İç parazitler verimi engelleyen, azaltan veya hayvan varlığımızı tehdit eden, çeşitli iç organlara yerleşen zararlılara verilen genel bir addır. Çok geniş bir yelpaze içerisinde yer alırlar. O yüzden bu yazıda sadece ruminantlardaki iç parazitler ele alınacaktır.
Koyun, keçi ve sığır varlığımızda problemlere sebep olan iç parazitleri sıralarsak, nematodlar (yuvarlak kurtlar), cestodlar (şeritler, tenyalar, yassı kurtlar) ve trematodlar (karaciğer kelebekleri) sayılabilir.
İç parazitler deyince; kan protozoonları olan Babesia, Theileria, barsak protozoonları, Coccidia ( Eimeria) akla gelirse de bunlar başka bir yazıya konu olacaktır.
İç parazitler çeşitli iç organlara, barsak, akciğer, böbrek, karaciğer gibi organlara yerleşirler. Bunlar dışında göze yerleşen Telazia gibi, koyunlarda larvası sinuslara yerleşen burun kurdu (östrus ovis) gibi parazitlerde vardır.
Nematodlara, yani yuvarlak kurtlara birkaç örnek verirsek, ascaris, bunostomum, ostertagia, cooperia, strongylus, protostrongylus, müllerius gibi parazitleri sayabiliriz. Akciğere yerleşen Dictyocaulus’lar da çok yaygın görülen nematodlardır. Cestodlar genel olarak tenyaları kapsar, koyunlarda çok görülen moniezia’lar da bu gruptaki iç parazitlerdendir.
Trematodlar karaciğer kelebeklerinin genel adı olup, Fasciola hepatica, Fasciola gigantica ve kum kelebeği adı verilen Dicrocoelium dentriticum’u içine alan bir gruptur.
İç parazitleri dökmek için yıllar içerisinde çok çeşitli ilaçlar kullanılmıştır. Modern, toksisite sınırı geniş ilaçlar çıkmadan önce hayvanların aç bırakılmasını gerektiren, tedavi ile toksisite sınırı birbirine yakın ilaçlar söz konusuydu. İlk defa 1960’lı yılların sonlarında Levamisol’ün keşfi, 80’li yılların başlarında Closantel ve Ivermektin’in, 1990 da Albendazolun, 1995 de ise Moxidectin’in piyasaya verilmesiyle iç parazit mücadelesi daha kolay hale geldi. Yine de iç parazit mücadelesinin önünde bazı engeller hala durmaktadır. Bunların başında parazitlerin ilaçlara direnç geliştirmesi gelmektedir. Etki spektrumunun değişken olması ve dozaj ayarının da veteriner hekim tavsiyesi dışında bilinçsiz yapılması parazitlerle mücadeledeki başlıca engellerdir. Örneğin normal dozu; 7,5 mg/kg olan Albendazole’un kelebeklere karşı iki kat dozunda, kum kelebeklerine karşı ise 2,6 kat dozunda kullanılması gerekmektedir. Böyle bir bilinçli dozajlama yapılmadığı sürece etkin sonuç almak mümkün olmaz. Yine bazı enjektabl antiparazitlerin, dış parazitlere ve iç parazitlere karşı kullanıldığı bilinmekle birlikte iç parazitlere kullanımında etki sahası nematodlarla sınırlıdır. Bu durumda trematod ve cestodlara karşı başka bir ilaçla desteklemek gerekir.
Antiparaziter veya antelmentik adını verdiğimiz ilaçlar canlı ağırlık ile ilgili bir doz ile verilirler. Canlı ağırlıklar iyi tahmin edilemez ve eksik dozda ilaç kullanılırsa sonucun başarılı olmaması veya direnç gelişmesi söz konusudur.
Antiparaziter ilaç kullanımında diğer bir konu teşhistir. Eğer dışkı muayenesi ile teşhis yapılmadan, piyasada “kör atış” denilen tarzda ilaç kullanılıyorsa ilacın hangi parazite karşı kullanıldığını tam olarak bilemediğimizden, bazı parazitlerle mücadelede başarılı, bazılarına karşı ise başarısız olunabilir.
Örneğin; nematodlara karşı etkin bir antelmentik kullanırsak, şeritlere karşı bir şey yapmamış oluruz. Başka bir örnekte, az dozda bir antelmentikle nematodları dökerken, karaciğer kelebeklerini dökemeyiz. Piyasada genellikle dışkı muayenesine dayalı antelmentik kullanılmadığı gibi, kullanıldıktan sonra ise, iç parazitlerden sürümüzü kurtarıp kurtarmadığımızı teyid edemeyiz.
Canlı hayvanda kansızlık, zayıflık, her türlü verim düşüklüğü, yemden yararlanamama, döl tutma zorlukları, buzağı aralığının uzaması gibi problemlerle karşımıza çıkan parazitler, mezbahalarda ise organ atıklarıyla, özellikle karaciğer atıklarıyla ekonomimize zarar vermektedirler. O yüzden antelmentik ilaç kullanımında dışkı muayenesine dayalı kontroller yapılmasında yarar vardır.
Antelmentiklerin başlıcaları makrosiklik lakton grubu olan Avermektin türevleridir. Bunların içerisinde abamectin, doramectin, ivermectin, selamectin, eprinomectin ve moxidectin’i saymak mümkündür. Diğer etken maddeler benzimidazole grubu altında toplanırlar. Bunlar fenbendazole, albendazole, oxfendazole ve levamisolu ihtiva ederler.
