Sığırcılıkta antibiyotik kullanımı, özellikle A.B ülkelerinde ve A.B.D’de, antibiyotik kalıntılarının et veya sütle insanlara geçebileceği endişesiyle kısıtlanmaya çalışılmaktadır. Bu endişe son yıllarda ülkemizde de gündeme gelmektedir. Bilinmeden, gıdalarla alınan antibiyotikler mikroorganizmaların direnç kazanmasına, kullanılması gerektiği hallerde ise, antibiyotiğin etkisiz kalmasına yol açmaktadır. Bunun dışındaki yan etkileriyle, çocuklarda, hamilelerde yapabileceği kötü etkileri de göz önüne alınarak gıdalardaki antibiyotik kalıntılarıyla sıkı bir mücadeleye girilmiştir.
Gıdalarda antibiyotik kalıntısı olmaması için ilk akla gelen önlem antibiyotiğin arınma süresine dikkat etmektir. İlaçların prospektüslerinde etten ve sütten arınma süreleri yazdığından, bu konuya dikkat edilmesi halinde, gıdalarla kalıntı riski olmayacaktır. Asıl önlem ise, antibiyotik kullanımının mümkün olduğunca azaltılmasıdır. Antibiyotik kullanımını azaltmanın yolu ise antibiyotik kullanılmasını gerektiren enfeksiyonların olmasını önlemektir.
Enfeksiyonları önlenmenin ise iki yolu vardır. Birincisi aşılama ve diğer koruyucu hekimlik yöntemleri, ikincisi ise vücut direncini yüksek tutmaktır. Başka bir deyişle uygun“sürü yönetimi” kurallarını yerine getirmektir.
Antibiyotik kullanımını gerektiren birçok enfeksiyon vardır. Süt sığırcılığında en çok antibiyotik kullanılan vakalar mastitis, metritis (rahim iltihabı), solunum yolu enfeksiyonları, ayak hastalıkları, sonun atılamaması, şap hastalığının ikincil enfeksiyonları, sindirim yolu, idrar yolu, göz ve deri enfeksiyonları, yaralar, eklem iltihapları, vulva-vaginitis gibi diğer enfeksiyonlardır.
Bunların hepsi sürü yönetimi programlarıyla önlenebilecek hastalıklardır. Uygun besleme, aşılama ve zamanında alınan önlemlerle bunlardan korunmak mümkündür.
Besicilikte ise en çok görülen problemler yine, süt sığırcılığında olduğu gibi şap hastalığının ikincil enfeksiyonları, ayak iltihapları ve yaralanmalardır. Gerek et, gerekse süt üretiminde sığırların yukarıda adı geçen problemlerle karşılaşmış olmaları sürü yönetimindeki ihmallerin, eksikliklerin sonucu olup, zaten antibiyotik kullanımının son çare olduğu durumlardır. Antibiyotik kullanmaya başlamak önceden kaybedilmiş bir savaşın kazanılması için çaba göstermekten başka bir şey değildir. Antibiyotiğe başvurulduğunda hayvan sahipleri, çiftlik yöneticileri “Acaba nerede yanlışımız var? Neyi ihmal ettik, neyi eksik yaptık?” diye kendilerine soru sormalıdırlar.
Birçok enfeksiyon aslında birer “zincirleme kaza” sonucu olarak ortaya çıkar. Süt sığırcılığındaki en büyük dertlerden biri olan rahim iltihapları (metritis) çoğunlukla besleme hatalarının sonucudur. Yemin formülasyonundan, karıştırılmasına kadar, enerji ve kalsiyum içeriğinden, sıcaklık stresine kadar her konu gözden geçirilmeli, hatalar düzeltilmelidir. Şunu da unutmamak gerekir; antibiyotikle tedavi girişimleri her zaman başarılı olmaz. Konuyu oraya vardırmamak için koruyucu hekimliğin bütün olanaklarını kullanmak gerekir. Koruyucu hekimlik uygun boğa tohumu seçimiyle, aşılamalarla ve başarılı besleme programlarıyla yapılır. Bu konuda birçok örnek verilebilir. Süt sığırcılığında ayak hastalıklarını önlemenin yolu asidozu önlemekten geçer. Ayrıca yeme katılabilecek tırnak dayanıklılığını artıran çinko, kalsiyum, selenyum ve iyot içerikli yem katkı maddeleriyle uygun önlem alınmış olur. Stres faktörlerini azaltarak, stres olaylarıyla karşılaşacağımızı bildiğimiz durumlarda strese karşı önlem alarak solunum yolu enfeksiyonlarını azaltmak mümkündür. Uygun sağım tekniklerini uygulamak, ön ve son daldırma yapmak ve aşılamak suretiyle mastitisi önlemek, yine aşılamayla solunum yolu ve üreme kanalı enfeksiyonlarını önlemek ya da şap hastalığını önlemek mümkün iken, bu konulardaki ihmaller sonucu antibiyotik kullanmak zorunda kalınmaktadır.
Antibiyotikler hayvansal varlığımızın elden çıkmaması için kullandığımız en önemli silahlarımızdır. Antibiyotiksiz olmuyor. Çünkü mikroorganizmalar hazır halde bekliyor. Ancak; antibiyotik kullanımını en aza indirmek ve gıdaları antibiyotik kalıntılarından korumak mümkündür. Aşıları, yem katkı maddelerini yerinde ve zamanında kullanırsak, stresi önleyebilirsek, hayvanların yardıma muhtaç oldukları günleri bilerek onlara gerekli destekleri verirsek, her zaman tekrar ettiğimiz “Kuru ve Temiz” kuralına uyarsak, kısacası sürümüzü iyi yönetirsek antibiyotik kullanımını en aza indirebiliriz.