Lindell Whitelock
Teknik Danışman
World Wire Sires
Lindell Whitelock, Türkiye’yi pek çok kez ziyaret etmiş olup ülkemizin çeşitli bölgelerinde sütçü sığırcılığı yapan çiftlikleri gözleme imkanı bulmuştur. Bu yazı, AgroExpo-İzmir Fuar’ında Türk çiftçileri ile yapmış olduğu görüşmelerden sonra hazırlanmıştır. En çok sorulan sorular beslenme problemlerinin klasik belirtileri olan inek performansı (verimi) ile ilgili idi.
AgroExpo’da çiftçilerle yaptığım görüşmelerin ve tartışmaların sonunda, en çok sorulan konunun inek performansı olduğu ortaya çıkmıştır. Pek çok çiftçi rasyonlarını bana gösterdiği için Türkiye’deki inek performansını kısıtlayan sorunlarla ilgili bazı sonuçlar çıkarmak mümkün olmuştur. Türkiye’deki başlıca beslenme problemi, yem ham maddelerinin olmayışı değil, ineklerin genetik kapasitesine bağlı beklenen verim seviyelerini karşılayacak şekilde yemleme yapılmamasıdır. Pek çok vakada çiftçiler, rasyondaki rumen fonksiyonu için gerekli kaba yemle sağlanan bileşen olan selülozun rolünü tam olarak anlayamamaktadırlar.
Türkiye’deki ineklerin performansını arttırmak için kaba yemin hasadı ile ilgili pratikleri geliştirmek gerekir.
Yüksek kalitede kaba yem bir tek faktöre bağlıdır: çiftçinin söz konusu kaba yem bitkisini, en fazla proteini bulundurup en düşük NDF ve ADF seviyelerinde olduğu doğru zamanda hasat edebilmesi ile ilgilidir.
NDF, Nötral Deterjan Selüloz miktarı, bir ineğin 24 saat içinde ne kadar yem tüketeceğinin göstergesidir. Bir süt rasyonundaki NDF miktarı % 30’u geçmemelidir. Bu NDF miktarının % 75’i kaba yem tarafından temin edilir. ADF (Asit Deterjan Selülozu) ise yüksek oranda sindirilemez ve iyi rumen fonksiyonu için gerekli değildir. ADF miktarı rasyonda, % 16-19 oranında olmalı ve bu miktar kaba yemden temin edilmelidir. Kaba yem kalitesi geliştirildiğinde inekler, gereksinimlerini karşılayacak miktarda alması gereken kaba yemi tüketebilmektedir.
Bana gösterilmiş olan rasyonların pek çoğuna baktığımda, kaba yem olarak en çok mısır silajı ve saman kullanıldığı görülmektedir. Bazı çiftliklerde biraz kuru yonca da kullanılmaktadır. Gelin bu iki kaba yemi inceleyerek nasıl inek performansını kısıtlayabileceklerini görelim. Küçük dane yemli bitkilerin samanları NDF ve ADF’yi çok yüksek miktarda bulundururlar. Buna bağlı olarak inekler tarafından yemlikte çoğunlukta reddedilir. Bu tip samanlar uzun saplı ve sert olduklarından inek tarafından yemlikten kolayca itilip uzaklaştırılabilir. Eğer saman kullanılacaksa doğuma 3 hafta kalan dönemde günde, inek başına 500 gramı geçmeyecek şekilde verilmelidir. Samanın boyu küçük parçalar halinde olmalı (2 cm) ve yeme karıştırılarak verilmelidir. Saman, ne enerji ne de protein temin eder, ancak rumen fonksiyonuna yardımcı olur.
Eğer doğru hasat edilip muhafaza edilebilirse mısır silajı çok iyi bir yemdir.
İyi mısır silajının elde edilmesindeki anahtar nokta, mısır bitkisinin kuru madde içeriği, danenin gelişim evresi ve silaj parça boyutudur. Mısır silajı en az % 30 oranında kuru madde bulundurmalıdır. İdeal hedef ise % 35 olmalıdır. Daha düşük kuru maddesi olan silajda fermentasyon işlemi esnasında butirik asit ortaya çıkar ve bu da inekler için tercih edilen bir ürün değildir. Butirik asit bulunduran silajda, ekşi bir koku hakimdir ve yemlikte taze olarak durması mümkün olmaz. Kuru madde içeriği, % 30-35’e ulaşır ise fermentasyon işlemi sonunda laktik asit ortaya çıkar ki bu da inekler için çok arzu edilen bir lezzettir. Yüksek seviyede laktik asit bulunduran silaj, “tatlı kokulu” olarak tanımlanabilir. Hasattan sonra yüksek nem seviyeleri, silaj çukurundan (silo) sıvı sızması ile anlaşılır. Mısır silajındaki protein, suda çözündüğünden, bu sızan sıvının içinde protein bulunacaktır. Buna bağlı olarak silodaki yemde daha az protein kalmış olur.
