Baharın gelmesiyle, birçok sığır çiftliği sahibi, yeniden düzenleme ya da rutin sığır idare programlarının bir parçası olarak, çeşitli kısırlaştırma, damgalama, boynuz kesme ve aşılama prosedürlerini yürütmeye başlarlar. Bu süre hayvanların çeşitli aşı, bakterin, antibiyotik ve diğer ilaçlarla enjeksiyona tabi tutulduğu bir zamandır. Bu dönemde çiftçiler, enjekte edilen bazı maddelerin bir sonucu olarak ilk kez bir takım korkutucu deneyimlerle karşı karşıya gelebilirler. Yıllardan beri aynı şekilde aşılama ve tedavi yaparak hiç problem yaşamayan çiftlik sahibi aniden bir veya birçok hayvanda ciddi korkutucu reaksiyonlarla karşılaşabilir.

Oluşabilecek durum enjekte edilen materyale karşı duyarlılığın yol açtığı anafilaktik reaksiyon ya da şoktur. Bu tip reaksiyon, hayvanın bir yerine enjekte edilmiş materyale karşı alerji şeklinde görülebileceği gibi, alerjilerden daha fazla şiddette seyreden bir tablo da gelişebilir.

Anafilaksinin görülme şekli çeşitli türlerdeki hayvanlarda farklılık göstermektir. Hayvanlar arasında sığırlar en hassas olarak değerlendirilmekte buna karşın kediler ise anlaşılamayacak derecede duyarsız bulunmaktadırlar.

Sığırlardaki anafilaktik şokun başlaması genellikle oldukça anidir. Biyolojik maddeleri veya antibiyotikleri kullanan üreticiler müdahale veya aşılamadan birkaç dakika sonra oluşabilecek olaylar zincirine karşı genellikle hazırlıksızdırlar. Uygulamayı takip eden reaksiyon sonucu birkaç dakika içinde hayvanlar kötüleşmeye başlayabildiği gibi 10-20 dakika içinde de reaksiyonlar meydana gelebilir (1), (3). Reaksiyon sonucu solunum sistemi etkilendiğinde hayvanlar genellikle solunum güçlüğü çekerler. Kas titremesi, ishal ve ağızda köpürme gibi belirtiler de bir reaksiyonun başladığının işareti olarak değerlendirilebilir. Ciddi olarak etkilenen hayvanlarda şiddetli konvülziyon şekillenebilir ve hemen tedavi yapılmazsa ölüm görülebilir.

Birkaç dakika içinde oluşan bu ani türdeki reaksiyonlara ilaveten, daha sonraki saatlerde seyredebilecek belirtiler de gözlenebilir. Bu yüzden enjeksiyon yapılan hayvanların ayrı bir yerde bir süre gözlem altında tutulması önerilmektedir. Bu şekilde önlem alındığında, söz konusu reaksiyonlar erken saptanıp gerekli müdahale zamanında uygulanabilir.

Anafilaksi oluştuğunda hayvan sahiplerinin doğal tepkileri, genellikle uygulanan antibiyotiği veya aşıyı sebep olarak görmektir. Özellikle aynı ürünü hiç problem yaşamadan yıllardır kullanıyorlarsa kötü bir seriye rastladıklarını düşünürler. Diğer vakalarda, örneğin ilacı bir veteriner kullanırsa ve eğer reaksiyon oluşursa bu sefer de veterinerin sorumlu olduğunu düşünebilirler.

Bu reaksiyonların oluşma nedeninin iyice anlaşılması, kişileri yukarıda sözü geçen hatalı tahminlerde bulunmaktan engelleyecektir. İlacı kullanan veteriner, çiftçi ya da ilgilinin, usulüne uygun bir uygulama yaptıktan sonra bu reaksiyonların gelişmeleri üzerinde kesinlikle hiçbir kontrolleri yoktur. Buna benzer şekilde uygulandığı hayvanda oluşacak reaksiyonlardan, yapıldığı maddelerden dolayı ilacı sorumlu tutmak da yersiz bir değerlendirmedir.

