İnek doğduktan sonra bir buzağımız ve alabileceğimiz bolca sütümüz oluyor. Bize de 3 büyük görev düşüyor. Yeni doğan yavrumuzu canlı tutmak, süt miktarını en üst seviyeye yani pik seviyesine çıkarmak ve uzun süre yüksek seviyede tutmak, ineği tekrar gebe bırakabilmek.
Ancak; bu konuların biri, ikisi veya hepsinin eksik kaldığı çok sayıda süt sığırcılığı işletmesi var. Üç önemli görevin tümü tam olarak yapılabilmişse işletme başarılı bir şekilde yönetilmektedir. Üç önemli görevden bazıları yerine getirilememiş ise başarısızlık söz konusudur. Başarının anahtarı “Sürü Yönetimi” uygulamalarıdır.
Buzağının yaşatılması için anneye aşı, doğumdan sonra buzağıya derhal antiserum uygulanması şarttır. Göbeğin temizlenip dezenfekte edilmesi, ağız sütünün içirilmesi ihmal edilmemelidir.
Sağlıklı büyütme konusunda yapılan en önemli hata ise sütten kesme dönemi stresinin atlatılamaması, buzağının zatürreye (pneumoni) yakalanmasıdır.
Süt miktarı doğumu takiben artar. Bu arada inek bir miktar canlı ağırlık kaybeder. Canlı ağırlık kaybının kabul edilebilir bir seviyede kalması en önemli arzumuzdur.
Beşinci günde sağılan süt miktarının üzerine düvelerde 18 kg, ineklerde ise 12-13 kg eklenmesiyle çıkacak olan rakama “pik seviyesi” adı verilir.
Bu miktara ulaşamayan inekler veya düveler olursa, yine bir başarısızlık söz konusudur. Çünkü beklenen pik seviyesi budur. Beklenene ulaşamadığımız zaman bir metabolik problem, bir besleme hatası, enerji ve protein eksikliği, dengesizlik olduğu ortadadır. Düzeltilmesi yoluna gidilmelidir.
İnekler, her şey yolundaysa, doğumu takip eden 22 inci günde kızgınlık gösterebilirler. Tohumlama için değil, ama bilgi olarak bu kızgınlığın takip edilmesi ve saptanması şarttır.