Geçen haftalarda yurt içi tarım gündemini yüksek olan et fiyatları meşgul etmişti.  Ardından da düşük olan üretici çiğ süt fiyatları gündeme geldi. Görüyorum ki hala meşgul ediyor. Çünkü bu ikili arasındaki denge çok önemli. Et fiyatı yüksek, süt fiyatı düşükse ineklerin kasaba gitmesi daha da kolaylaşıyor.  İneklerin kasaba gitmesi ülkenin hayvan varlığı azaltıyor. Çünkü bu şekilde ülke doğuracak olan hayvanını da kaybediyor.

Geçen haftalarda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Faruk Çelik ette tavan fiyat uygulamasına geçildiğini ve kıymanın kilosunun bundan böyle 32, kuşbaşının ise 34 liradan satılacağını açıklamıştı.  Ancak etin market fiyatlarında aşağı yönlü bir kıpırdama görülmüyor.

Kırmızı et piyasasının son dönemlerde spekülatörlerin eline geçtiğini, fiyatların bu yüzden sürekli yükseldiğini, bu durumda kırmızı et piyasasına Et Süt Kurumu üzerinden müdahale edilmesi gerektiğini bazı çevreler söylüyorlar.

Konuya şöyle bir bakacak olursak. Türkiye’de hayvan ölümleri gelişmiş ülkelere göre oldukça yüksek. Yılda 1 milyon 200 bin baş sığır kaybı bulunuyor. Bunun yarısının erkek olduğu düşünüldüğünde, Türkiye bir yılda yaklaşık 600 bin baş etlik danasını kaybediyor. Küçükbaşı da ilave edersek ülkenin yıllık hayvan kaybının neredeyse 3 milyon baş olduğu ileri sürülüyor.

Şu anda tabloya baktığımızda bu durumu açıkça görüyoruz zaten. Hayvan pazarında bir dananın başında onu satın almak için üç kişi bulunuyor.  Bu durumda da hayvan pahalı oluyor.  Yani talep çok, arz yok. Et fiyatlarını etkileyen en önemli kalem de bu. Hayvan varlığını arttırmadan da bu durumun düzelmesi güç.  Ancak bunun için ithalatı değil, damızlık birlikleri marifetiyle ülkenin öz kaynaklarını kullanmak gerekiyor. Çünkü ithalatın kelimesi dahi ülke hayvancılığında hemen stres yaratıyor.

Et maliyetini etkileyen ikincil maliyet kalemi de yem fiyatları. Yem fiyatları çok yüksek ve geçenlerde yemde KDV düşürüldüğü halde fiyatlar yeniden arttı. Meraların açılması daha ucuza et ve süt üretmek için son derece önemli.

Yani şu anda “et meselesi ot meselesi” değil. Yukarıdaki tabloya bakarak bunu “et meselesi baş meselesi” diye değiştirebiliriz.  Bu sözü günümüzde “yem maliyeti toplam maliyetin yüzde 70?ini oluşturduğu için” süt sektörü için kullanabiliriz.

Kalıcı çözüm, kırsal kalkınmanın desteklenmesiyle mümkün. Köylüler emeklerinin karşılığını alamıyorlar. O zaman da çocuklarının okuyup şehirlerde hizmet sektöründe çalışmalarını istiyorlar.

Bugün Türkiye’de tarım yapanların yaşı 50’nin üzerinde. Bu insanlar da yaşlanınca tarımın geleceği ne olacak ? Avrupa’da olduğu gibi köylerin hizmet alma anlamında kentleştirilmeleri gerekiyor.

Dünya artık küçük aile işletmelerini destekliyor. Bu anlamda Türkiye’de de çekirdek aile işletmeleri daha modern yöntemlere geçmeleri konusunda desteklenmeli.

Aracılar da fiyatların artmasında önemli rol oynuyor.  Türkiye Ziraat Odaları Birliği?nin geçenlerde yaptığı çalışmaya göre özel sektörün üreticiden ve devletten 4-5 kat fazla kar ettiği ortaya çıktı.
“Üretici kazanmıyor-tüketici çok ödüyor”  modelinin değişmesi gerekiyor. Bunun yolu da kooperatifleşmeden ve üretici ile tüketiciyi yan yana getiren perakende modelinden geçiyor.