Bilindiği gibi ülkemizde sütçü ırk ineklerin erkek buzağıları besiye alınıyor. Bu durum süt hayvancılığı ile besicilik arasında tam bir bağımlılığa yol açıyor. Süt sığırcılığında yaşanan en küçük bir kriz bile et temininde sıkıntı yaratabiliyor. Ülkemizde de, ABD’de olduğu gibi besi yerleri için bir “tedarik zinciri” oluşturulmalıdır. Bu “tedarik zinciri”nin adı cow-calf operation, yani, inek-buzağı işletmeleridir.
Süt sığırcılığı işletmelerinin erkek buzağılarını besi materyali olarak kullanıyoruz. Örneğin; İzmir ve çevresinde kültür ırkı ineklerin ortalama verimleri yılda 5 ton civarındadır. Hatta İzmir’de yakın zamanda yapılan Tarım ve Gıda Zirvesinde yıllık ortalamanın 6,3 ton tona çıktığı açıklandı. Süt inekleri için güzel bir gelişme. Biz bunu kolay olsun diye 5 ton olarak kabul edelim. Besiye uygun bir erkek dana için, doğanların yarısının da dişi olacağını varsayarsak, piyasaya 10 ton süt girecektir. Ülkemizin, besilik erkek dana ihtiyacını bu şekilde karşıladığımızda, piyasaya arz edilen süt miktarı artacak, dolayısıyla çiğ süt fiyatları düşecektir. Yem fiyatlarının artışı karşısında çiğ süt fiyatları artmaz ise, işletmeler zarar edecek, inekler kesilecek, piyasaya arz edilen erkek dana sayısı azalacak, besi materyali bulamayan besi yeri sahipleri bakanlığa başvurarak ” besilik erkek dana”ya ihtiyaçları olduğunu söyleyecekler, yurt dışından besilik erkek dana ithal edilecek, daha sonra ise kesilen ineklerin yerine yurt dışından tekrar inek ithal edilecek, tekrar çiğ süt çoğalacak, yine başa dönüp aynı durumu tekrar tekrar yaşayacağız. Ülkemizdeki son gelişmeler tamamen bu şekilde olmuştur. Bu durum ülkemizi et açığı yönünden tam anlamıyla bir ithalatçı ülke haline getirmiştir.
Öyleyse ne yapalım? Öncelikle belirtmek gerekir ki, süt sığırcılığı ile uğraşan işletmelerin erkek danaları besi materyalidir.
Bu böyle devam edecektir. Ancak; et açığımız vardır. Süt sığırcılığı ile besicilik arasındaki bu bağımlılığı yüzde yüzden biraz aşağı indirmeye, örneğin; yüzde seksen oranına çekmeye çalışmamız, geri kalan yüzde 20 lik dilimi ise, cow-calf (inek-buzağı) işletmelerinden sağlamamız gerekir.
Cow-Calf (İnek-Buzağı) İşletmeleri; özellikle etçi ırkları melezleyip, doğan yavruları besi yerlerine satan işletmelerdir. Böylece ABD’de besicilik yapanlar binlerce dana kapasiteli besi yerlerini doldurmakta zorluk çekmezler. İnek -buzağı işiyle uğraşanlar ise danalarını alacak olanları en baştan bilirler ve müşteri arama sıkıntıları olmaz. Tam bir tedarik zinciridir.
İnek-buzağı işletmelerinin başarılı olabilmeleri için bazı koşullar gerekir. Birincisi; otlak, mera imkanıdır ki, dana ucuza mal olsun. İkincisi; sadece bir buzağı için çalışan işletme bir takım sebeplerden dolayı buzağıyı kaybetmesin.
İnek ve buzağısı doğumu takip eden yedi ay içerisinde birlikte yaşarlar. Yedi ay sonra sütten kesilen ve annesinden ayrılan buzağı stresten kurtulana kadar, tahminen bir ay daha işletmede kalır. Bu arada aşılama ve parazit mücadeleleri tamamlanır. Sonra besi yeri sahipleri gelip bu danaları alırlar.
İşletmede süt olmaması, sütün tamamen yavrunun büyümesine ayrılması, bir takım avantajları ve dezavantajları birlikte getirir.
Et sığırcılığında, genellikle, buzağılama aralığı 365 gündür. Süt sığırcılığında ise bu aralık tahminen 400 günü geçer. Çoğunlukla ise 400 günün çok üzerine çıkar.
Sağım işi, meme yangısı problemleri ve süt sığırcılığının derdi olan birçok metabolik problem bu tip etçi ırk ve melezleme işi yapan işletmelerde görülmez. Melezler her zaman yüksek verimli, dayanıklı, uzun ömürlü olurlar. Döl verimleri daha iyidir. Bu tip melezlerin annelik yetenekleri de daha yüksektir.
Ülkemizin uygun bölgelerinde, mera olanağı olan yerlerde, anne ve yavrusuna yeterince otlama alanı ayırabilecek işletmelerde bu iş yapılabilir. Ancak; ortada günlük gelir sağlayabilecek bir süt olmadığı için, mutlaka bu tedarik zincirinin bir takım desteklemelere ihtiyacı vardır. İneklerini melezleyip, danalarını besicilere satan işletmeler desteklenirse, süt sığırcılığı ile besicilik arasındaki mutlak bağımlılık ortadan kalkar. Bir kısım erkek dana böyle işletmelerden karşılanır.
Buradan çıkan danalar daha iyi canlı ağırlık artışı sağlayacak olduklarından besicilik işletmelerince tercih edilirler. Böylece süt fiyatlarında, arz fazlası dolayısıyla, düşüşler yaşanmaz. Sütçü işletmeler zarar etmez. En başta sözünü ettiğimiz kısır döngüyü tekrar tekrar yaşamayız.
Mutlaka bu işe bir şekilde başlamamız gerekir. Kullanma melezlemesi yapmanın avantajları görüldükçe sektör kendiliğinden oluşacaktır. Hatta; ilk uygulamalar pilot illerde başlatılabilir. Her şeyi isteyip hiçbirini tam olarak bulamamaktan kurtulup, uzmanlaşma, branşlaşma yönünde çalışma yapmaya başlamamızın zamanı gelmiştir.