Jersey ırkı inekler dünyada cüsselerine göre en fazla süt veren hayvanlardır. Ayrıca süt yağı, süt proteini, sütteki yağsız kuru madde oranı diğer ırklara göre gayet yüksektir. Süt kalsiyumu da yine aynı şekilde yüksek olup, süt kazeini yapı ve miktar olarak tamamen diğer ırklardan farklıdır.

Tabii ki bu yüksek verim özelliklerine sahip olan ırkların kalsiyum eksikliğine yatkınlığı diğer ırklardan daha fazladır.

ABD, Iowa, Ames’ten araştırmacı Timothy Reinhardt’a ve Avusturalyalı araştırmacı IAN J. Lean’a göre, jersey ineklerde holstein ırkına göre 2.25 kat daha fazla süt humması (doğum felci) sorunu görülmektedir.

Bilindiği gibi, kalsiyum yetmezliği süt sığırcılığı işletmelerinin başlıca sorunlarından biridir. Klinik olarak görülen kalsiyum yetmezliğine süt humması veya doğum felci adını veriyoruz. Ama, bundan çok daha fazla subklinik (gizli) hipokalsemi çiftliklere zarar vermektedir. Çünkü gizli seyreden kalsiyum noksanlığı arkasından metritis (rahim yangısı), prolapsus uteri (rahim fırlaması), Retensiyo secundinarum (sonun atılamaması, eşin düşmemesi), midenin yer değiştirmesi (abomasum deplasmanı), mastitis (meme yangısı) ve güç doğum gibi sorunları getirir.

Kalsiyum eksikliğine yatkınlık sağlayan durumların biri ineğin ırkıdır. Dünyada Jersey-Guernsey gibi İngiltere-Fransa arasında bulunan kanal adalarının ırkları hipokalsemiye en yatkın ırklardır. Ayrıca İskandinav kırmızıları yani Norveç ve İsveç kırmızısı inekler ikinci sırada yatkındırlar.

İneklerin yaşı hipokalsemi yönünden risk faktörlerinin başında gelir.

Düvelerde nadir görülen süt humması yaş ilerledikçe daha çok görülür. ABD, Ames, Iowa’dan araştırmacı Timothy Reinhardt’a göre birinci laktasyonda süt humması ile karşılaşma oranı %1, ikinci laktasyonda %4, üçüncü laktasyonda %7, dördüncü laktasyonda %10’dur.

Bilim insanları Jersey ırkı ineklerin diğer ırklara göre hipokalsemiye daha yatkın olmalarının sebeplerini tam olarak, kesin bir biçimde açıklayamamışlardır. Ancak öne sürülen bazı tezler vardır.

ABD, Iowa, Ames’ten araştırmacı Jesse GOFF’a göre başlıca sebep Jersey ırkında ince bağırsaktaki vitamin D3 reseptörlerinin daha az olmasıdır.

Ayrıca vücut ağırlığına göre en çok süt veren ırk olması Jerseyi yatkın kılmaktadır.

Diğer bir etmen ise Jersey ırkının ağız sütünün (kolostrum) diğer ırklardan çok daha fazla kalsiyum ve protein içermesidir.

Sıcaklık stresinin de kalsiyum eksikliğinde büyük rolü olduğu, bunun stres hormonu Cortisol ile ilgili olabileceği iddia edilmektedir.

Bilim insanları kalsiyum metabolizmasının hipomagnezemi (magnezyum noksanlığı) ile birlikte bozulduğuna işaret etmektedirler.

Magnezyum noksanlığının şiddetli hali tetani (çayır tetanisi) şeklinde ortaya çıkmakla birlikte, orta şiddetteki magnezyum eksikliği hipokalsemiye yol açan bir etken olmaktadır.

Bu yüzden bilim insanlarının tavsiyesi kuru dönemde düşük kalsiyum, düşük potasyum, yüksek magnezyumlu bir diyet uygulanması yönündedir.

Kuru dönemin son haftası içerisinde uygulanan yüksek dozlu D3 vitamininin büyük oranda doğum sonrası hipokalsemiyi önlediği konusunda ise bilim insanları hemfikir olmuşlardır.

İlk laktasyonda düvelerin daha az kolostrum üretmeleri, ileri laktasyonlarda ineklerin yaşlandıkça kemikten kalsiyum mobilizasyonunun azalması hipokalsemi yönünden büyük farklılıklar olması sonucunu doğurmaktadır. O yüzden düvelerde hipokalsemi az, yaşlılarda ise çok görülen bir olgudur.

Tüm inek ırklarında, ama özellikle Jersey ırkı ineklerde doğum öncesi günlerde, doğum esnasında ve doğumu takip eden günlerde uygun takviyelerin verilmesi yerinde olacaktır.