Silajlık mısırda, koçandaki dane üzerinde süt çizgisi olmamalı ve hasat esnasında daneler parçalanmamalıdır. Daha ergin danelerde daha yüksek enerji seviyesi bulunur. Buna bağlı olarak daha ergin dane, daha yüksek enerji seviyesinde olan silaj demektir. Mısır silajı hasadı, “dane işleyicisi” olan ekipman ile yapılmalı ve danelerin inek tarafından sindirilebilecek şekilde korunması temin edilmelidir.
Kesilen silaj boyu da çok önemlidir. İdeal boy 19 mm’dir. Daha kısa partiküller de rumen fonksiyonunu teşvik edebilir, ancak siloda paketlenmesi/sıkıştırılması iyi olmaz. Silajın sıkıştırılması, silajdan oksijenin uzaklaştırılarak siloda sıcaklık artışını engeller. Silajın iç sıcaklığı, ortam sıcaklığından 5 oC daha yüksek olur ise silajda ısı tahribatı başlar. Isı tahribatı proteini bağlar ve inek, ısı ile tahrip olmuş proteini sindiremez. Bu sebepten siloyu kısa sürede doldurup plastik ile örterek ısı ile oluşabilecek tahribatı önlemek gerekir.
Özet olarak, aşağıdaki aşamalar, inekler için yüksek kalitede silaj yapılmasında anahtar noktalardır:
1) Kuru madde içeriği % 30-35 oranında olduğu zaman mısır bitkisi hasat edilmelidir.
2) Silaj parça boyutu, teorik olarak 19 mm boyunda kesilmeli ve koçan da işlenmelidir.
3) Silaj çukuru en kısa sürede doldurulmalıdır. Sıkıştırma işlemi, sıcaklığın düşürülmesi ve proteinin tahrip olmaması için elzemdir.
4) Doldurma ve sıkıştırma tamamlandığında üzeri plastik örtü ile örtülmelidir.
5) Her gün, silaj verileceği zaman kenar yüzeyden, en az 15 cm kesilmelidir.
Yüksek kalitede silaj yapmak, detaylara önem vermek demektir. Ancak, verilen emeğin karşılığı olarak ineklerinizde çok yüksek bir kalitede yem temin etmiş olursunuz.
Yonca, ot ve diğer bitkilerden de iyi ot silajı yapılabilir. Bu bitkilerin hasadının doğru olması için erken yapılmalıdır. İyi yonca, % 20-22 ham protein ve % 40’tan fazla NDF bulundurmamalıdır. Diğer bitkilerde de benzer değerler olmalıdır.
Türkiye’deki süt sığırcılığı yapan çiftçiler kaliteli boğa kullanarak, her yeni nesil ile ırkın kalitesini daha çok süt veren ve daha etkin olma yolunda geliştirmişlerdir. Bu gerekli potansiyeli yakalayabilmek için ineklere iyi kaba yemler vermek gerekir. Kaliteli kaba yemler temin edilmez ise aşağıdaki durumlar ortaya çıkar:
İnek bize, daha fazla protein ve enerji istediğini, yemin içinden konsantre yemi seçip diğerlerini iterek ifade eder. Rasyondaki konsantre yem, ineğin geviş getirmesi için (ruminasyon) gerekli uyarıyı temin edemez. Buna bağlı olarak rumen pH’ı çok fazla düşer. pH değeri çok düşük olunca, tekrar normale dönene kadar inek yem tüketmez.İnekte asidoz (çoğunlukla gizli) meydana gelir ve süt veriminin düşmesine, gebe kalma güçlüğüne, tırnak çürüğüne (laminitis) ve kilo kaybına neden olur. Sürünüze baktığınızda, eğer bu belirtiler size aşina geliyor ise, problemin kaynağı çoğunlukla kaba yem kalitesi ile ilgilidir.
Eğer bu yazıdaki konularla ilgili sorunuz olur ise Ege Vet ile temas edebilirsiniz. Sorularınızı info@egevet.com.tr’ ye gönderebilirsiniz.
Yazar ile ilgili not: Bay Lindell Whitelock’un süt sığırcılığı ile ilgili 45 yıllık tecrübesi olup dünyanın 78 ayrı ülkesinde süt sığırları üzerinde çalışmıştır. Bu iş tecrübelerinden pek çoğunu süt verimini bir laktasyonda 12 000 kg’ın üzerinde olan çiftliklerde çalışması ile elde etmiştir. Birçok ülkedeki çiftliklere eğitim ve danışmanlık sunarak pozitif sonuçların ortaya çıkmasını temin etmiştir.