Sütçü işletmelerde üretilen sütün pazarlanmasında üretici fiyat belirleme konusunda daima dışa bağımlıdır. Süt fiyatını genellikle başkaları belirler. İşletmenin karlı olabilmesi için buzağı, süt ve döl kaybetmemesi gerekir. Bu kayıpların önlenmesi üreticinin kendi kontrolünde olabilecek işlemlerden ibarettir. Buzağı, döl ve süt kaybeden işletmelerin kazanç elde etmesi zorlaşır ve hatta olanaksız hale gelir. Bu kayıpları önlemek için dünyanın her yerinde kabul edilmiş bazı önlemler vardır. Bu tip problemler birçok sütçü işletmede aşağıda sayacağımız önlemlerde çözülmüştür. Canlı bir varlıkla uğraşmak kolay değildir. Kolay ve ucuz yol önceden önlem almaktadır.
Bu önlemleri bilikte gözden geçirelim.
1.Buzağı kayıplarının önlenmesi
Buzağı kayıplarına çoğunlukla güç doğumlar, septisemi ve diğer ishaller ile enzootik pneumoni (zatürre) hastalıkları sebep olur.
Güç doğumlar:
Güç doğum özellikle Holstein ırkının kötü bir özelliğidir. Genel olarak ilk doğumda Holstein düvelerde güç doğum oranı %7 olarak tespit edilmiştir. Test edilmiş boğa spermleri kullanıldığında bunların katalog bilgilerinde güç doğum oranları belirtilmiştir. Kataloglarda %9’un altında belirtilenler kolay doğum özelliğine sahip boğalardır. Bir başka deyişle kolay ve güç doğum olayları boğa ile ilgili bir karakter olarak ortaya çıktığından düvelerde kullanılacak spermaya özellikle bu yönden dikkat etmek gerekir. Gebe düvelerin yanlış beslenme sonucu yağlandırılması da güç doğumlara sebep olabilir. Bu konuya da özen gösterilmeli, gebe düveler şişmanlatılmamalıdır.
Holstein düvelerin bu özelliklerini bilerek sperm seçildikten sonra bir problem söz konusu olmaz. Zaten genellikle birkaç doğum yapmış ineklerde böyle bir dert ortaya çıkmaz. İnekler çoğunlukla yardıma ihtiyaç olmadan doğururlar. Ancak yardım gerekirse bu iş bir doğum krikosu ile yapılmalıdır. Şayet elle müdahale ve extraksiyon force tabir edilen zorla çekme işlemi yapılacaksa iki-üç insan gücünden daha fazla güç uygulanmamalıdır.
Anormal pozisyonlar varsa zaten ne kadar güç uygulanırsa uygulansın doğum gerçekleşmez. Normal pozisyona çevrildikten sonra ise iki insan gücü doğumu gerçekleştirmek için yeterlidir.
Buzağıları hastalıktan koruyan en önemli madde ağız sütüdür. Ağız sütü (colostrum) annenin daha önce karşılaştığı mikroorganizmalara karşı vücudunda hazırladığı koruyucu maddeleri (antikorları) yavrusuna aklanmasının yoludur.
