Bu problem tüm memelilerde görülür. Kısaltılmış adı IUGR olarak bilinir. İngilizce olarak “Intra Uterine Growth Retardation” kelimelerinin baş harflerinden oluşmuştur. Kuzu ve oğlaklar için de aynı problem geçerlidir.
Bu tip bozukluklarda; doğan yavru küçüktür. Problem hayat boyu yavrunun peşini bırakmaz. Doğum ağırlığı düşük olan yavrunun bağışıklık sistemi de zayıftır. Dolayısıyla, hastalıklara yatkın olur. Büyümesi yavaştır.
Buzağıların Rahim İçi Büyüme Geriliği sorunu anne ile yavru arasındaki kan akışının, buna bağlı olarak besinlerin, oksijenin yavruya ulaşımının az olması, yavrunun metabolik atıklarının yeterince temizlenememesi ile ortaya çıkıyor. Geviş getiren hayvanların yavru zarlarındaki placentome adı verilen karunkula ve kotiledonların sayıca az, boyut olarak küçük kalması, göbek kordonundaki damarların yeterli olmaması sonucunda yavru rahim içinde büyüyemiyor.
Rahim içinde büyümesi eksik kalan yavru küçük doğuyor ve doğum sonrasında yavaş gelişiyor. Yavruya anneden geçen besinler ile büyüme hormonunun, enerji ve aminoasitlerin eksik olması da yavrunun yeterli gelişmesine engel oluşturuyor.
Rahim içinde anne tarafında bulunan karunkulalar, yavru tarafında bulunan kotiledonlar birbirine geçmiş durumdadır. İkisine birden “placentome” adını veriyoruz. Placentomların zayıf olması yavrunun beslenememesi sonucunu doğuruyor. Yavrunun kas hücreleri adet ve boyut olarak gelişemiyor. Yavru küçük, cılız bir halde kalıyor.
Bilim adamları tüm bunları iki ana sebebe bağlıyorlar. Annenin eksik beslenmesi ve ısı stresi.
Annenin eksik beslenmesi yeterli enerji ve proteinleri alamaması, özellikle proteinlerin yapıtaşı olan aminoasitlerin eksikliği yavruların küçük doğmasına sebep olarak gösteriliyor.
Diğer önemli etken ise; ısı stresi. Stresi başlatan cortisol ( Kortizol) hormonunun küçük yavru konusunda etkisi olduğu biliniyor. Isı stresi yavru zarları ile yavru arasındaki besin naklini sekteye uğratıyor. Yeterli oksijeni ve enerjiyi alamayan yavrular küçük kalıyorlar. Bağışıklık sistemlerinin geri kalması sonucunda da dirençsiz oluyorlar.
Isı stresiyle beslenme bozuklukları çoğunlukla kombine olduğu için; öncelikle ısı stresini önleyecek tedbirlerin alınması şarttır. Serinletme için gerekli olan fan ve duş sistemleri, çapraz havalandırma veya tünel soğutma gibi daha ileri yöntemler kullanılmalıdır. Isı stresinin önlenmesiyle ilgili çalışmalar ineğin kaybettiklerinin geri verilmesi yönünde de sürdürülmeli, yeterli besin maddeleriyle inek, özellikle gebeliğinin son 45 gününde mutlaka desteklenmelidir. Bu sorunun gebeliğin son 45 günündeki ısı stresiyle ortaya çıktığı bilindiğine göre, doğuma yakın 45 günlük dönemde serinletme ve desteklere özen göstermek yerinde olacaktır.