Hayvancılıkta branşlaşma, sürü sevk ve idaresi ne kadar mükemmel olsa ve itinalı yapılsa da, sık sık yeni hastalık problemlerini davet eder. Bu özellikle, kapalı barınaklar yoğun besi alanları ve diğer kalabalık ortamlar için geçerlidir.
Bu yüzden, sığırlarda tırnak çürüğü ve yumuşak doku aktinobasillozu, ineklerde sterilite, domuzlarda kanibalizm ve büyükbaş hayvanlar ve kanatlılarda solunum yolu hastalıkları gibi çok sık karşılaşılan problemlere karşı koruyucu ilaç tedavisi ihtiyacı doğmuştur. Yeni bir ilaç olmamakla beraber EDDI (etilendiamin dihidroiyodür), yem, içme suyu, tuz ve mineral karışımları içinde uygulandığında mükemmel şekilde etkilidir.
İyot, bir hormonunun yeri doldurulamaz bir parçası işlev gördüğünden, iz mineraller arasında benzersizdir. Tiroid bezi tarafından salgılanan hormonun fonksiyonel bir parçası olan iyot, bu şekilde işlev gören bilinen tek elementtir ve hayvanlar alemindeki tüm türler için gereklidir. İyot eksikliğinin spesifik semptomu guatrdır.
İyot sadece 150 yıl önce keşfedildiği halde, insan guatrı tedavisindeki değeri 2000 yıldan fazla süre önce fark edilmiştir. Kayıtlardaki ilk iyot içeren besin kaynağı süngerdi. Günümüzde, yemlerde ve insan kullanımı için birkaç iyot katkısı mevcuttur. Bu ürünlerden biri olan, etilen diamin dihidro iyodür ?EDDI-, çiftlik hayvanları ve kanatlılarda iyot içeren yem katkı maddesi olarak kullanılmasının yanında belirli hastalıkların tedavisinde de kullanılır.
Etilen diamin dihidro iyodür, amprik formülü C2 H2N2 2HI olan bir organik iyottur. İyodun bu formu suda çözünür (1 gram 10 ml suda çözünür) ve minimum %79 elemental iyot içerir. İyot içeren bir besin kaynağı olmasının yanı sıra, EDDI’nin aşağıdaki hastalıkların tedavisinde veya önlenmesinde etkili bir araç olduğu rapor edilmiştir:
1) Sığırlarda tırnak çürüğü,
2) Sığırlarda actinobasillus lignieresi’nin neden olduğu yumuşak doku aktinobasillozu,
3) İneklerde kısırlık,
4) Çiftlik hayvanlarında ve kanatlılarda üst solunum yolu problemleri,
5) Domuzlarda kuyruk yeme hastalığı.
SIĞIRLARDA TIRNAK ÇÜRÜĞÜ
Tırnak çürüğü, sığırlarda en yaygın hastalıklardan biridir. Hastalık, çeşitli şekillerde ortaya çıktığı halde, necrophorus mikroorganizmalarının istilası ile ilgili durumlar genellikle acı veren şişlik ve ayakta yangı ile karakterize edilir. Tırnak çürüğünün diğer semptomları yüksek vücut sıcaklığı (40° C dereceye kadar yükselebilir), kilo kaybı, azalan süt üretimi, topallık, çok fazla acı ve şiddetli vakalarda doku çürümesi ve genel dejenerasyondur (Kingrey, 1963)
Tırnak çürüğünün gerçek sebebi bilinememektedir. Yağışlı hava, çamurlu besi alanları, ıslak ve sağlıksız koşullar, düz olamayan zemin, kayalar, çiviler, dikenli tel parçaları ve hastalık yapan mikroorganizmalar sorumlu tutulmuştur. Ancak, patalojistlerin çoğu, tırnak çürüğüne adını veren dış enfeksiyon ve çirkin büyümenin sebebinin Spherophorus necrophorus mikroorganizması olduğunda hemfikirdir. Görünüşte, S. necrophorus organizması, tırnakların arasındaki deride bulunan ince çatlaklardan veya koroner bölgenin çevresinden girerek ayak bölgesini istila eder.
Tırnak çürüğü, tüm sığırları etkileyecek bir hastalıktır. Bu hastalık, hiçbir ön belirti olmaksızın ortaya çıkabilir ve iyi idare edilen sığırları bile sürekli etkileyebilir. Hastalık, yılın herhangi bir ayında oluşabilir. Ancak, ilkbahar ve sonbaharda daha yaygın olduğu görülmektedir.