Ağız sütü doğumu takiben 3 gün sürer. ilk zamandaki ağız sütü daha çok koruyucu madde içerirken, bu maddeler giderek azalır. O yüzden buzağıya doğumdan sonraki en kısa sürede, sıklıkla, bolca ağız sütü içirilmesi gerekir. Ağız sütü ile koruma sağlanan en önemli hastalık yeni doğan buzağıların septisemisidir. Buzağı septisemisi doğumu takiben ilk saatlerden itibaren görülebilir. Buzağılarda 1-7 gün içerisindeki ölümlerin başlıca sebebidir. Etken E. coli’dir. Ancak diğer E. coli suşlarında farklı olarak E.coli’nin Enteropatojenik (EPEC) ve Enterotoksijenik (ETEC) suşları septisemi oluşturur. E. coli somatik hücre antijenlerinin ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye hatta ahırdan ahıra değişebilen suşları vardır. Buzağı septisemisine sebep olan enterotoksijenik suşlarda patojeniteyi belirleyen pilus antijenidir. En iyi bilinen pilus antijenleri K 99, K 88 gibi antijenlerdir. Bu tip fimbria antijenleri dünyanın her yerinde aynıdır. Somatik hücre antijenleri gibi, ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye veya ahırdan ahıra değişmezler. Koruyucu aşı veya antiserumlar K 99 pilus antijeni kullanılarak hazırlanırlar. K 99 kullanılmadan bölgesel somatik hücre antijenleriyle hazırlanmış aşı veya antiserumların koruyuculuğu tesadüfi olmaktadır. Özellikle ithal yoluyla ülkeye getirilmiş ya da bir bölgeden diğerine nakledilmiş ineklerde K 99 pilus antijeni ile hazırlanmış aşı ya da antiserumlar kullanılmazsa buzağıların septisemiden ölmesi kaçınılmaz olur. Bu konudaki önerimiz kuru dönemdeki gebe ineklere doğuma bir ay kala K 99 pilus antijeni ile hazırlanmış E. coli (K99 +C) aşısı, doğumu takiben ilk saatlerde, mümkün olan en kısa sürede aynı antijenlerle hazırlanmış (Coli Sera+C) antiserum uygulanmasıdır.
Rotavirus ve Coronaviruslar’da ishal olaylarına karışabilirler. Genellikle ilk günlerdeki ishal olaylarına E. coli ile birlikte Rotavirus’un, ilk haftadan sonraki ishal olaylarına E. coli ile birlikte Coronavirus’un eşlik ettiği gözlenmiştir. Rotavirus, Coronavirus ve E. coli’nin Enterotoksijenik suşlarına karşı hazırlanmış karma aşılar vardır. Bunlar genellikle kuruya ayrılırken ve takiben 1 ay sonra 2 kez yapılır. Başka bir deyişle doğuma 45 gün kala ve doğuma 15 gün kala iki enjeksiyon yapılarak inek E. coli, Rotavirus ve Coronavirus aşısıyla aşılandığında buzağı bu etkenlere karşı korunmuş olur. Unutulmaması gereken husus AĞIZ SÜTÜ’nün mutlaka içirilmesidir.
Buzağılar ileriki günlerde de çeşitli nedenlerden ishal olabilirler. ishalin sebebi ne olursa olsun tedavisinde oral elektrolit tozları ya da başka bir deyimle oral rehidrasyon tozları (Sky High Energy) kullanılmalıdır. ishali yapan etkenle mücadele ederken kaybedilen sodyum, potasyum ve klorür gibi kritik mineralleri, vitaminleri ve acil enerji maddelerini yerine koymak, vücuda iade etmek gerekir. Bu yapılmazsa buzağının etkenle mücadele etmeye zamanı kalmaz. Verilen diğer ilaçların etki süresi tamamlanmadan önce buzağıyı kaybederiz.
Buzağıların ishallerinin kontrol altında tutulması için temizliğe önem verilmeli, kalabalık ve yetersiz havalandırmalı barınaklardan kaçınılmalıdır. Yukarıda sözü edilenlere rağmen ishal görülüyorsa, olaylar BVD, CIostridium perfringens tip C, Cryptosporidium enfeksiyonları ve Coccidiosis yönünden araştırılmalıdır.
Buzağı kayıpları ile ilgili olarak leptospiroz ve bruselloz başta olmak üzere yavru atmaya sebep olabilecek hastalıkları göz önünde bulundurmak gerekir.
Buzağı kayıplarının diğer bir sebebi enzootik pneumoni’lerdir. Enzootik pneumoni (zatürre) kötü koşullar, stres faktörleri, viruslar ve Mannheimia haemolytica, Pasteurella multocida gibi bakterilerin birlikte oluşturduğu çok etkenli, komplike bir hastalıktır. Buzağılarda, genellikle 3 ayın üstündekilerde, çoğunlukla da sütten kesme döneminin stresi içerisinde oluşur. Kapalı ve kalabalık barınaklar, kötü havalandırma koşulları, özet olarak buzağının rahatlığını, konforunu engelleyen her faktör enzootik pneumoni’ye zemin hazırlar.
