcaklık stresine karşı serinletilmelidir. Aşılamalar, parazit mücadeleleri kuru dönemdeyken eksiksiz olarak yapılmalıdır. Solunum yolu enfeksiyonlarına karşı karma aşılar, Klostridyum enfeksiyonlarına karşı karma aşılar, E.coli aşıları kesinlikle ihmal edilmeden yapılmalı, ayrıca veteriner hekimin önerdiği diğer aşılar da (örneğin; leptospirosis) aşı programına eklenmelidir. Güç doğumun koruyucu hekimliği hem genetik hem de besleme yönünden ele alınmalıdır. Güç doğumdan sorumlu olan konular besleme, doğum boksu, tohumlama yaşı ve boğa spermasıdır. Boğa sperması seçiminde ve genetik iyileştirmede bu konulara da ağırlık verilmelidir. Doğumdan sonra göbek kordonu dezenfekte edilmeli, 2 saat sonra bu işlem tekrarlanmalıdır. Doğum sonrası %5 oranında şiddetli göbek kordonu kanaması (umbilical hemoraji) ihtimali olduğu bilinmeli, dikkatli olunmalıdır. İyi gözlem ve derhal müdahale şarttır.