Bu teknik bilgi aslında sadece buzağıların septisemisini değil kuzu ve oğlakların septisemilerini de kapsar.

Septisemi hastalık etkenlerinin kana karışarak vücudun geneline yayılması anlamına gelir.

“Eski yıllarda septisemi diye bir sorun vardı. Neyseki yıllar içerisinde aşı ve antiserumlar ile bu sorun ortadan kalktı. Septisemi sebebiyle çok sayıda buzağı, kuzu ve oğlak kaybediyorduk. Şimdiki imkanlarla artık yavru kayıplarımız sona erdi” demeyi çok isterdim.

Ne yazık ki böyle diyemiyorum. Gerçekten aşı ve antiserumlarla septisemiden uzak durmak mümkün iken bu sorun hala devam ediyor.

Doksanlı yıllardan beri ülkemizde uygulamaya giren aşı ve antiserumlar sayesinde bu sorun çoktan tarih olmalıydı. Ama öyle olmadı. Buzağı, kuzu ve oğlak kayıplarımız sürüyor. Ben de bu duruma şaşırıyorum.

Haziran 2014’te “Buzağıları Mikroplar Öldürmez” başlıklı bir yazı yazmıştım. Görüyorum ki bir yol kat edemedik. Elimizdeki tıbbi olanaklarla 1 tane bile kuzu, oğlak, buzağı septisemiden kaybetmemeliyiz.

Doğuma 40 ve 20 gün kala 2 enjeksiyonla anneleri aşılayıp, doğum sonrası yavrulara ağız sütünü (kolostrumu) tam olarak içirirsek, antiserumunu yapıp, göbeğini dezenfekte edersek yavrular ölmez.

Yıllar önce bu olanaklar yoktu. Septisemiden yavru kaybetmek çaresiz bir durumdu. Buzağıları artık mikroplar öldürmüyor. Bilgisizlik ve ihmal öldürüyor.

Annelere doğuma yakın günlerde yapılan aşılar ağız sütünü (kolostrumu) zenginleştirir. En kısa süre içerisinde yavruların ağız sütünü alması, yavrulara sık ve bol ağız sütü verilmesi büyük önem taşıyor. Ancak ağız sütünün kalitesi belli başlı çiftlikler dışında ölçülmüyor. Diğer yandan bol ve sık ağız sütü verilmesi konusuna gereği kadar dikkat edilmiyor. Birçok işletmede yavrular annelerinin altına salınıyor. Böyle olunca yavrunun yeterince kolostrum alıp almadığı bilinmiyor. O yüzden doğumu takiben en kısa sürede hazır antiserum uygulanması kesinlikle şarttır. Ağız sütünün kalitesizliğini, verilmesindeki eksiklikleri, hataları antiserumla telafi etmek mümkündür. Hazır antiserumlar yavruların sağlığını garanti altına alır. Hatta antiserumların 1 hafta sonra tekrarı da önerilmektedir.

Göbek kordonunun dezenfeksiyonu ve bu işlemin 2 saat sonra tekrarı da ihmal edilmemesi gereken bir işlemdir.

Yukarıda sıraladığım uygulamalar eksiksiz olarak yapıldığında sadece septisemi değil göbek yangıları (omphalitis), eklem yangıları (arthritis, poliarthritis), beyin zarı yangısı (septik menenjit) önlenmiş olur.

Ayrıca septisemiden ölmeyen buzağıların ishalleri de büyük sorundur. Yeni doğanların ishali de (neonatal enteritis) önlenecektir.

Diğer yandan hayvancılık ile uğraşan üreticilerimizin sağlıklıları hastalardan ayırmaları gerektiğini öğrenmeleri lazım. Yavruların bulunduğu ortamda mikroorganizmalar hızla yayılmaktadır. Hasta olanların saptanması için iyi gözlem şart olup, görür görmez hasta olan diğerlerinden mutlaka ayrı bir yere alınmalıdır.

Yavruların kayıpları artık mikropların suçu değildir. Bilgiyle ve ilgiyle bu konu kolayca halledebiliriz.

Yavru kayıplarının kesin bir şekilde önlendiği, ithalata muhtaç kalmayan, kazançlı çiftliklere sahip bir ülke olmalıyız. Bunu yapabilecek her türlü olanağa ve bilgiye sahibiz. Yapabiliriz.