Süt sığırcılığı işletmelerinde olup bitene, çiftliğin nereye gittiğine ara sıra bakmak gerekir. Sürü yönetiminin kuru ve temiz sistemiyle başlayan temel ilkeleri iyi kayıt ve iyi gözlem ile devam eder. Eğer çiftliklerde doğru kayıt tutar ve bu kayıtları değerlendirirsek yaptığımız işin nereye gittiğini görürüz
ABD’de süt sığırcılığı ile uğraşan çiftlikler birçok kriteri ele alırlar ve kendilerini adeta sınava tabi tutarlar. Hataları varsa ortaya çıkarırlar ve düzeltmeye çalışırlar. Böylece başarının yolu açılır, çiftlikler ‘sürdürülebilir’ halde olurlar.
Onlar kadar ayrıntılı ve ciddi değerlendirmeleri biz de yapabilmeliyiz. Hiç olmazsa bazı temel konulara eğilebilmeliyiz. Tabii ki ilk olarak işe doğru kayıt tutma ile başlamamız gerekir.
Öncelikle ineklerin temel özelliklerini bilmemiz şarttır. Birincisi, inekler ezbercidirler. Rutin yaşamı severler. Her konuda rutinin dışına çıkan durumlar inekleri strese sokar. İkincisi inekler yatmayı seven hayvanlardır. Bu durum zaten iyi bilinir. Halk arasında ‘inek gibi yatma’ diye bir deyim vardır. İnekler insanlardan farklıdır. Eğer inek gibi düşünebilmeyi becerirsek ve ona göre hareket edersek başarılı oluruz.
İnekler konfordan hoşlanırlar. ABD’li süt üreticileri yıllar içerisinde ineklere sağlanan konforun çiftlik performansına olumlu etki yaptığına şahit olmuşlar. Bu olumlu etki yapılmakta olan bilimsel çalışmalarla da ortaya konulunca konforun yararına iyice inanmışlardır. Biz de ineklere sağlanan konforun yararına inanarak hareket etmeliyiz.
Bu bilgiler ışığında çiftlikteki işlere göz atalım. Buzağı kaybımız var mı? Sebepleri nelerdir? Buzağı döneminde yaşanan sorunlarla karşı karşıya kalıyor muyuz? Buzağılarda yaşanan her sorun çiftliğin sürdürülebilirliğini olumsuz yönde etkiler. Eğer buzağılarımızın doğum ağırlıklarını bilirsek sekiz hafta sonra bu ağırlığın en az iki katına çıktığını görmeliyiz. O zaman işlerin yolunda gittiğini anlarız.
Kayıt tutuyorsak doğumu takip eden günler içerisinde ineklerin tekrar gebe kalmalarını sağlayabiliyor muyuz? Boş günlerin sayısı 85-95 günü geçmemelidir. Benim daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi boş günlerin sayısında ‘eyvah rakamı’ 120 gündür.
Düveler 22-24 aylık olduklarında ilk buzağısını doğurmuş olmalılar. Çiftliğimizde bu yönde başarılı mıyız? Gecikme çiftliğin zararınadır. Tabii ki düvelerinin 13-15 aylık olduklarında tohumlanabilecek boy ve canlı ağırlığa ulaşmalarını sağlamışsak bu yönde başarılı oluruz. Yerli sığır ırklarımız için ise böyle bir öngörü söz konusu değildir. Çünkü yerli kara, boz ırk, doğu Anadolu kırmızısı (DAK), güneydoğu Anadolu kırmızısı (GAK) gibi yerli sığır ırklarımızın gelişmeleri daha yavaştır. Buradaki bilgiler kültür ırkı sütçü sığırlar için geçerlidir.
İneklerimizi yakından gözleyelim. İnekler temiz mi ? Özellikle baldırları ‘çakıldak’ ile kirli mi değil mi ? Kuru ve temiz ortamda bulunmayan ineklerin baldırları yetiştiriciler arasında çakıldak denen kirlerle kaplı olur. İneklerde deri lezyonları, sıyrıklar, ezikler, çizikler var mı? Bunlar konforsuzluk belirtileridir.
Mastitis ve gizli Mastitis kontrol altında mı ? Meme hastalıkları için gereken önlemleri alıyor muyuz? CMT (California Mastitis Test) ile gizli mastitisleri kontrol ediyor muyuz?
İneklerde topallık var mı? Sık sık görülüyor mu? Topallık asidozun ardından gelir. Yemleme sorunları olduğuna işaret eder. Topallık varsa rasyon kontrolü, yemlik kontrolü yapılmalı ve zeminde bir sorun olup olmadığı gözden geçirilmelidir.
İnekler yemliğe rahatça yanaşabiliyorlar mı? Geride kalan, yemliğe yanaşamayan inek ya da düve var mı?
İneklerin vücut kondisyonları nasıldır? Doğumdan önce obez (aşırı kilolu) ya da doğumu takip eden 30- 40. günlerde aşırı zayıf mı?
İşletmeye girildiğinde rahatsız edici bir koku var mı? Kötü, ağır bir koku yeterli havalandırmanın olmadığını gösterir. Sürekli işletmede bulunanlar bu ağır kokuyu algılayamaz. Dışarıdan gelen biri ise bu kokuyu derhal algılar. Ventilasyon (havalandırma) eksikliği birçok soruna yol açabilir. Dikkat edilmelidir.
Süt sığırcılığıyla uğraşan çiftliklerin gücünü kaba yem üretebilme yetenekleri belirler. Süt sığırcılığında temel girdi kaliteli kaba yemdir. Kaba yem üretebilen çiftlikler ise başarılı çiftlik adaylarıdır. Diğer konularla birlikte ‘sürdürülebilirlik’ için en başta gelen konu budur.
Bir çiftlik eğer kaba yemini kendi arazilerinden sağlayabilirse gübre yönetimi de kolaylaşır. Gübrelerinin arazide kullanılması gübre bertarafını sağlayacağı gibi gübrelerinin boşa gitmesini de önler. Çünkü sığır gübresi aslında bir atık değil değerli bir maddedir. Bir işletmenin gübrelerini atabileceği araziye sahip olması işletmenin güçlü tarafıdır.
Kaba yemlerin üretilmesi ve depolanması inek beslenmesinin de başarısı anlamına gelir. İnekler yemlerinin sık sık değiştirilmesinden hoşlanmazlar. