Türkiye’de hayvancılığımızın son 40 yılında yani 1979 – 2019 yılları arasında sorunlar azalmış mıdır? Ya da tam tersi, artmış mıdır?

Son 40 yılda bizim hayal edemeyeceğimiz aletler ve makineler ortaya çıktı. 40 yıl önce, ilaçlar kıttı, aşılar sınırlıydı. Antiserum yoktu. Bunlar çeşit olarak gayet azdı. Hatta bazı önemli ilaçlar hiç bulunmuyordu.

1979 yılında sadece mezun veren 3 veteriner fakültesi vardı. Dördüncüsü Bursa’da kuruluş aşamasındaydı. O günden bugüne 40 yılda veteriner fakültesi sayısı 11 kat arttı. Ziraat fakültelerinin sayısı 40’a çıktı.

Ultrason veteriner hekimlikte kullanılmaya başlandı. Artık inekleri robotlar sağıyor. Buzağıları robotlar besliyor. Yem karma, karıştırma, dağıtma makinelerinin onlarca çeşidi var. Bilgisayar teknolojisi tamamen sektöre girdi. Mikroçipler, kayıt sistemleri harika. Fakat hayvancılığımız, istisna birkaç işletme hariç, önemli bir iyileşme kaydedemedi.

Bu kadar yılda bunca teknolojik ilerlemeyle, kredi ve desteklerle daha fazla gelişme beklerdik. Hiç de tatmin edici bir noktada değiliz. Bu benim her zaman merakımı çeken bir durumdur.

Bu saptamamın doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyenler son 40 yılda yapılan ‘’Hayvancılığımızın Sorunları ve Çözüm Önerileri’’ toplantılarının veya benzeri toplantıların sonuç bildirgelerini gözden geçirebilirler. Bu sonuç bildirgeleri sanırım üniversitelerimizin, konseyimizin, düzenleyen kuruluşların arşivlerinde bulunmaktadır.

Son 40 yılda çok çeşitli kuruluşlar, konsey, odalar, birlikler, üniversiteler, panel, sempozyum, kongre, konferans gerçekleştirdiler.

Sorunlar ve çözüm önerileri sıralandı. Sorunlar listesi ele alındı. Hangileri halloldu, hangileri halledilemedi? Bakılsın. Halledilenler var mı? Varsa kısmen mi, tamamen mi? Yoksa o sorunlar halen sürüyor mu?

Genetik, sağlık, besleme, mera, kaba yem, çoban, pazarlama gibi önemli sorunların hangilerine çözüm getirilmiş, hangilerine çözüm bulunamamış veya yüzde kaç oranında iyileşme sağlanmış? Hayvancılığımızın dertleri azalmış mı? Yoksa artmış mı? Fakültelerde bir doktora öğrencisine bu konuda tez hazırlattırılıp, sorulara yanıt alınabilir.

Son yıllarda ineklerimizin süt ortalamaları yükseldi. Ülkemizdeki toplam süt miktarı arttı. Karkas ağırlık ortalamasında artış oldu. Fakat bunlar hayvancılığımızın ve hayvan sahiplerinin refah seviyesine etki etmedi. Mutluluk ortamı yaratamadı.

Benim fikrime göre hayvancılığımızın hiçbir temel sorunu çözülmedi. Kendimce her şeyin altında yatan gerçek sorunu düşündüm ve bir kanaate vardım. Bilgisizlik. Gelişmenin önündeki engellerin altında, temelinde ‘’bilgisizlik’’ yatıyor. Diğer sorunlar da bunun birer uzantısı. Bu kanaate temas ettiğim, yazıştığım, ziyaret ettiğim, buluşup konuştuğum sektördeki insanlar yüzünden vardım.

Yine söylemeliyim ki; istisnalar dışında genel tablo bu. İstisnalar var. Ama genelin içerisinde yüzdeye bile giremeyecek kadar az. Hatta ben asıl sebebin bilgisizlik olduğundan daha fazla, sektördekilerin kendilerini ‘’bilgili’’ sanmalarının olduğunu düşünüyorum. Evet, bunca bilgisiz insan bir şeyler bildiklerini sanıyorlar. Tehlike de burada.

Hayvancılığımızın geçen kırk yılda kurtulamadığını, konuyu inceleyen, araştıran herkes görecektir. Önümüzdeki kırk yılda bir ilerleme, bir kurtuluş görmek istiyorsak eğitim şart. Ama göstererek, olayın yurtdışındaki veya yurtiçindeki örneklerini yerinde gösterip, doğru, geçerli yöntemleri bizzat yaşamalarını sağlayarak insanları eğitmeliyiz.

İlk olarak eğiticiler eğitilmeli, sonra onların da diğerlerini eğitmeleri sağlanmalıdır. Zor bir yoldur. Yapılmazsa geçen kırk yıl gibi, gelecek kırk yıl da kaybedilecektir. Sektörel alanda önemli bir eğitim seferberliğine ihtiyaç olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Hayvancılık otla, yemle olur. Ama, özellikle ilgi ve bilgiyle olur.