Antibiyotik kullanımı ülkemizde yaygın boyutlardadır.  Kalıntı sorunu artmakta olup, ileride insan hekimliğinde kullanılabilecek antibiyotik kalmayacaktır.  Hatta bilim adamları bazı antibiyotiklerin kesinlikle veteriner hekimlikte kullanılmamasını, beşeri hekimlik için rezerv olarak saklanmasını bile önermişlerdir.

Sığırcılık işletmelerinde antibiyotik kalıntılarının önlenmesi için birçok çalışma vardır.  Bunların bir kısmı yasal ve idari önlemlerdir.  Asıl önemli kısmı ise; antibiyotik kullanımının azaltılması yönünde alınacak teknik ve bilimsel önlemler olmalıdır.

Süt sığırcılığı işletmelerinde antibiyotik kullanımının arkasında her zaman “ihmal” vardır.  Sürü yönetimi ilkelerine uymama, koruyucu hekimlikte yapılan ihmaller sonucu antibiyotik kullanımına ihtiyaç duyulan hastalıklarla karşılaşırız.  Antibiyotiklere karşı mikroorganizmaların direnç kazanması da yine hekimlikte büyük sorun olarak karşımıza çıkar.  Antibiyotiklerin ihmaller sonucu ortaya çıkan hastalıkların tedavisi için kullanıldığına yönelik çok miktarda örnek verebiliriz.

Solunum yolu enfeksiyonları, mastitis (meme yangısı), rahim yangısı, topallık, göz yangıları gibi antibiyotik kullanımı gerektiren hastalıkların arkasında sürü yönetimi eksiklikleri vardır. Sığırcılık yapan çiftliklerde  en çok antibiyotik kullanımı bu problemlerin giderilmesi için söz konusu olmaktadır.  Buna ek olarak şap hastalığında ikincil enfeksiyonlar için kullanılan antibiyotikleri de söyleyebiliriz.   Yanlışlar ve ihmaller bazen barınakların, çiftliğin, sağım odasının kuruluşuna kadar geri gidebilir.  Kapalı, havasız ahırlar solunum yolu enfeksiyonlarına zemin hazırlar.

Doğum esnasında temizlik kurallarına uyulmaması, doğum padoğunun pis olması rahim yangılarına yol açan başlıca sebeplerdir.

Şap aşısının veya biyogüvenlik önlemlerinin ihmal edilmesi  şap hastalığına, bu hastalık ise ikincil enfeksiyonlara sebep olur.  Uygun boğa seçiminde dikkatsizlik, başta güç doğum olmak üzere birçok problemin başlangıcıdır.  Yanlış sağım teknikleri, ön daldırma ve son daldırmanın ihmali, aşılama ve kuru dönem uygulaması yapılmaması mastitise yol açar.  Hipokalsemi ve ketosis gibi metabolik hastalıkların devamında birçok problemle karşı karşıya kalırız.  Metritis ( rahim yangısı), sonun atılamaması bunların başlıcalarıdır.

Sığırlar yabancı cisimleri fark etmeden yutabilirler.  Batıcı yabancı cisimler, önce börkeneğe (retikuluma) sonra da kalp zarına batarak hastalık oluştururlar.   Mıknatıs yutturulması ile önlenecek bir problem çok büyük bir dert haline dönüşebilir.  Kalitesiz kaba yem, yem dağıtım ve yem hazırlama hataları, sıcaklık stresiyle mücadelede serinletmeyi ihmal etmek asidoza, giderek tırnak hastalıklarına sebep olur.

Sineklerle mücadeledeki ihmaller meme veya göz yangıları ile sonuçlanabilir.   Kuru dönemde, doğumda ineklere profesyonel yardımları esirgemek problemlere davetiye çıkarır.  En önemlisi başta nakliye, yer değiştirme olmak üzere, her türlü stres faktörleri, barınağın dizaynından, eleman davranışlarına kadar strese sebep olabilecek her şey bir süre sonra karşımıza hastalık olarak çıkar.

Yukarıdaki örnekler çoğaltılabilir.  Şöyle bir bakarsak antibiyotik kullanımına ihtiyaç duyulan olayların hep bu şekilde başladığını görürüz.  Demek ki;  bazı konular ihmal edilmemiş olsa,  antibiyotik kullanımı azalacaktır.  Tedavi her zaman başarılı olmaz.  Birçok olay nükseder ve tekrar antibiyotik kullanmayı gerektirir.  Zaten tedavi girişimleri,  kaybedilmiş bir savaşı kazanmak için gösterilen gayrettir.  Yapılması gereken sürü yönetimi kurallarına tamamen uymaktır.