Süt sığırcılığı yapan işletmelerde verimi kısıtlayan faktörleri gözden geçirirsek birbiriyle ilişkili birçok konu ile karşılaşırız.

Yazının başlığını ‘Başarının Önündeki Engeller’ olarak da yazabilirdik. Çünkü sütçü sığır işletmelerinin başarısızlığına yol açan sorunlar halledilmedikçe arzu edilen verim alınamamaktadır.

Bilim insanları yıllar içerisinde yapmış oldukları çalışmalar ile sütçü sığır işletmelerinde ineklerin üç önemli eksiklik yüzünden verimlerinin eksik kaldığını bunların ‘kısıtlayıcı faktörler’ olduğunu ortaya koymuşlar. Eksiklikler glikoz aminoasitler ve kalsiyum. Bu üç önemli eksikliğin ise arkasında birbirleri ile bağlantılı çok sayıda sebep vardır.

Temel sebep ineğin yeterli besinleri alamamasıdır. Bu sorunun arkasında ise her türlü iştahsızlık yatmaktadır. İştahı kesilen ve yeterli gıdayı alamayan, giderek zayıflayan ineklerin verimleri düşer, bağışıklık sistemleri geriler. Hastalıklara hassas hale gelirler. En önemli iştahsızlık sebebi ‘doğum sonrası iştahsızlık’ tır. Fakat sorunlar bununla kalmaz. Asidoz, RPT (Reticulo Peritonitis Traumatica, yabancı cisim batması), ketozis.

Tabii ki başka hastalıkları da sayabiliriz. Ancak immun sistemin (direnç sisteminin) zayıflaması zaten birçok hastalığa zemin hazırlar. İşte bu noktada sorunların arkasındaki en büyük sebep olarak kuru dönem ve geçiş dönemi hataları karşımıza çıkmaktadır.

Yazının başında saydığımız üç önemli eksikliğin yani glikoz, aminoasit ve kalsiyum eksikliklerinin asıl sebebi kuru dönem ve geçiş dönemindeki bakım-besleme hatalarıdır.

Glikozun süt verimi için immun sistem ve sinir sistemi için ‘temel yakıt’ olduğunu biliyoruz. Glikoz eksikliğinde süt verimi ve vücudun çalışması için yeterli enerjiyi bulamayan canlı başka yollardan enerji sağlamaya çalışır. Tıbbi olarak ‘Glikoneogenezis’ adı verilen bir yöntemle yağlardan ve proteinlerden enerji elde etmeye çalışırken çok miktarda BHB (Beta Hidroksi Bütirat) ve aseton gibi yan ürünler ortaya çıkar. Ketozis ve yağlı karaciğer hastalığı ‘hepatik lipidozis’ bu şekilde kendini gösterir. Direnç sistemi geriler, doğum sonrası karşımıza çıkan birçok sorun art arda gelir.

Aminoasitler ise proteinlerin yapıtaşlarıdır. Eğer doğum öncesi üç hafta ve doğum sonrası üç haftalık zaman içerisinde yani geçiş döneminde inek sorunlarla karşılaşırsa, özellikle iştahsızlık sebebiyle yeterli aminoasit alamazsa protein eksikliği söz konusu olur.

Aminoasitlerin eksiklikleri glikoz sentezinde aksamalara da yol açar.

Doğum yapan ve laktasyona (süt vermeye) başlayan inek eğer kalsiyum, protein ve enerji eksikliği ile yeni yaşamına adapte olamazsa metritis, sonuna atılmaması, prolapsus uteri, ayak hastalıkları (topallık) ve midenin yer değiştirmesi (abomasum deplasmanı) gibi problemlerle karşı karşıya kalır.

Demek ki işkembe sorunları başta olmak üzere ineğin iştahsızlığına, dolayısıyla gıda alımında noksanlıklara yol açan her sorun verimi kısıtlayıcı faktör ya da başarıyı engelleyen faktör olarak işletmeyi zarara uğratacaktır. Kazançlı ve sürdürülebilir bir çiftlik için her türlü ‘yem alımını kısıtlayıcı’ etkenin ortadan kaldırılması ve temel doğruların eksiksiz yerine getirilmesi şarttır.

 Önlememiz gerekenleri gözden geçirelim;

Kuru ve geçiş dönemi hataları dışında önlememiz gerekenler işkembe çalışmasını aksatan sebeplerdir. Rumen mikropları yani işkembe sağlığı kesinlikle korunmalıdır. Enerjinin ve aminoasitlerin kaynağı işkembedeki yararlı mikroorganizmalardır. Asidoz ve yabancı cisim batması işkembe sağlığını bozan başlıca etkenlerdir. Doğru besleme, kaliteli kaba yem, dolu yemlik ve mıknatıs yutturma ile işkembenin aksaksız çalışması sağlanmalıdır.

Birbirleriyle bağlantılı olarak ineğin yeterli gıdayı almasını engelleyen sorunları mutlaka gidermeliyiz. Pis ve ıslak, rahatsız ortamlar, sıcak stresi, kalabalık ve sıkışık barınaklar, yetersiz yemlik mesafesi doğumdan önce ineklerin şişman, doğumdan sonra zayıf olmaları, sinekler, parazitler verimi kısıtlayan faktörlerdir. Çiftliklerde bunların düzeltilmesi yönünde her türlü gayret sarf edilmelidir.

 Doğumdan önceki üç hafta ile lohusalığın ilk üç haftası içerisinde inekler mutlaka desteklenmelidir. Doğum sonrası iştahsızlık söz konusu ise en az 10 litre olmak üzere taze işkembe suyu içirilmesinde fayda vardır. Yemler methionine (metiyonin) ve lizin başta olmak üzere esansiyel aminoasitlerle desteklenmelidir. Bu dönemde kolin (choline), özellikle de işkembe de korunan kolin, yemlere katılması önerilmektedir.

Geçiş dönemi ineklerin zor günleridir. Çinko, bakır, selenyum ve E vitamini destekleri kesinlikle ihmal edilmemelidir. Doğrusu tüm iz elementler verilmelidir. Çinkonun topallığı ve mastitisi önleyici, vücut direncini arttırıcı etkisi bilinmektedir. Bakır üreme ve meme sağlığı bakımından antioksidan etkileri yönünden çok faydalıdır.

 Sıcak stresi verimin ve vücut direncinin başlıca düşmanıdır. Kesinlikle duş, fan sistemiyle, yem katkılarıyla önlemek gerekir.

İneklere temiz hava, amonyaksız bir ortam sağlanmalı, sağımda ‘kuru sağım’ tercih edilmelidir. İyi gözlem şarttır. Doğum sonrası iştahsızlık çeken bir ineğin başına yukarıda sayılan yukarıda sayılan hastalıkların bazıları, ne yazık ki, gelecektir. Öneriler eksiksiz olarak yerine getirilmelidir.