Bunun önlenmesi için 3 ayın üzerindeki buzağılara Pasteurella aşısı (Pastomix 3) yapılması yerinde olur. Zaten 3 aydan önce yapılacak aşılar anneden gelen koruyucu maddeler tarafından bloke edilebileceğinden ve buzağının bağışıklık mekanizmasının henüz tam çalışır durumda olmamasından dolayı umulan yararı sağlamaz. Yine buzağı doğar doğmaz yapılacak olan hazır antiserumlar (Coli Sera+C) koruyucu etki yapacağı gibi, koruyucu dozu üzerinde antiserum uygulamaları tedavi edici olarak yarar sağlarlar.
2. Süt kayıplarının önlenmesi:
Süt verimi, ırk ve beslenmenin birleşmesiyle artar. Irk olarak iyi süt verim özelliğine sahip bir inek uygun şekilde besleniyorsa istenilen verimi verir. Aksine ırk özelliği olarak üstün verimli inekler iyi beslenmiyorsa istediğimiz verim elde edilemeyeceği gibi hastalıklar da ortaya çıkar. iyi ırktan bir ineği tamamen uygun bir şekilde beslesek bile mastitis ve özellikle gizli mastitis sebebiyle yine beklenen verimi alamayız. Gizli mastitisi belirleyen en önemli indikatör somatik hücre sayısıdır. Somatik hücre sayısı normalde 200.000’den fazla olmamalıdır. Sürünün durumunu bilmek bakımından somatik hücre sayısının kontrol edilmesinde yarar vardır. Somatik hücre sayısının yüksekliğine göre süt kaybı % 5-25 arasında değişir. Gizli mastitislerin başlıca sebebi Staphylococcus aureus’tur. Bu son derece bulaşıcı mikroorganizma adeta memenin vebası durumunda olup, inekten ineğe ve memeden memeye bulaşır. Bu kontagiöz mastitis etkeni çiftliklerin en büyük derdi olup, memenin körelmesine yol açar. Hem gizli mastitisin önlenmesi hem de klinik mastitlerin azaltılması, çabuk tedavilerinin sağlanması için sürüdeki yedi ayın üzerinde tüm dişilere Staphylococcus aureus’a karşı mastitis aşısı yapılmalıdır. Bu aşı altı ayda bir tekrarlandığında bulaşmaları ve çok büyük ekonomik kayıpları önler. Mastitis yapan etkenlerden sadece biri olan Staphylococcus aureus genelde meme dokusu şekillenirken memeye girerek yuvalanan bir mikroorganizma olduğu için ileride düve ve inek olacak olan bu dişi danalara da aşının yapılması, dolayısıyla programa 7 aylıkken başlanması önerilmiştir. Staphylococcus aureus vücut içerisinde çevresine bir nedbe dokusu yani adeta bir koruyucu duvar ördüğünden mastitis tedavisinde kullanılan ve diğer mastitis etkenlerini tedavi eden antibiyotiklerden etkilenmez. O yüzden koruyucu hekimlik yöntemlerini kullanmak en akılcı yoldur. Mastitis yapan diğer etkenlerden bazıları şunlardır; E.coli, Streptococcus agalactiae, dysgalactiae, uberis, pyogenes, Arcanobacterium pyogenes. Bunların tümüne karşı bağışıklık sağlayan karma aşılar mevcut olup, mastitisle savaş esnasında mutlaka kullanılmalarında yarar vardır.
