Bir süt sığırcılığı işletmesinin iki ana ürünü vardır. Süt ve buzağı. Demek ki süt verimi ile döl verimini normal seviyede tutan işletmeler iyi ürün elde ederek, başarılı olacaklar, bunları kaybedenler ise başarısız olacaklardır.
Uygun süt ve döl verimi, genetik yeteneği olan sütçü sığırların, sağlıklı olmaları ve iyi beslenmeleriyle mümkündür. Bu yönden bakarsak büyük çiftliklerin kazançları büyük olacağı gibi, hatalar yapılırsa, kayıpları da büyük olur. Sağmal inek sayısına paralel olarak karlılık artacağı gibi, gerekli önlemler alınmazsa zarar da artabilir. Halk deyimiyle, büyük başın derdi büyük olur.
Döl verimi problemleriyle ilgili olarak ABD’de yapılmış hesaplamalarla ortaya konulmuş finansal kayıplara bakalım. Ülkemizdeki duruma uyarlayabilirsek ve kayıt tutarsak biz de buna benzer kayıpları hesaplayabiliriz.
Döl kayıplarıyla ilgili olarak dört konu üzerinde duruluyor. İneklerin uzun süre boş kalması, buzağılama aralığının uzaması, kuru dönemin uzaması, düvelerin ilk buzağılama yaşı.
İneklerin uzun süre boş kalması:
İnekler 120 günden daha fazla boş kalırlarsa, bu boş günlerin maliyeti ABD’de 5 Dolar olarak hesaplanmış. 120 günün üzerindeki boş günler 5 Dolar ile ve sağmal inek sayısıyla çarpılırsa önemli bir zarar ortaya çıkacaktır.
Buzağılama aralığının uzaması:
Buzağılama aralığı en fazla 13,5 ay olarak kabul edilmektedir. Birçok çiftlik 13,5 aylık bir buzağılama aralığı başarısını yakalayamaz. Örneğin; buzağılama aralığı 15 ay olan 50 başlık bir sütçü sığır işletmesinde, yılda dört buzağı ve tahminen iki düve kaybı olacaktır. Sadece 45 günlük bir gecikme 50 baş sağmalı olan çiftliğin 2 düvesine mal olacaktır. Diğer iki buzağının erkek olduğunu düşünürsek kaybın boyutları hesaplara eklenmelidir.
Kuru dönemin uzaması:
Kuru dönem 45-60 gündür. Daha fazla olması ekonomik olarak bir artı değer sağlamaz. ABD’de günlük kaybın 5 dolar olduğu hesaplanmış. Örneğin, 60 gün kuruda kalması gereken bir inek 65 gün kuruda kalırsa 25 dolar kayba sebep olur ki, inek sayısıyla çarpıldığında zarar büyük boyutlara ulaşır.
Düvenin süt vermeye başlaması:
Düvenin ilk doğumunu yapma yaşı 2’dir. Yani 24 aylıkken düve ilk buzağısını doğurmuş olmalı ve süt vermeye başlamalıdır. ABD’de geciken her ay için 150 dolar gereksiz masraf hesaplanmıştır.
Bütün bunları kayıt altına alır ve alt alta yazıp hesaplarsak döl verimindeki problemlerin çiftliğe getireceği olumsuz yansımaları görmüş oluruz.
Hangi önlemleri almalıyız? :
– Kuru dönemde ineklere iyi bakmalıyız. Ayrı bir bölümde, yeterli alan ve konfor sağlanmış olan kurudaki inekleri “kuru dönem yemlemesi ” ile doğuma hazırlamalıyız.
– Buzağılama gününde gereksiz yere doğuma yardım etmeden, ancak gerekli olduğu hallerde temizliğe dikkat ederek yardım sağlamak suretiyle ineğe zarar vermeden doğumun gerçekleşmesini sağlamalıyız.
– Doğum sonrası en az on beş gün ineği izlemeli ve lohusa inek takip programını, ihmal etmeden, uygulamalıyız.
– İneklerin kızgınlıktayken döl tutacağı gerçeğinden hareketle, etkin bir kızgınlık takibi uygulamalıyız. Genel öneri ABD’de son yıllarda başarısı kanıtlanmış olan “boya ve tohumlama” sistemidir. İneklerin kızgınlıklarının kaçırılması boş geçen günlerin başlıca sebebi olarak görülmektedir. Bunun için sürüdeki döl tutması gereken inekler her gün aynı saatte kontrol edilmeli ve kuyruk üstlerine sürülen boyanın silinip silinmediği görülmelidir. Atlamaya izin veren ineğin boyası silinecektir. Diğer, ikincil kızgınlık belirtileri de izlenerek inek tohumlanmalıdır.
Yukarıda sayılan dört ana işlemin yanı sıra dikkat edilecek önemli hususlar şunlardır.
– İneklerin vücut kondisyonu
– İneklerin geviş getirme oranı
– İneklerin laktasyon eğrilerinin izlenmesi
– Kaba yem kalitesi
– Toplam yemin kuru maddesi
– Toplam yemin besin değeri
– Vücut kondisyonu süt verimi başlangıcında biraz düşük olsa da, kuru dönemde düşük veya aşırı yüksek kondisyon her zaman zararlıdır.
– İnekler dinlenirken gözlendiğinde her an için mutlaka yarısı geviş getiriyor olmalıdır. Bu oran %40’ın altındaysa asidoz, selüloz kaynağında eksiklik gibi problemler yönünden incelenmelidir.
– Pik seviyesine çıkamayan veya orada fazla tutunamayan inekler bize yemdeki besin yoğunluğu ve işkembe sağlığı ile ilgili problemleri işaret etmektedirler.
– Kaliteli kaba yem her şeydir. Silaj kullanılıyorsa, hasat edilmesi, muhafazası kadar açıldıktan sonraki gösterilen özen de çok önemlidir. Kötü silaj ineklerin ve dolayısıyla işletmenin başına dert açar.
– İneklere verilen yemler veya hammaddeler selüloz, enerji ve protein değerleri açısından bilinmelidir. Bu da tahlil ile ortaya çıkar. Değerler bilinmezse yapılan yem formülasyonu doğru olmaz. Ayrıca kuru madde açısından da mutlaka bir tahlil yapılmalıdır.
– Kağıt üzerindeki yem formülasyonlarının uygulamada da incelenmesi gerekir. Uygulama hatalıysa kağıt üstündeki rasyonun doğru olması bir şey ifade etmez.
– Rasyonda sık sık değişiklik yapılması önerilmez. Çok gerekli değilse, rasyon değişiklikleri yapılmamalıdır. Yem değişikliği yapılması kaçınılmaz halde ise, yavaş yavaş , alıştırarak yapılmalıdır.
– Yemliklerde yem artmalıdır. “Artmayınca yetmez” deyişine uygun olarak, artan kısmın yem değeri olmalıdır. Yani yenmeyecek kısımların artmış olması “artan yem” sayılmaz. Artan kısım gerçekten tekrar verildiğinde yenebilecek nitelikte olmalıdır. Yemliğin önünde boş yemliğe bakan inekler varsa işler yolunda değildir.
– Yemin içerisinde hayvanın bulunduğu dönem ve grup ile ilişkili olarak vitamin ve mineral bulunmalıdır. Süt vermeye henüz başlamış olan inek, kurudaki inek, geç laktasyon dönemindeki inek farklı protein, enerji oranlarına ihtiyaç duyacağı gibi, vitamin ve mineral ihtiyaçları da farklıdır.