TUZ İLE YAPILAN DENEYLER
Nachtreib (1959) tarafından rapor edilen üç deneylik bir seri çalışmada, tuza ve yeme eklenmiş ve serbest seçim bazında verilmiş olan EDDI, sığırlarda tırnak çürüğü enfeksiyonunun kontrolünde etkili bulundu. İlk 3-5 gün boyunca her hayvanın 680.4 gram EDDI ilave edilmiş tuzdan yedikleri gözlendi. Ancak, yüksek tuz alımı olan başlangıç periyodundan sonra, hayvan başına günlük averaj tüketim 453.6 grama indi.
EDDI ilaveli tuzun kullanılmadığı besi alanlarındaki sığırlarda iki hafta içinde siddetli tırnak çürüğü gözlendiği vurgulanmıştır. 18 aylık bir inceleme süresi boyunca EDDI ilaveli tuz ile beslenen çeşitli sığırlardan oluşan bir sürüde hiçbir tırnak çürüğü vakası gözlenmedi. Aynı sürüde bu işlem öncesi 6 aylık bir periyod boyunca 25 adet tırnak çürüğü vakası vardı.
TAVSİYE EDİLEN MİKTARLAR
Sonuç olarak, EDDI ilaveli tuzun tırnak çürüğü kontrolünde etkili ve buzağı difterisi, karaciğer apseleri ve ishallerini azaltmada yardımcı olduğu neticesine varılmıştır. Spherophorus necrophorus, karaciğer apselerine neden olan ajanlardan biridir. (Herrick, 1963).
EDDI’nin tırnak çürüğünü önleme aracı olarak tavsiye edilen seviyesi, sürekli olarak hayvan başına günde 50 mg; tedavi amaçlı olarak da 2-3 hafta süresince hayvan başına günde 400-500 mg’dır. EDDI, yem, tuz, mineral karışımı veya içme suyu içinde kullanılabilir.
Ağustos başlarında, Amerikan Yem Kontrol Birliği yetkilileri, EDDI’nin artık ilaç ilaveli yemler grubuna girdiğini ve bu şekilde etiketlenmesi, saklanması, karıştırılması ve ruhsatlandırılmasını teklif etmişlerdir.
YUMUŞAK DOKU AKTİNOBASİLLOZU
Actinobasilloz (veya yumuşak doku aktinobasillozu), ilk kez 1902’de Arjantin sığırlarından Actinobasillus lignieresi izole edildiğinde tanımlanmıştı. Bu hastalık çoğunlukla ABD’de teşhis edilmiştir. (Kingrey 1963).
Hastalık yapıcı mikroorganizmalar, enfekte olmuş dokuda yığınlar oluştururlar. Bu hastalık kendini odun dil (wooden tongue) ve baş çevresindeki yumuşak dokularda lezyonlarla gösterir. Enfekte olmuş yumuşak dokular genellikle kapsül şeklinde apseler gibi görünürler. Dil, actinobasilloz ile enfekte olduğunda genişler, sertleşir ve hareketsiz hale gelerek hayvanın yemesini ve içmesini engeller, böylece hastalık açlık veya su kaybı nedeniyle ölümle sonuçlanır.
İYOT TEDAVİSİNİN SONUÇLARI
Yumuşak doku actinobasillozu, iyot tedavisine cevap verir. Kingman ve Palen (1951), sığırlarda yumuşak doku hastalığının başarılı bir tedavisi olarak antibiyotikleri, cerrahi müdahale ve iyot tedavisi ile birleştirmişlerdir.
EDDI, Actinobasillus lignieresi’nin sığırlarda neden olduğu yumuşak doku aktinobasillozunun önlenmesinde ve tedavisinde etkili bir araç olarak kabul edilmiştir. EDDI’nin, tırnak çürüğünü önlemede ve tedavisinde etkili olan miktarları yumuşak doku tedavisinde de geçerlidir.
8 yıllık bir periyot süresince 700’ün üzerinde ineği kapsayan bir seri test sonucunda, EDDI’nin zor döl tutan ineklerde döl tutma oranlarını etkin bir şekilde arttırdığı rapor edilmiştir. (Baker 1953). Bu testlerde EDDI, kızgınlıktan önceki 8 gün boyunca hayvan başına, günde 2.6 gram (dozlara bölünmüş olarak) oranında, yem içinde uygulanmıştır. Vakaların %90’ı bu tedaviye cevap vermiştir.