Bunlara ilave olarak antiparaziter ilaçlardan clorsulon, closantel, nitroksinil, morantel tartrate, milbemycin, fluazuron, praziquantel, naphtalophos, rafoxanide sayılabilir. Fasciolalar üzerinde özel etkisi olan triclabendazole isimli etken maddeyi de saymak gerekir. Özellikle nitroksinil, clorsulon, closantel, rafoxanide ve triclabendazolun trematodlar yani kelebekler üzerindeki etkilerinden son yıllarda veteriner hekimlikte çok büyük yararlar sağlanmıştır.
Ruminantlarda antelmentik kullanımının sorunlarından birisi de arınma süresidir. Makrosiklik lacton grubunda, Avermectin türevlerinin eprinomectin dışındakileri süte ve ete geçtiklerinden bunların bir kısmı sütü insan gıdası olarak kullanılan hayvanlara verilmezler, ette ise kırk günü aşkın sürelerde ancak arınırlar.
Son yıllarda çokça sözü edilen organik hayvancılık işletmelerinde ise bitkisel kökenli, arınma süresi olmayan, ekolojik, alternatif, antiparaziter uygulamalar yapılmaktadır. Bunlardan pelin otu (acı yavşan = Artemisia vulgaris) çok kullanılmaktadır. Alternatif, organik kurt düşürücüler olarak, yabani zencefil (Asarum canadense), sarmısak (Allium sativum), kabakgiller, lahanagiller, söğüt kabuğu, erkek eğrelti otu (Dryopteris filix-mas), hindiba, rezene (Foeniculum vulgare) tohumu, kazayağı (Chenopodium ambrosioides), hardal (Brassicacea), dereotu (Anethum graveolens), karaman kimyonu (Keraviye = Carum carvi), solucan otu (Tanacetum vulgare), Frenk maydanozu (Anthriscus cerefolium), tarhun (Artemisia dracunculus), ardıç (Juniperus communis) gibi bitkilerden yararlanmak mümkündür.
Karaciğer kelebekleriyle mücadele ise gerçekten zordur. Ergin kelebekleri vücuttan uzaklaştırmak kolay, ancak erken evredekileri dökmek zor olmaktadır. Erken evredekiler daha sonra gelişmekte, tedaviyi aksatmaktadırlar. Sürekli olarak mera kirlenmesi olduğundan merada otlayanlar ve özellikle nemli, yağışlı aylarda meraya çıkan ruminantlar her zaman tehlikeye maruz kalmaktadırlar.
Antelmentikler çeşitli yöntemlerle ruminantlara verilebilir. En çok uygulanan yöntem ilacın ağızdan verilmesidir. Ağızdan tablet, bol şeklinde, doğrudan veya yutturma tabancası ile verilebilir. Yurtdışında çok kabul gören yöntem dozajlı biçimde sıvı ilaç kullanımıdır (Drenching).
Diş macunu gibi kullanım söz konusu olabilir. Yine yurtdışında yem katkı maddelerine, yemlere antelmentik toz koymak, hatta yalama kovalarıyla antelmentik vermek mümkündür. Ülkemizdeki yönetmelikler henüz bu yönde hazır değildir. Çoğunlukla kullanılan, ülkemizde de başarıyla uygulanmakta olan yöntem ise enjeksiyondur. Özellikle Avermectin türevleri enjeksiyon yöntemiyle kolay doze edilir ve kolayca uygulanabilir.
Parazitlerin direnç kazanması sebebiyle ve tek uygulamayla daha çok parazit dökmek amacıyla ikili kombinasyonlar dışında üçlü, dörtlü kombinasyonlar da yurtdışında yaygın olarak kullanılmaktadır. Abamectin+ Levamisole+ Closantel + Albendazole kombinasyonu ile Ivermectin+ Levamisole+Oxfendazole kombinasyonları bunlara örnektir.
Başka bir antiparazit ilaç kullanma yöntemi aşılarla birlikte uygulamadır. Yurt dışında clostridyum aşıları ile birlikte yapılan antiparaziter ilaç uygulamaları yaygınlaşmaktadır. Enterotoksemi, yanıkara, tetanoz, nekrotik hepatit, bradzot gibi hastalıklara karşı koruyucu aşılama yapılırken aynı enjeksiyonla birlikte moxidectin, levamisole gibi antiparazitler de verilebilmektedir. Yine başka kombine aşı çalışmalarında kuzuların beyaz kas hastalığına karşı selenyum uygulaması clostridyum aşılarının içine konularak ve levamisol eklenerek yapılabilmekte, hatta aynı enjeksiyonla koyun pseudetüberkülozu aşısı da yapılabilmektedir.
Özet olarak; iç parazitlere karşı ilaç uygulamalarında göz önüne alınması gerekenler uygun dozaj, uygun etki spektrumu, dışkı muayenesine dayalı uygulama öncesi karar ve uygulama sonrası kontroldür. Arınma sürelerine dikkat etmek ise gıda güvenliği için vazgeçilmez bir koşuldur. Antelmentik ilaç kullanımı bilinçli yapılırsa süt, et, yapağı ve döl verimindeki kayıplar, aynı zamanda mezbahadaki atıklar önlenecektir.