Süt sığırcılığındaki yeni yaklaşımları birkaç başlık altında inceleyebiliriz.
Topluca gözden geçirirsek;

1- Genetik gelişmeler
2- Barınaklar ve konfor
3- Uygun besleme teknikleri
4- Koruyucu hekimlik
gibi alt başlıklar ortaya konulabilir.

Yeni yaklaşımlar süt sığırcılığında gelinen noktanın birer uzantısı olarak ya da gereksinimlerden kaynaklanan bir şekilde ortaya çıkmıştır.

1- Genetik Gelişmeler:
Bu konuda en büyük gelişme dişi buzağılar yönünde olmuştur. İsteyene erkek, isteyene dişi yavru insanoğlunun yıllardan beri süregelen bir özlemiydi. Şimdi; yıllar önce bu konuda patent almış bir ABD şirketi hem gerekli teknolojiyi ve aletleri hem de bunları kullanabilecek eğitimdeki elemanları sperma üretim şirketlerine tahsis ederek ” dişi sperma” teknolojisini yayıyor. Bu teknoloji ABD’de ” XY teknolojisi” adıyla ya da ” Flow cytometer” yöntemi adıyla biliniyor. Yüzde doksan oranında dişi buzağıyı garanti eden XY teknolojisiyle üretilmiş payetler artık ABD’de kullanıldığı gibi bütün dünya’ya da satılıyor. Ancak; bir problem var. Bu ayırma teknolojisi şimdilik hem yavaş, hem de spermatozoitleri ziyan edici olabildiğinden bir payete iki milyon spermatozoit konuluyor. Döl tutma oranında normale nazaran bir azalma söz konusu oluyor. Dişi sperma yönünden çok avantajlı olan bu tekniğin böyle bir dezavantajı var. Tabii fiyat konusu da dezavantaj olarak değerlendirilebilir. Erkek spermalar ve işlem esnasında ziyan olan spermalar kullanılamadığından geriye ejakulatın sadece yüzde on sekizi gibi bir kısım kullanılabilir halde kalıyor. Bu da beher payetin fiyatını ister istemez arttırıyor.

Diğer bir genetik gelişim Affirm ve Bovatel adıyla ABD’de tescil edilmiş başka bir teknoloji. Bu teknolojinin ayrıntıları henüz açıklanmadı. Ancak; ABD Semen Sertifika Kurumundan (CSS) onaylı bir uygulama olduğu biliniyor. Bu teknik iki yönde çalışıyor. Birincisi; döl tutma oranı, spermatozoitlerin ömrünün uzatılması suretiyle, arttırılıyor, ikincisi; dişi sperma oranı ise normalden % 10 oranında daha fazla oluyor. Hem fertilite yüzdesi, hem de dişi olma ihtimali yükseltilmiş şekilde üretilen payetler en az yedi milyon canlı spermatozoit içeriyorlar. Her iki teknolojinin de yıllar içerisinde daha ileriye taşınacağını umuyoruz.

2- Barınaklar ve Konfor:
Yıllardan beri yapılagelen üstün yeteneklere sahip sperma uygulamaları sonuç olarak yüksek verimli ırklara ve nesillere sahip olmamızı sağladı. Bununla birlikte inekler daha ” nazik” oldular. Yüksek verimin başlıbaşına bir ” stres” faktörü olduğu düşünülürse, bu hayvanların özenle bakılmaları ve başka streslerden uzak tutulmaları gereği ortaya çıkmaktadır. Barınakların ölçü olarak, havalandırma yönünden, yatak yerleri, yemlikler, ışıklandırma, zemin, sağımhane olarak konforlu olması verim almanın ve sürekliliğin başlıca koşuludur. Konfor ölçülere tamamen uymayı, ısı stresine karşı mücadeleyi, hava sirkülasyonunun sağlanmasını, uygun sağım bölümünü ve tekniklerini, yemlik dizaynının uygunluğunu, zeminin ve yatak yerlerinin tariflere göre dizaynını gerektirir. Bu konfor sağlanmazsa ineklerin verimleri az, ömürleri kısa olur. Doğal olarak konfor sağlayamayan işletmelerin de ömürleri fazla uzun olmaz.

3- Uygun Besleme Teknikleri:
Yine genetik olarak verimleri yükseltilmiş ineklere ” eski usul” besleme yöntemleri az gelecektir. Özellikle kaba yem kalitesi kaçınılmaz biçimde öne çıkacak, ineklere belli dönemlerde “profesyonel yardım” yapmak şart olacaktır. Gıda güvenliğini de göz önüne alarak, sütte ve ette kalıntı bırakmayan, buna karşın verimi destekleyen ve özel durumlarda ineğin dayanıklılığını arttıran katkı maddelerinin yemlere katılması gerekmektedir. Yüksek verimli inekler var olan sistemlerle ve eldeki yem hammaddeleriyle yetinemezler. Birtakım ilavelere, özellikle de stres dönemlerindeki desteklere gereksinimleri vardır. Nakliye, yem değişiklikleri, ani hava durumu değişiklikleri, doğum öncesi ve doğumu takip eden günler, buzağılarda sütten kesme zamanı başlıca stres dönemleri olarak bilinirler. Bugünlerde desteksiz kalan ineklerde eksikliklerin acısı sonra ortaya çıkar ve işletmeyi zarara uğratır.

4- Koruyucu Hekimlik:
Sütçü sığır işletmelerinin koruyucu hekimlik yöntemlerine sıkı sıkıya sarılmaları gerekir. Koruma ucuz ve garantilidir. Tedavi; işletmede koruyucu önlemlerin eksikliğinin ortaya çıkış şeklidir. Koruyucu hekimlik kullanılan spermanın uygunluğunu, rasyonun dengesini, zamanında yapılan aşılamaları ve yine, zamanında yapılan vitamin-mineral takviyelerini kapsar. Sütçü sığır işletmelerinin başına gelebilecek dertler ve alınacak önlemler bilinmektedir. Tek yapılacak işlem bu bilinenlerin takibidir. Parazit varsa, antiparaziter ilaçlar var, ketosis, süt humması gibi metabolik hastalıklar varsa, bunları önleyecek yem katkıları ya da enjeksiyonlar var, sonun atılamaması problemi varsa, koruyucu önlemi var. Bakteriyel ya da viral hastalıklar varsa, aşıları var. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bilim ve teknolojinin ayağımıza getirdiği olanakları kullanmamız kazancımızı arttıracak, işletme sahiplerini mutlu edecektir. Yeter ki gözardı etmeyelim.