İyot tedavisi uygulamanın aşağıdaki şekillerde faydalı olduğu kesinlik kazanmıştır: (1) uterus salgılarını harekete geçirerek (2) tiroid bezini uyararak. Bazı ineklerde, vajen ve serviks’de doğal olarak olması gereken bir mukoz akıntı olmayışının sperma hücrelerinin serbest geçişini engelleyebileceği belirtilmiştir. Bu vakalarda iyot tedavisi, uterus salgısını arttırmış, böylece gebe kalmayı kolaylaştırmıştır. Bu deneylerde iyot tedavisi, belirli yumurtalık rahatsızlıkları olan ineklerde faydalı bulunmuştur.
BİR EKSPEKTORAN OLARAK EDDI
EDDI uygulaması ile elde edildiği bilinen faydalardan biri, solunum yolu sıvısını arttırmasıdır. Ekspektoran etkisi nedeniyle, bu organik iyot, çiftlik hayvanları ve kanatlılarda üst solunum yolu rahatsızlıklarının tedavisi ve önelenmesinde kullanılır.
EDDI’nin önemli bir özelliği, kanda hızlı yayılması ve retensiyonudur. Boyd ve Blanchear (1945), tavşanlara bir mide tüpü ile EDDI uyguladıktan sonra alkolde çözünen ve çözünmeyen kan iyodunu belirlediler. İyot uygulamasından sonra, her iki fraksiyon değerinde ve kan iyodunda bir yükseliş ve bir düşüş belirlendi. Alkolde çözünen fraksiyon için değerler daha yükseğe çıktı, fakat alkolde çözünmeyen fraksiyon için olan değerlerden daha hızlı düştü. EDDI kullanılmasını takiben ise, kandaki iyot en yüksek seviyelerde saatlerce kalmıştır. EDDI uygulamasından sonra iyot, solunum yolu sıvısında kanda olduğundan daha düşük miktarlarda bulunmuştur ki bu da iyodun kanda hızla yayıldığını göstermiştir.
Boyd ve arkadaşları (1945), EDDI’nin ekspektoran hareketinin mekanizmasını araştırmışlardır. Solunum yolu sıvısının EDDI ile belirgin şekilde arttığını göstermişlerdir. Yazarlar, EDDI’nin ekspektoran hareketinin, mide refleksi yoluyla, muhtemelen efferent vagus sinirinden yukarı medulla oblongata’ya ve daha sonra efferent vagus sinirinden aşağı bronş bezlerine, olabileceğini gösterdiler.
DOMUZLARDA KUYRUK ISIRMA
Kuyruk ısırma veya kanibalizm, ağırlığı 54.5 kg ? 63.5 kg arasında olan domuzlarda sıklıkla görülen bir durumdur. Ancak daha küçük domuzlarda da görülmüştür.
Kanibalizm, domuzların kapalı yerlerde yetiştirilmeye başlamasıyla, domuz endüstrisinin en büyük problemlerinden biri haline gelmiştir. Hastalık genellikle kuyruk ısırma ile başlar, ancak kontrol edilmezse bazı hayvanlar hem kulaklarını hem kuyruklarını kaybedebilir. Şiddetli vakalarda ise tüm domuzlar yenmiştir.
Spring (1959), iyot eksikliğinin bu tür kanibalizme neden olan faktörlerden biri olduğunu gösteren kanıtlar sunmuştur. Bu tip vakalarda, beş günlük bir periyod boyunca yeme tedavi miktarlarında EDDI ilave edilmelidir. (bir ton yeme 907.2 gram, %9.2’lik EDDI’ye denk gelecek doz). Genellikle ilk iki gün EDDI ilave edilmiş yem tüketimi normalin üzerinde olacaktır. İyot terapisinin sonuçları çarpıcıdır ve iyileşme çoğunlukla daha ilk günde görülür.
STABİLİTE VE YARARLILIK
İyot içeren stabilite ve biyolojik yararlılık dikkate alınacak çok önemli iki özelliktir. Bir iyot katkısı, diğer yem maddeleri ile ve mineral karışımları ile karıştırıldığında stabil olmalıdır. Aynı zamanda bu söz konusu iyot kaynağının biyolojik yararlılığını etkileyecek kadar da fazla stabil olmamalıdır. Tuz karışımlarında çok stabil olan Diiyodosalisilik asit bu duruma bir örnek oluşturur. (Shuman ve Townsend ve arkadaşları, 1963). Ayrıca, diiyodolisilik asitten elde edilen iyot, plazma proteinlerine çok sıkı bağlı kaldığından, tiroid ve diğer iyot depolayan sistemler tarafından değerlendirilemez. (Miller ve arkadaşları, 1964, ve Aschbacher ve arkadaşları, 1963).
