Bazen doğumu beklenen bir buzağı, ne yazık ki; anormal bir şekilde doğuyor. Hayvan sahipleri büyük bir hayal kırıklığına uğruyor. Anormallikler (anomali) tüm vücutta olabildiği gibi ağızda da görülüyor.

Başlıca doğmasal (congenital) ağız anomalileri yarıklardır. Dilde, damakta, dudaklardaki yarıklar gerçekten çok üzücüdür. Yarık damak (Palatoschisis) adı verilen bozukluk genellikle ayaklarda anatomik bozukluklarla ortaya çıkan Arthrogryposis ile birlikte olmaktadır.

Diğer bir anomali ‘’papağan ağızlı’’ buzağı görünümüdür. Alt çene üst çeneden belirgin bir şekilde kısadır. Dil dışarıda kalmıştır. Brachygnathia inferior (Micrognathia) adı verilen bu congenital (doğmasal) şekil bozukluğu aynı zamanda dişlerde eksiklik ve bozukluklarla da karşımıza çıkabilir (Mandibular oligodontia). Ağız ve dudaktaki anormallikler buzağılarda emdiği sütün burnundan gelmesi veya akciğerine kaçması (aspirasyon pnömonisi) gibi başka sorunlara da yol açar.

Anormalliklerden biri de yarık dildir. Buzağı, dili ortada yarık bir halde doğabilir. Yüzdeki doğmasal yarıklar da ağız içinden geçerek damak, diş eti, dudak ve çenede yarıklar halinde kendini gösterir. Doğuştan, bir gövdede iki yüz olması (diprosopus=iki yüzlülük) ağız içinde sorunlarla doğan bir buzağıyı karşımıza çıkarır. Hidrosefalus (kafa içinin su toplaması) sorunuyla doğan buzağılarda aynı zamanda ağız içinde deformasyonlar söz konusu olabilir.

Doğmasal diş minesi bozukluğu durumlarında dişte kahverengi, sarımsı lekeler göze çarpar ve yeni doğmuş bir buzağı ‘’dişleri çürümüş’’ halde görünür. Doğmasal enzim noksanlığından meydana gelen bir metabolik hastalık olan Congenital Eritropoietik Porfiria (CEP) hastalığında da dişler kızılımsı kahverengi bir görünümdedir.

Buna ‘’pembe diş’’ anormalliği adı verilir.

Böyle anormalliklerle doğan buzağılar hayvan sahiplerini üzdüğü gibi, aynı zamanda bir telaşa sevk eder. Acaba sebepleri nelerdir?

Doğmasal anormalliklere sebep olan (teratojenik) etkenler çoktur. İki ana grup içerisinde incelersek, genetik faktörler (recessive genler) ve çevresel faktörler olarak ayırabiliriz.

Recessive (çekinik) genler bir araya geldiklerinde congenital anormalliklere yol açarlar. Irklardan bazıları da birtakım bozukluklara daha yatkındırlar. Örneğin; yarık damaklılık her ırkta görülse de Angus, Kırmızı Angus ve Şarole ırklarında daha fazla ortaya çıkar.

Papağan ağızlılık, yani alt çenenin kısa olması hali Simmental ve Angus ırklarında daha çok görülür. Her ırkta sorun olabilecek bir anomalinin adı geçen bu iki ırkta daha çok görüldüğü bildirilmektedir.

Genetik dışındaki teratogenleri listelersek; besleme noksanlıkları, gebelik döneminde kullanılan ilaçlar, toksik (zehirli) bitkiler ve enfeksiyonlar ile gebelik esnasında ortaya çıkan yüksek ateş sayılabilir.

Besleme noksanlıklarında adı geçen iki izmineral vardır. Manganez ve Selenyum eksikliklerinden çokça söz edilmektedir. Vitamin noksanlıklarının, özellikle A ve D vitamini eksikliklerinin de bu tip sorunlara yol açabileceği bilinmektedir.

Gebeliğin son dönemlerinde tetrasiklin etken maddeli antibiyotiklerin kullanılması dişlerde sararma ve çürük benzeri oluşumlara sebep olabilir. Gebelik döneminde ineğin maruz kaldığı organofosfatlarda sorunlara yol açabilir.

Enfeksiyonlardan ilk akla gelen BVD (Bovine Viral Diyare) virusudur. Onun dışında Akabane ve ineklerde gizli seyreden Mavi Dil hastalığının da doğmasal anormalliklere yol açabileceği bildirilmektedir.

Görüldüğü gibi, doğmasal bozukluklardan sorumlu olabilecek (Teratojenik) çok sebep vardır.

Bu gibi durumlarla karşılaşıldığında gerçek ancak laboratuvar tahlilleri ile ortaya çıkarılabilir. Fakat BVD-MD virusu konusunda dikkatli olunmalı, hatta bu tip anormallikler ‘’uyarı’’ kabul edilerek sürüde böyle bir sorunun olup olmadığını anlamak için laboratuvar tahlillerine başvurulmalıdır. Tahlil sonucunun negatif çıkması da önemli bir teşhistir.

Koruyucu Hekimlik:

Gebelik esnasında kullanılacak olan ilaçlar konusunda veteriner hekimlerin önerilerini dikkate almak şarttır. Vitamin ve mineral takviyelerinin yemlere katılarak düzenli bir şekilde verilmesi bu yönde etkili bir koruyucu hekimlik uygulamasıdır. Aşısı olan hastalıklara karşı aşıların ihmal edilmemesi gerekir (Örneğin; BVD-MD).

Anormal yavru doğuran ineklerin artık damızlıkta kullanılmaması bir önlem olarak akla gelebilir. En önemli koruyucu hekimlik tabii tohumlama yapılmaması, yani boğa atlatılmamasıdır. Özellikle de sürünün içinden seçilmiş bir boğanın sürüde kullanılması (recessive) çekinik genlerin bir araya gelmesi ihtimalini arttıracaktır.

Suni tohumlama boğalarının 2006 yılından bu yana genomic tahlilleri yapıldığından, anormalliklere yol açabilecek olan genler kontrol altındadır. Artık bu genleri recessive (resesif) olarak taşıyan boğalar suni tohumlamada kullanılmamaktadır. Ancak doğal aşımda kullanılan boğalar böyle bir tahlilden geçmedikleri için anormal doğumlardan sorumlu olabilirler.