Süt sığırcılığı yapan çiftliklerde bazı tahlil sonuçları ya da hayvan davranışları çiftlikteki problemlerin habercisi olur. Eğer bunlar iyi gözlemlenir ve değerlendirilebilirse var olan ya da gelmekte olan problemin farkına varılarak, gerekli önlemlerin zamanında alınması sağlanır.

Çiftlikteki meme sağlığı hakkında bize ipucu verebilecek en önemli gösterge somatik hücre sayımıdır. Somatik hücre artışı Kaliforniya Mastitis Testi ile tesbit edilebileceği gibi, daha komplike biçimlerde sayısal olarak da belirlenebilir. Artışı halinde süt miktarının ve kalitesinin azalması söz konusu olacaktır. Ancak; bunlardan daha önemlisi çiftliğin başında bir ” gizli mastitis” ve büyük olasılıkla da Staph.aureus probleminin olabileceğini gösterir.

Sütte toplam bakteri sayısı artışı ise, çiftlikte sağım işleminin yeterince temizlik kurallarına uygun olarak yapılmadığını ya da sütün sağıldıktan sonra soğutulmadığını ifade eder. Sağım sonrası süt filtrelerinin kontrolü de, yine sağımda temizlik açısından yeterli titizliğin gösterilip, gösterilmediğini anlatır.

İneklerin insanlara karşı olan davranışları da çiftlik çalışanlarının hayvanlara davranışlarını ortaya çıkarır. İnsanlardan kaçan inekler, çiftlikteki bakıcıların onlara karşı iyi davranmadığını bize anlatmış olurlar. Halbuki inekler meraklı hayvanlardır. Barınaklarına girenleri merak ederler. Koklamak, yalamak isterler. İnsanlar ineklere kötü davranıyorlarsa işletmede insan faktörlü bir stres olması ihtimali ortaya çıkar.

Bir süt sığıcılığı işletmesinde barınağa her girildiğinde ineklerin en az % 40’ının, hatta daha iyisi, yarısının “geviş getiriyor” olması gerekir. Bu durum dikkatle gözlenmeli, daha az sayı söz konusuysa, asidoz olma ihtimali üzerinde durulmalıdır. İnekler barınak içerisinde ya su içerler, ya yem yerler ya da yatmış, geviş getirirler. İnekler bunun dışında birşey yapıyorlarsa ve birkaçı birden aynı şekilde davranıyorsa, bu durum barınak konforunun eksikliğini işaret eder. Örneğin; boşa ayakta durmak, ahır dışında gezmek, topluca ahır dışında gezinme yerine çıkmak, ahır içinde kalmamak gibi davranışlar ahırın dizaynının, havalandırmasının, içerideki sıcaklığın, yatak yerlerindeki konforun inek tarafından beğenilmediğini gösterir.

Yem dağıtılınca inekler yemliğe adeta hücum edercesine gidiyorlarsa önlerinde yemsiz uzun bir periyod olduğunu anlayabiliriz. Ancak; buna rağmen yemliğe hevessiz bir şekilde gidiliyorsa bu da ” asidoz” olabileceklerini akla getirir. Eğer inekler yemi beğenmiyorlarsa, özellikle silaj kalitesiz ise, silajda yanlış fermentasyon, kokuşma gibi problemler varsa, yine inekler, aç bile olsalar, yemliğe isteksizce yaklaşırlar. Yem dağıtım zamanında iyi bir gözlem, bu durumun farkına varılmasını sağlar.

İneklerin yürüyüşlerinden de bir fikir elde etmek mümkündür. Ayak rahatsızlıkları, ineğin belini kamburlaştırması şeklinde ortaya çıkar. Uzaktan bir bakışla beli kambur halde yürüdüğü gözlenen ineklerin tırnak kontrolünden geçirilmesi gerekir. Fakat buradan çıkarılacak en önemli sonuç rasyonun dengesizliği ve “asidoz” probleminin olduğudur. Çok miktarda inek, çeşitli derecelerde belini kamburlaştırarak yürüyorsa bu topallığın, topallık da büyük ihtimalle asidozun göstergesidir.

Çiftlikteki buzağı sayısı, çiftliğin yavru ve döl kayıplarının göstergesi olabilir. Eğer çiftlikte “döl tutma” konusunda problem yaşanıyorsa veya buzağı ölümleri söz konusuysa buzağı sayısından bu konuyu anlamak mümkündür. Bakılacak bir başka nokta buzağılama aralığı, ya da döl tutma oranıdır. Tabii, güvenilir bir kayıt sistemi gerektiren bu işler gereğince yapılırsa çiftliğin olumlu ya da olumsuz gidişi hakkında bilgi edinmiş oluruz.

İnekler doğum yaptıktan sonra hızla zayıflarlar. Bir kişi tarafından vücut skoru izlenirse, doğum öncesi yağlanma ve doğum sonrası zayıflama gözle tesbit edilebilirse, bu yönde alınacak önlemler işletmeyi büyük dertlerden koruyabilir. Doğumu takiben süt verimine yönelip, hızla zayıflayan ineklere ” ketosis” yönünden tahlil yapılırsa metabolik problemler, döl tutma problemleri ve en önemlisi rasyon hataları anlaşılmış olur ki, bu da dertlerin baştan bilinerek önlenmesini sağlayabilir. Ayrıca, periyodik olarak sütten yapılan ” syncrotest” analizi rasyon hatalarını ortaya koyar. Bu test sonucuna göre çiftlikte uygulanan rasyonun dengesini kurmak, doğum sonrası riskleri, tırnak problemlerini, döl tutma sorunlarını önlememize olanak sağlar.

Çiftlikteki güç doğum, döl tutmama, sonun atılamaması gibi problemlerin oranı bize bazı hataların olduğunu gösterir. Güç doğum; kullanılan spermayı, rasyonu, enerji dengesizliğini bize tekrar gözden geçirmemiz gerektiğini söyler. Sonun atılamaması, döl tutma sorunlarındaki artış, yine iyice araştırılırsa, rasyonla ilişkili problemleri işaret edecektir.

Buzağı ölümlerinin görüldüğü işletmeler mutlaka tahlil yaptırmalıdır. Doğumu takiben ilk hafta içindeki ölümler “septisemi” yi akla getirir. Sütten kesme dönemine denk gelen öksürük ve buzağı kayıpları ise daha çok solunum enfeksiyonlarıyla ilgilidir. Uzaktan bir kontrolle buzağıların sık soluması veya karnını kullanarak soluması derhal solunum yolu enfeksiyonunu akla getirmelidir. Ancak bu durum, bazı eksiklerin olduğunu, hemen önlemler alınmasının gerekliliğini göstermesi açısından çok önemlidir.

Sonuç olarak; bakılacak ve görülecek noktalar bilinirse, iyi kayıt tutulur, problemlerin zamanında farkına varılırsa, bize bazı ipuçları verebilecek tahliller arada bir yaptırılırsa süt sığırcılığı işletmelerinin başına büyük dertler gelmez. Burada sayılanlar aslında kontrol mekanizmaları olup, işletme sahibinin, yöneticisinin ya da çalışanlarının kendilerini sınamalarına, durumlarını görmelerine olanak sağlar. Durum görülür ve önlemler hızla devreye sokulursa kazanç zaten gelecektir.