Enerji olmadığında hiçbir şey yapılamadığını günlük yaşamımızdan biliyoruz. Enerjinin önemini olmadığı zaman daha çok anlıyoruz.

İnekler için de enerji çok önemlidir.  İneklerin doğum yaptıktan sonra enerjilerini ve kalsiyum gereksinimlerini karşılamak pek kolay olmuyor. Doğum öncesi rahminde bir yavru büyüten, buzağısına ağız sütü hazırlayan, doğumda yorulan, enerji sarfeden inek, doğumun ardından süt verimine geçtiğinde büyük bir enerji eksikliği ile karşı karşıya kalıyor ve hızla zayıflıyor.  Vücudun yağları eriyor.  Ketosis adını verdiğimiz metabolik bir hastalık ortaya çıkıyor.  Eriyen yağlar kan dolaşımına girip, karaciğere gidiyor.  Karaciğer yağlanmasına sebep oluyor.  Yağlı karaciğer hastalığı oluşuyor.

Enerjisi eksik gelen inek kaliteli bir yumurta (ovum) üretemiyor.  Gebe kalmıyor.  Bazen yine enerji yetmezliğinden yumurtalıkta üretilmiş olan yumurta döl yoluna düşemiyor, kistik bir şekilde yumurtalık üzerinde kalıyor.

Enerji eksikliği kalsiyum ve potasyum eksikliği ile birleştiğinde doğum sonrası rahimin kendini toparlaması (envolüsyon) ve eski halini alıp, doğuma tekrar hazır hale gelmesi gecikiyor.  Yine aynı sebeplerden sonunu atamama (eşini düşürememe) problemi görülüyor.  Sonunda metritis (rahim yangısı) olayları ile karşılaşıyoruz.

Yol stresinde nakliye esnasında yorulan, enerji tüketen inekler veya danalar hastalıklara, özellikle solunum yolu enfeksiyonlarına duyarlı hale geliyorlar.  Yol stresini takip eden günlerde öksürük başlıyor.

Enerji eksikliği vücudun direnç sistemini kötü yönde etkilediğinden inekler ve danalar hastalıklara daha yatkın oluyorlar.

Kesime gönderilen danalar yorgun olup, enerjileri tükendiğinde kesim sonrası etleri “Kara” oluyor.  Böyle etler hem tüketici tarafından beğenilmiyor, hem de daha erken bozuluyorlar.  Etlerin raf ömrü kısa oluyor.

Enerjisi eksik gelen inek süt veriminde istenen düzeye ulaşamıyor.  Sütün pik seviyesini ya hiç yakalamıyor, ya da bu seviyede uzun süre kalamıyor.

Yazın sıcakta bunalan ve yemden uzaklaşan inekler, enerjilerini tamamlayamıyorlar.  Eksik enerji önce süt ve sonra da döl verimlerini olumsuz yönde etkiliyor.

Enerji eksikliği hastalıklara, dolayısıyla tedavi masraflarının ve antibiyotik kullanımının artmasına sebep oluyor.

Görüldüğü gibi enerji herkese gerekli, herşey için gerekli, inekler için, danalar için, üretim ve sağlık için gerekli.  Başka bir yönden bakarsak;  ineklerin, danaların enerji yetmezliğini önlemek bir çeşit koruyucu hekimlik çalışması.

Küçükbaş hayvanlar için de aynı durum geçerli.  Örneğin; birden çok yavru taşıyan gebe koyunlar doğumdan önce “gebelik toksemisi” adını verdiğimiz enerji yetmezliğinden kaynaklanan bir metabolik hastalık sebebiyle ölüyorlar.

Madem ki;  örneklerde görüldüğü gibi enerji herşeydir, enerji koruyucu hekimliktir, enerji verimdir.  O zaman yapmamız gereken enerji eksikliği olabilecek durumları ortadan kaldırmaktır.  Enerjinin yetmediği durumların başında “doğum” gelir.  Doğumun arkasından gelen lohusalık günlerinde ineklere destek olmak, hazır ve hızlı enerji kaynaklarıyla takviye edilmiş yem katkıları vermek yerinde olacaktır.  Doğum yılda bir kez olan olağanüstü bir durumdur.  Günlük yaşam değildir.   Keşke yılda bir kez olsa, o bile olmuyor.

Doğumu takip eden en kısa sürede ineklere hazır enerji kaynakları, enerji kullanımını sağlayan glisin gibi amino asitler, niacin gibi enerji metabolizmasını düzenleyen vitaminler verilmesi şarttır. Destek verilmeyen ineklerin başına gelenleri yukarıda saydık.  Destek verilmesi ile koruyucu hekimlik çalışmalarımız başlamış olacaktır.

Danalar, özellikle yoldan gelmiş danalar, nakliye sonrası pneumoni (zatürre) hastalığından ancak gerekli enerji ve stres önleyici katkılarla uzak tutulabilirler.  Bu konulardaki ihmaller, hatalar, eksiklikler zaman, para veya hayvan kaybıyla sonuçlanır.

Küçük ihmaller, büyük sorunlar getireceğinden, doğumu ve nakliyeyi takip eden saatler, hatta dakikalar içinde gerekli destekleri ineklerden, danalardan esirgemeyelim.

Atasözündeki gibi, az tamah, çok ziyan getirir. Küçük destekler ile büyük dertleri önleyebiliriz.