Hipokalsemiyi önlersek;
Güç doğumu, uterus prolapsusunu, sonun atılamamasını, abomasumun (şirdenin) yer değiştirmesini, metritisi ve mastitisi de büyük ölçüde önlemiş oluruz.
Hipokalsemi, bilindiği gibi, kandaki kalsiyum azlığıdır. İleri safhasında “süt humması” veya “doğum felci” denilen metabolik hastalık ortaya çıkar. İnek yatar, kalkamaz. Böyle bir durumda damar içi verilen uygun kalsiyum solüsyonları ile sağıtım gerçekleştirilir. Bu durum klinik hipokalsemidir. Belirtileri ortaya çıktığında sağıtıma girişilmesi ve sonuç alınması mümkündür. Ancak; yatıp, kalkamama olayı ortaya çıkmadan yani, doğum felci veya süt humması durumu oluşmadan vücuttaki kalsiyum eksikliği ile ilgili olarak gizli hipokalsemi veya subklinik hipokalsemi adı verilen metabolik bozukluk ortaya çıkabilir.
Bilindiği gibi kalsiyum kaslar ve sinirler arasındaki iletişimi sağlayan, kasların tonusunu meydana getiren mineraldir. Eksikliğinde kasların hareketliliği, tonusu azalır. Gevşeyen kas sistemleri sonucu şirdenin yer değiştirmesi, sonun atılamaması, rahim yangısı (metritis), mastitis, rahimin dışarı fırlaması (prolapsus uteri) gibi problemlere yatkınlık artar. Doğum esnasında annenin yeterli kas kontraksiyonu (kasılması) yapamaması sebebiyle güç doğum olma ihtimali yüksektir. İşkembenin hareketleri de zayıflayacağından, gizli hipokalsemiye bağlı olarak, iştahsızlık ve sindirim bozuklukları şekillenebilir.
Doğum; gebelik günü dolduğunda, buzağının hacminin ve ağırlığının artması sonucu oluşan stres ve buna bağlı stres hormonu kortisol’ün salgılanmasıyla başlar. Kortisol vücudun bağışıklık sistemini baskılayan hormondur. Subklinik (gizli) hipokalsemi vakalarında kortisol hormonunun normalden 5-7 kat daha fazla salgılandığı tespit edilmiştir. Kalsiyum eksikliğinde ineklerin bağışıklık gücü azalmakta, T hücrelerinin aktivasyonu gerilemekte, Nötrofil fonksiyonları zayıflamakta, inek çevresel bulaşmalara karşı daha duyarlı hale gelmektedir. Diğer yandan; kas kasılmalarının azalması ile ilgili olarak rahim kasılmaları da azalmakta, inek gerekli rahim temizliğini yapamamakta, rahimin eski halini alma olayı (uterus envolusyonu) gecikmektedir. Vücudun savunma sistemindeki zayıflık ile birleştiğinde subklinik hipokalsemi geçiren ineklerde metritis, mastitis ve ayak yangıları daha çok olmaktadır.
Kalsiyum kasların kasılması için gerekli olduğundan, meme başı sfinkterinin de sıkılmasını sağlamaktadır. Yeni doğum yapmış ve gizli hipokalsemili ineklerde meme başı sfinkteri yeterince sıkılamamakta, açıklıktan çevresel mikroorganizmalar, özellikle E.coli, memeye girmekte, savunma sisteminin yetersizliği sebebiyle vücut yeterli yanıtı veremediği için de doğumu takip eden günlerde mastitis olayları artmaktadır.
Bilindiği üzere, tırnak yapısının temel taşlarının başında kalsiyum gelmektedir. Kalsiyum azlığı tırnak yapısının yumuşamasına, yumuşayan tırnağın dış etkenlerden daha kolay zedelenmesine sebep olmakta, savunma mekanizmasının sekteye uğramasıyla kombine olarak tırnak yangılarının artması yönünde yatkınlık ortaya çıkmaktadır. Açıklanmaya çalışıldığı gibi; gizli hipokalsemi bir dizi problemi ardarda getirerek “zincirleme kazalara” yol açmaktadır.
Doğumu takip eden günlerin, yani lohusalık döneminin, ineğin en duyarlı olduğu günler olduğunu biliriz.
Bunun getireceği problemleri önlemenin yolu “geçiş dönemi” beslemesinden geçer. Bununla birlikte, doğuma bir hafta kala (2-8 gün kala) gebe ineğe uygulanacak yüksek dozdaki D3 vitamini hipokalsemiyi önleyici rol oynar. Doğumu takip eden dakika ve saatlerde ağızdan verilecek Kalsiyum takviyeleri de gizli ve görünen hipokalsemiyi önleyici rol oynayacaktır. Ayrıca bu gibi koruyucu müdahaleler nükseden hipokalsemi olaylarının da önüne geçebilmemize olanak sağlayacaktır.
Doğumu takiben uygulanan “Lohusa izleme programı” da önlemler arasında sayılabilir.
Özet olarak; subklinik hipokalsemiyi önleyerek, ineğin süt humması, şirdenin yer değiştirmesi, sonunu atamama, metritis, mastitis, uterus prolapsusu, ayak yangıları, gibi problemlere yatkınlığını önlemiş oluruz.
Doğum öncesi D3 vitamini enjeksiyonu, doğumdan sonra ağızdan kalsiyum takviyeleri bu yönden çok etkin bir koruyucu hekimlik yapmamızı sağlar.