Mastitis tedavisi zor, bazen imkansız bir hastalıktır. Tedavi kaybedilmiş bir savaşı kazanma çabasıdır. Her zaman kazanılmadığı gibi, pahalı bir yöntemdir. Mastitis mücadelesinde genel temizlik, dezenfeksiyon kurallarına uyulmalı, kuru dönem tedavisi yapılmalı, meme başı daldırma solüsyonları yani teat dip yöntemi kullanılmalı, inekler aşılatılmalı ve problemi çözülemeyen inekler sürüden çıkarılmalıdır. Sağım, uygun sağım teknikleri çerçevesinde yapılmalı, makinalı sağımda memeliklerin temizliğine, vakuma, sütün indirilmesi ve alınmasındaki temel kurallara, hasta ineklerin en son sağılmasına titizlik gösterilmelidir. Diğer yandan, vücudun direncini arttırmak, başta mastitis olmak üzere hastalıklara karşı savunma mekanizmasını ve bağışıklık sistemini güçlendirmek için yemlere Vitamin E, selenyum ve Çinko katılmasında büyük yararlar vardır. Bu vitamin ve mineral katılması somatik hücre sayısının düşürülmesine de yardımcı olur.
3. Döl kayıplarının önlenmesi:
Bir süt ineğinden her yıl bir yavru alınması istenir. ideal olan ineklerin doğumdan iki ay sonra tekrar döl tutmasıdır. Ülkemizde birçok inek, özellikle ithal inekler döl tutmama probleminden dolayı, birçok zaman ve para kaybından sonra, kesime gitmişlerdir
İneklerde kızgınlık göstermeme veya kızgınlık gösterdiği halde döl tutmama gibi problemler yılda bir yavru alınmasını önler. Bu döl kayıpları çoğaldıkça işletmenin karlılığı azalır.
Döl kayıplarının başlıca sebebi besleme hataları ve özellikle enerji noksanlığıdır. Yüksek süt verimi olan ineklerin en büyük problemlerinden biri döl tutmamadır. Çünkü verimi dengeleyecek enerjiyi sağlayamadığımız inek, kızgınlık göstermez veya geç kızgınlık gösterir ya da kızgınlık gösterse bile gebe kalmaz. Yapılacak en akıllıca iş doğuma on gün kala ineğin süt veriyormuş gibi alıştırılarak artan bir yem rejimine alınması ve doğumdan sonra hızla zayıflamanın önüne geçilmesidir. Doğumu izleyen günlerde birdenbire süt verimine geçen inekler hızla zayıflarlar. Bu zayıflamanın önüne geçilmezse ketosis, metritis (rahim iltihabı), geç kızgınlık gösterme, süt veriminde düşme gibi problemler görülür. Tabii ki metritis söz konusu olursa ileride inek kızgınlık gösterse bile döl tutmaz. Bu problemler bazı yüksek verimli ineklerde yemlerin ayarlanmasıyla bile aşılamaz. Böyle durumların önlenmesi için sodyum propionat, propionik asit, metil propionat, kalsiyumpropionat, monopropilen glikol veya gliserin gibi enerji prekürsörlerinin doğuma 1 hafta kala ile doğumu takip eden 1 haftalık süre içerisinde ineklere verilmesi yerinde olur. Propionatların günde 200 gr doğum öncesi ve doğum sonrası toplam 15-20 gün yeme katılması, ineklerin en kritik dönemi olan bu dönemde, son derece yararlıdır. Gerçekten bu dönem ineklerin özel ilgi istedikleri günlerdir.
Döl kayıpları konusunda ineklerde döl tutmamaya ya da erken embriyonik ölümlere sebep olan trichomoniasis ve camphylobacteriosis gibi hastalıkları da her zaman göz önünde bulundurmak gerekir. Bu hastalıklarda en büyük yardımcımız laboratuar teşhisidir.
Buzağı, süt ve döl kayıpları işletmeyi zarara soktuğu gibi, büyük işletmelerde işletme yöneticisinin başarısız olmasına da sebep olur.
Başarılı işletme yöneticisi koruyucu önlemleri baştan düşünen yöneticidir. Temiz, iyi havalandırılmış barınaklarda, tüm aşıları zamanında yapılmış, iyi beslenen sürülerin kazanç sağlayacağını, böyle olmayan durumlarda işletme sahibinin veya yöneticisinin çok yorulduğu halde başarılı olamayacağını tekrar hatırlatmakta yarar vardır.