He ne kadar anafilaktik ya da alerjik reaksiyonlar fizyolojik açıdan karmaşık olsalar da, anlaşılır bir tarzda açıklanabilirler. Bu reaksiyonlar, birçok hastalığa karşı bağışıklık sağlayan vücudun savunma mekanizması ile ilgili belirtilerdir. Bakteri veya viruslara maruz kalındığında, bunlar savunma sistemine bağlı belli hücreler tarafından hayvan vücudunda yabancı madde olarak tanınır ve bunlara karşı antikor diye adlandırılan protein substansları oluşturulur. Antikorlar bu istilacı mikroorganizmaları nötralize ederler. Antikor oluşumu, aşı ve bakterin kullanımı sırasında hayvanların suni olarak bizler tarafından enfekte edilmeleri ve doğal olarak enfeksiyonlara yakalanmalarıyla ortaya çıkmaktadır. Aşı ve bakterinlerle maruz kalma iyi bir şekilde tarafımızdan kontrol edildiğinden doğal enfeksiyonlara maruz kalındığında oluşabilecek klinik durumdan hayvanı korumaktadır.

Söz konusu reaksiyonlar, deride hafif bir kaşıntı veya vücudun dışa açılan membranlarında hafif şişme şeklinde görülebildiği gibi bazen de oldukça şiddetli gelişip ani ölüme de neden olmaktadır. Gözlenen semptomların sebebi uygulanan madde içindeki özel proteine karşı şekillenen olağan dışı yanıt sonucu büyük miktarda histaminin açığa çıkmasıdır. Bir diğer sebebi de hayvan vücudundaki belli hücrelerden salgılanan fizyolojik maddelerle ilgilidir.

Anafilaksi oluşmasındaki olaylar zincirinde öncelikle hayvanın bir spesifik proteinle (antijenle) hassas hale gelmiş olması gerekir. Hayvanın anafilaksiye yol açacak duyarlı hale gelmesine sebep olan antijenler; bakterinler, virusla, tavşan serumları, mantar (fungi), antibiyotik veya antibiyotik preparatları bileşimleri olarak sayılabilir. Bu sayılan ajanların tümündeki ortak nokta hepsinin protein yapıda olması ve girdiği canlı vücut için yabancı sayılmasıdır. Duyarlılığın nasıl kazanıldığını anlamak her zaman mümkün değildir. Bu, biyolojik maddelerin ve antibiyotiklerin tekrarlanan enjeksiyonları ile olabilir. Ayrıca duyarlılığın, antibiyotik içeren yemlerin tüketimiyle ve yemde küf şeklinde oluşan doğal antibiyotiklerle kazanıldığı tezi de mevcuttur.

Hayvanların belli antijenlere karşı hassas hale gelmesi olayında ikinci basamak ise şu şekilde açıklanmaktadır: Söz konusu antijene hayvan vücudunun ilk kez maruz kalmasından sonra ilgili antikor oluşumu için gerekli olan belirsiz süreli zamanda oluşan sapmadır. Bu söz konusu gerekli olan zaman dilimi hayvan vücudunun ilgili antikoru oluşturmasına imkan vermektedir. Bu basamakta görülen sapma düzgün antikor oluşumunu engeller (1), (3).

Belli stres faktörlerinin bağışıklık sistemi üzerine olumsuz etkisi, vücudun tipik yanıtını (özel antijene karşı IgM veya IgG oluşturması) vermemesine yol açabilir. Stres faktörlerinin etkisi ile bağışıklık sisteminde olan bu sapma sonucu vücut söz konusu yabancı proteine karşı IgE meydana getirir. Bağışıklık sistemini olumsuz etkileyen stres faktörleri nakliye, boynuz kesme, kastrasyon, diyet değişikliği ve aşırı kalabalık barınaklar olarak sayılabilir.

