Yeni doğum yapan bir inek bizden neler bekler? Ya da biz yeni doğum yapmış olan bir inekten neler bekleriz?

Bir köşe yazımda yeni doğum yapan inekten “gezegendeki en stresli hayvan” olarak söz etmiştim.

Doğumdan sonra ineğin bu ağır stresten bir an önce kurtulmasını isteriz. Doğum yapan inek doğumdan sonra yemini yemeli, zayıflamamalıdır. Bir miktar ağırlık kaybı olsa bile, bu kayıp sınırlı olup, devam etmemelidir.

Doğumu takip eden günlerdeki iştahsızlık enerji kıtlığına yol açar. Arkasından zayıflama söz konusu olur ve giderek başka sorunlarla karşılaşırız. Örneğin; ketosis, yağlı karaciğer hastalığı, süt veriminin azalması, pike çıkamama, metritis…

Doğumdan sonra ineğin sorunsuz bir şekilde laktasyona geçmesini, sütünün giderek artmasını, pik seviyesine ulaşmasını ve pik seviyesinde mümkün olan en uzun süre kalmasını isteriz.

İsteklerimiz bitmez, zaten herşey normal olduğunda işler yolunda gider.

Doğumu takip eden üçüncü haftada kızgınlık döngüsünün başladığını görmek, yumurtalık aktivitesinin yerine gelmesini ve ilerideki zaman diliminde kaliteli yumurta üretilmesini isteriz.

Rahimin kendini toplamasını (envolüsyon) ve tekrar bir yavruyu koruyup kollayacak, besleyecek büyütecek hale gelmesini isteriz.

Doğum bir su kaybıdır. Dehidrasyonun yani su ve elektrolit kayıplarının önlenmesi şarttır.

Karaciğerin desteklenmesi, ketosisin, metritisin, abomasum deplasmanının (midenin yer değiştirmesinin) önlenmesi başlıca amaçlarımızdandır.

Tabii ki en baştan ineğimizin kalsiyum eksikliği ile karşı karşıya gelmemesi için önlemler almamız gerekir. Kalsiyum eksikliğinin her devresi tehlikelidir. Subklinik (gizli) hipokalsemi ve ileri devredeki süt humması (doğum felci) lohusalığın başlangıç günlerinde başa gelebilecek en kötü olaydır.

Bütün bunları göz önüne alırsak; ineğin uygun bir kuru dönem geçirmesi, doğuma yakın günlerde, doğum esnasında ve doğumu takip eden günlerde desteklenmesinin gerekli olduğu ortaya çıkar.

Lohusa inekleri desteklemek için neler vermemiz gerekiyor?

Herkes kalsiyum desteği verilmesinde hemfikirdir. Ancak; sadece kalsiyum desteği yeterli midir? Vücudun 4 temel (major) mineralinden kalsiyum dışındakiler yani magnezyum, fosfor, potasyum verilmesi de gerekmez mi? Mutlaka bu mineralleri de verelim.

Lohusa ineklerin enerjiye her zamankinden daha fazla ihtiyacı olur. Öncelikle ineklerin yemlerini tüketmelerini, iştahlı olmalarını sağlayalım. İştahla çok yem yediklerinde ise işkembelerinin sağlıklı olmasının gerekliliğini akılda tutalım. Canlı maya ve sodyum bikarbonat (yemek sodası) da verelim. İşkembedeki faydalı bakterileri unutmayalım. Dextroz, fruktoz, laktoz, sükroz gibi enerji destekleriyle birlikte propilen glikol de versek çok iyi olur.

Bu arada A,D,E vitaminleri, hatta B ve C vitaminleri vererek lohusa ineği desteklesek gayet iyi olmaz mı? Doğum sonrası karaciğeri desteklemek, glikoz metabolizmasını düzene sokmak, ketosis’i önlemek için mutlaka yemlere Niacin katalım. Yumurtalık ve rahim epitellerinin yapısını desteklemek üzere özellikle çinko desteği vermemiz gerektiğini akılda tutalım.

Dehidrasyonu önlemek üzere hücre içi osmoz dengesini sağlamak için Betain de versek çok büyük yararı sağlamış oluruz.

Görüldüğü gibi lohusa ineğin bizden istediği birçok destek var. Sadece kalsiyumun yeterli olacağını sanmayalım. Bize bir yavru veren inekten süt vermesini, en yüksek süt verdiği günlerde de tekrar gebe kalmasını istiyoruz. Biz onu destekleyeceğiz, o da bize süt ve yavru verecek. Ayrıca bu destekler sayesinde hasta olmayacak. Süt sığırcılığında en büyük kayıplar, maliyeti çok yüksek olan kayıplar doğumu takip eden ilk 60 gündeki kayıplardır. Süt sığırcılığını hakkıyla, doğru bir şekilde yapan işletmelerin ilk 60 günde çeşitli sebeplerle kayıplara uğramaması gerekir.

Bu değerlendirmeler ışığında lohusa ineklerimizin desteklenmesinin “verimlilik” ve “daha az hastalık” anlamına geldiğini gözler önüne sermiş bulunuyoruz.