Diğer yandan, potasyum iyodürden elde edilen iyot biyoyararlıdır (Miller ve Benham, 1953), fakat neme maruz kaldığında tuz bloklarından ve mineral karışımlarından filtre olmakla karşı karşıyadır. Spivey Fox ve Briggs’in çalışması (1960), potasyum iyodürün ransiditeye yatkın bileşiklerden biri olduğunu ve saflaştırılmış diyetlerin tuz karışımları ile bir araya geldiğinde Maillard browning/ kahverengileşme reaksiyonuna neden olduğunu belirtir.
EDDI’nin biyolojik yararlılığı birkaç şekilde gösterilmiştir. Spring (1959), bu organik iyodürün iyot eksikliğini gidererek, domuzlarda kuyruk yeme hastalığını kontrol altına aldığını kesin bir şekilde ifade etmiştir. EDDI emiliminin sürati ve kandaki iyot seviyesinin karunması Boyd ve Blancher (1943), ve Boyd ve arkadaşları (1945) tarafından gösterilmiştir.
EDDI’nin içerdiği iyodun çözünürlüğü çevresel koşullara bağlıdır. Laboratuarda alınan başlangıç sonuçları, EDDI’den iyodun, ikinci bileşik iyodürler, sülfatlar ve fosfat ile birleştiğinde açığa çıktığını gösterir. Bunun yanında EDDI, tuz, karbonatlar ve oksitler ile karıştığında çok iyi stabilite gösterir (Huffman, 1965). EDDI, özelliklerini yitirmeden uzun süre saklanabilir. Raf ömrü çalışmaları, oda sıcaklığında bir yıl boyunca içerdiği iyodu kaybetmeden veya renk vermeden saklanabileceğini göstermiştir. (Huffman, 1965).
Saklamanın EDDI İyot İçeriğine Etkisi
İyot (%)
Örnek No: |
Başlangıçta |
1 yıl sonra |
1 |
79.6 |
79.9 |
2 |
79.8 |
80.1 |
3 |
79.7 |
78.8 |
4 |
79.6 |
79.6 |
Daha önce belirtildiği gibi EDDI suda çözünebilir. Bu nedenle EDDI içeren tuz karışımları veya mineral karışımlarının saklanması önemlidir. Hayvanları yeni hazırlanmış EDDI tuz karışımı ile beslemek maksimum potens sağlar.
TOLERANS VE TOKSİSİTE
Büyükbaş hayvanlar ve kanatlılar, iyoda daha geniş ve çeşitli seviyelerde tolerans gösterir. Taylor ve arkadaşları (1964), dişi domuzları 30 gün boyunca potasyum iyodür veya sodyum iyodür şeklinde 2500 p.p.m iyot ile beslediler, ve bu dişi domuzlar, kontrollerde aynı oranda yavruladılar ve yavrularını beslediler.
İyodun hiçbir ters etkisi gözlenmedi. 10 gün boyunca eşit seviyelerde iyot alan sıçanlar, başlıca etki olarak sütten tamamen kesildiler ve yavrularını besleyemediler. 5000 p.p.m verilen sığırlarda döl tutma zorluğu gözlendi. (Davis, 1962)
Aynı türden olan her farklı hayvanın EDDI’ye karşı hassasiyeti farklılıklar gösterir. Bu nedenle, hayvanların toleransları belirlenene kadar EDDI dikkatle verilmelidir. Döl tutma zorluğu olan sığırlara, hayvan başına günde 2.6 gram seviyesinde EDDI verilmiş, hiçbir iyodizm belirtisi görülmemiştir. Diğer yandan, aynı sürüdeki bazı hayvanlar çok daha düşük seviyelerde iyot toksisitesi belirtileri gösterebilirler.
İyodizm belirtilerinden bazıları, tükürük salgısında artış, aksırık, gözlerde irritasyon ve gözlerin şişmesidir. İyodizm belirlendiği anda EDDI kullanımı durdurulmalıdır. İyodür verilmesine son verdikten kısa bir süre sonra hayvanlar iyileşir.
Dr. Herbert J. Eoff’un “EDDI, A Useful Organic Iodide” adlı yazısından çeviridir.