Bağışıklık sistemi stres faktörlerinin etkisi ile olağan yanıtını veremeyip söz konusu yabancı proteine karşı duyarlı hale gelmiş hayvana benzer antijen bulunduran bir ilaç veya aşıyı yeniden veririrsek söz konusu IgE antijen ile bağlanarak şok reaksiyonunu meydana getirir (2).

Anafilaksi görülmüş bir çiftlikte kullanılmış ilaç veya aşının hatalı bir seriden olduğu şeklindeki yanlış inanca katkıda bulunan bir faktör de ürünü kullanan kişinin çok fazla hayvanda reaksiyon tespit etmesidir. Bu gibi durumlarda bu tip şokların tamamen bireysel reaksiyon olduğu akılda tutulmalıdır. Bütün bir grup hayvanın aynı enjeksiyona, aynı şekilde reaksiyon göstermesinin nedeni bu hayvanların yukarıda belirttiğimiz şekilde söz konusu yabancı proteine hep birlikte, aynı sürede ve benzer streslere maruz kalarak şoka yol açacak duyarlılığı kazanmalarıdır (1), (2).

Her ne kadar da anafilaktik reaksiyon görülen sürülerde bunun etkisi çiftçiler üzerinde oldukça derin olsa da bu duruma sürülerde oldukça nadir rastlanmaktadır (1). Sığırlarda alerjik reaksiyonlar 10000 hayvanda 1’den az şeklinde tahmin edilmekte anafilaktik şokun ise bundan daha az oranda olduğu bildirilmektedir (3). Söz konusu durumda veterinere ulaşmak güç ise çiftliklerde her zaman epinephrin (adrenalin eşdeğeri) bulundurulmalıdır. Bunun yanında bu reaksiyonların giderilmesinde antihistaminik ve kortikosteroid ilaçların da oldukça yararı olmaktadır.

Stres faktörleri immun sistemi terörize ederek doğal olmayan yanıtların meydana gelmesine neden olmaktadır. Hayvanların anafilaktik şoka neden olacak şekilde duyarlı hale gelmesine neden olan yabancı proteinlere önceden maruz kalma durumunu ne kısıtlayabiliriz ne de engelleyebiliriz. Ancak bu bilgilerin ışığı altında yukarıda bahsedilmiş olan stres faktörleri ile ilgili durumları düzeltme, azaltma veya giderme yoluna giderek anafilaktik şoka karşı önlem alabiliriz. Şok olaylarının pek çoğunda tek bir neden bulup düzeltmek güçtür. Ancak tüm olayı inceleyerek mümkün olan tüm stres faktörlerini elimine etmeye çalışarak bağışıklık sisteminin istenmeyen yola sapıp özel antijene karşı IgM ve IgG yerine IgE oluşturmasını engelleyebiliriz.

Bu makalenin hazırlanmasındaki amaç çeşitli aşı ve antibiyotik ilaçların kullanılmasından kaygı yaratmak değildir. Ancak oluşabilecek herhangi bir reaksiyona karşı önceden hazırlıklı olmak, yersiz yere aşırı kaygılı olmayı önleyecektir.

Bir ilaç veya aşıyı herhangi bir reaksiyondan dolayı suçlarken üretici firmanın oluşabilecek reaksiyonlar üzerinde herhangi bir kontrolü olamayacağı akılda tutulmalı ve ürünün doğasını da bu olaydan sorumlu tutmamalıyız (1), (3).

Derleyen:
Dr. Nuran Yavuz,
Ege Vet Hay. San. ve Tic. Ltd. Şti.
Bornova-İzmir

Kaynaklar:
(1) Downing, J.C., Animal Health, Anaphylaxis, An Unpredictable Phenomenon, 1996
(2) Piontkowski, M.D., Colorado Serum Co. Denver Colorado USA, September 1996, Personal Communication
(3) Richey, Ed., Herd Health Management, 1996