Organik tarım ve organik hayvancılık son günlerde epeyce söylenir olmuştur. Zaten organik olsun ya da olmasın Avrupa Birliği rezidüler (kalıntılar) konusunda son derece duyarlı davranmakta, Avrupa Topluluğu ülkelerinde bitkisel ve hayvansal gıdalarda kalıntı olmamasına özellikle dikkat çekilmektedir.
Organik hayvancılıkta uygulanan belli prosedürler, zorunlu olarak uyulması gereken kurallar vardır. Bunların başında antibiyotik kullanımının son derece kısıtlı olması, hormon kullanımın ise kesinlikle yasak olması gelmektedir. Geleneksel hayvancılık işletmelerinde de antibiyotik kullanıldığında etten ve sütten arınma sürelerine dikkat edilmesi gerekir. Ancak, bir kontrol ve yaptırım mekanizması olmadan bunların takibi zordur. Antibiyotikli sütlerin, sütü mamul hale getiren işletmelere büyük sorunlar çıkardığını biliyoruz. Buna rağmen denetim ve özdenetim konularındaki zayıflık kesik sütlerden mamul yapılması problemini beraberinde getirmektedir. Ette ise gıda güvenliği ve kalıntılar daha büyük bir sorun halindedir.
Sütçü sığır işletmelerinde ve besi çiftliklerinde, eğer organik hayvancılık yapılıyorsa daha sıkı kurallara uyulması gerekmekle birlikte, kalıntı problemi ve tüketici sağlığı açısından antibiyotik ya da hormon kullanımını gerektirmeyecek şekilde önlemler alınmalıdır. Bunlardan birincisi koruyucu hekimlik kurallarına uymak, ikincisi rezidü (kalıntı) bırakmayan, doğal veya doğala özdeş ürünleri antibiyotiklerin ve hormonların yerine kullanmaktır. Hayvancılık işletmelerini antibiyotik ve hormon kullanmaya iten problemler bellidir. Bunlar önceden tahmin edilebilecek ve önlemleri alınabilecek problemlerdir. Antibiyotik kullanımını gerektiren hastalıklardan örneğin; meme iltihabı, solunum yolu enfeksiyonları, ayak hastalıklar ve bağırsak enfeksiyonlarının aşıları veya koruyucu önlemleri vardır. Aşılarla aktif bağışıklık sağlamak ya da vücudun kendi savunma mekanizmalarını harekete geçiren immun sistem güçlendiricisi katkıları kullanmak antibiyotik kullanımını azaltacaktır. Bu tip önlemler hem işletmenin kazancını arttıracak, hem de kalıntı problemlerine son verecektir.
Besi ve süt hayvanlarının stres dönemleri önceden bellidir. Havalandırmadan beslemeye kadar her türlü sürü yönetimi imkanları yerinde kullanılırsa stresle başa çıkmak kolaylaşacak, sağlıklı sürü, bol kazanç, kalıntı bulundurmayan ürün bunların yapılmasını takiben kendiliğinden gelecektir. Hayvanların büyümelerini ve verimlerini kötü yönde etkileyen etkenlerin hepsi sürü yönetimi programlarıyla elimine edilebilir. Diğer yandan hormon kullanımını gerektirecek sorunların altında da uygun konfor, uygun besleme programlarının olmayışı yatmaktadır. Yanlış besleme ve hatalı rasyon sonucunda döl tutmama sorunuyla karşı karşıya kalıp, hormon kullanımına yönelen bir işletme zaten başarısızlığa uğramıştır. Bunu düzeltmeye çalışırken bir yandan hormonlara sığınmak ve bunun için sonu belirsiz masraflar yapmak, diğer yandan ise kalıntı içeren ürünler elde etmek gibi bir açmaza girecektir.
Saydığımız bu örnekler antibiyotik ve hormon kullanımına gerek kalmaması için yapılmasında yarar görülenlerdir. Ayrıca vücuda girdiğinde antibiyotik görevi gören, ya da hormonları normal fizyolojik yoldan vücuda salgılatan doğal maddeler vardır. Bunların kullanımı özellikle Avrupa’da son yıllarda giderek artış göstermektedir. Biz bir yandan antibiyotik, antikoksidiyal ya da büyütme faktörü kullanımını kısıtlarken, mikroorganizmalar da öte yandan boş durmuyorlar. Hatta, direnç kazanarak daha kötü biçimde hayvansal varlığımızı, dolayısıyla sürülerimizi ve ekonomimizi tehdit ediyorlar. Demek ki antibiyotikleri ve benzerlerini devre dışı bırakırken yerini alabilecek organik ürünleri devreye sokmamız gerekiyor. Özellikle Avrupa’da yapılan çalışmalarda esanslı yağlardan, örneğin kekik yağı, karanfil yağı, tarçın yağı gibi uçucu aromatik yağların etkilerinden faydalanmaya başlanmıştır. Bunlara ek olarak, çok çeşitli yararlı bitki özlerinden, örneğin kumkuma, ekinezya, ortanca, enginar, ginseng, çemen, keçiboynuzu, atkuyruğu, keklikotu, biberiye, çam gibi bitki özlerinden de çokça yararlanılmaktadır. Yine mayalar, maya kabukları, yararlı bakteriler gibi üretimi arttıran, antibiyotik kullanımını azaltan , vücudun koruyucu sistemlerini ayakta tutan katkıları da kullanabiliriz.
Özet olarak, antibiyotiklerden ve hormonlardan uzak durmak için; koruyucu hekimlik tavsiyelerine uymak, konfor, besleme, sürü yönetimi konusundaki önerilere kulak vermek, stres faktörlerini önceden tahmin ederek, lüzumlu tedbirleri zamanında almak, uygun ırk, uygun rasyon ve uygun yem katkı maddeleri konusunda profesyonel yardım almak gerekir. Organik hayvancılık da yapılsa, konvansiyonel hayvancılık da yapılsa, takip edilecek yol bu şekilde olmalıdır.