Buzağılara ağız sütü, süt veya buzağı maması içirirken kullanılan biberonların yanlış kullanımı yüzünden ne yazık ki, buzağı kayıplarıyla karşılaşıyoruz.

Buzağılara biberon ile ağız sütü içirmek şu anda yapılan en önemli yanlışların başında gelmektedir. Tekniği açısından; hayvanlara bir şey içirirken kesinlikle alt çene ve dilin tutulmaması gerektiğini bilmeliyiz.  Buzağı olsun ya da ergin olsun bu kural tüm hayvanlar için geçerlidir. Alt çenesi ve dili tutulan hayvan verilen sıvıyı yutamaz, akciğere kaçar.   Sonuçta akciğere kaçan yabancı madde yüzünden hayvan pneumoni, yani zatürre olur.  Buna aspirasyon pneumonisi, ya da oluşturduğu zatürrenin yapısı dolayısıyla “gangrenli pneumoni” adını veriyoruz.  Böyle hatalar yüzünden yavru kayıpları söz konusu oluyor.

Ağız sütünün biberonla içirilmesinde ikinci problem “sabırsızlık” olarak karşımıza çıkıyor.  İlk seferinde buzağılara 4 litre ağız sütünün içirilmesini öneriyoruz.  Ağız sütünün yani kolostrumun içerisindeki koruyucu maddelerin yoğunluğu ve yavrunun bağırsak geçirgenliği dolayısıyla doğumu takip eden en kısa sürede verebileceğimiz en yüksek miktarda ağız sütünü yavruya vermeye çalışmalıyız.  Biberon ile bu miktarın verilmesi zaman alan, sabır isteyen bir durumdur.

Bir süre sonra buzağının dört litreyi hızlı bir şekilde içememesi dolayısıyla içiren sabırsızlanıyor ve yavruyu zorluyor.  Yavru aşırı miktarda gelen sütü yutamayınca bir kısım süt akciğerlere kaçıyor.  Yine “aspirasyon pneumonisi” ne yol açmış oluyoruz.

Artık bu sakıncalar sebebiyle ve bolca ağız sütünü içirmemiz gerektiğinden doğrudan sonda ile, yani uygun bir plastik bir hortum ile yavrunun midesine ağız sütünü verme yöntemi benimsenmiştir.  Böylece hem yüksek miktarda ağız sütü verilmiş, hem de bu işlem kısa sürede bitirilmiş olmaktadır.

Buzağılara ileriki günlerde de biberon ile süt ya da buzağı maması verilmesi bazı sakıncalar oluşturabiliyor.  Biberonlara konulan buzağı maması, özellikle membransız biberonlar yüzünden yavrunun ağzına hızla dolunca, yine yavru tamamını yutamıyor ve süt akciğere kaçabiliyor.

Tavsiye edilen sütün ılık olarak, yani 39-40 0C de kovadan verilmesidir.  Her buzağının önünde mutlaka 2 kova olmalıdır.  Bunların birinde her zaman temiz ve taze su bulundurulmalıdır. Diğerine ise buzağı başlatma yemi konulur.

Süt verme zamanında su kovası kısa bir süre için boşaltılıp süt o kovadan verilir.  Tekrar su konularak devam edilir.  Süt mutlaka ılık verilmelidir.  Yavrunun yutak bölgesinde ılık sütü algılayacak olan reseptörler vardır.   Reseptörler sayesinde “sulkus özofagi” adı verilen bir oluk meydana gelir ve süt doğrudan şirdene gider.  Soğuk süt verilirse bu oluk oluşmaz, süt ileride ön midelerin oluşacağı yere düşer.  Orada sindirilemeyen süt bozulur.  Buzağı ishal olur, karnı şişer veya ölebilir.  Özet olarak; kovadan ılık süt verilebilir ve biberona ihtiyaç olmaz.

Biberon hatalarından diğeri ise; cryptosporidiosis ( Kripto enfeksiyonu) dir. Kriptosporidia bir protozoon olup, bir haftalıktan büyük buzağılarda şiddetli ishal oluşturur.  Aşısı yoktur.  Tedavi şansı kısıtlıdır.  Koruma yöntemi “Kuru ve Temiz”  ilkesidir.

Biberonların vidalı bölümlerinin iç yüzeyi genellikle arzu edilen derecede temizlenememekte, Kriptolar için uygun besi yeri haline gelmektedir.  Dışarıdan temiz görünse bile, kuru olmayan yüzeyler ve vidalı kısımlar Kriptoların aşırı üremesine yol açmakta, biberonlar yüzünden buzağılar ishal olmaktadır.  Biberon yerine su kovalarından süt içirilmesi,  daha sonra kovaların çalkalanarak tekrar su kovası olarak kullanılması bu problemin de önüne geçecektir.  Tabii kovaların temizliğine de dikkat etmek şarttır.

Ancak; biberonların dışarıdan görünmeyen iç yüzeyleri ve özellikle vidalı kısımları temizlik yönünden ihmale ve dolayısıyla tehlikeli bir duruma yol açmaktadır.

Zaten buzağı kayıplarımız oldukça fazladır.  Bir de “biberon hataları” yüzünden buzağı kayıpları yaşamayalım.  Bu konuda dikkatli davranalım.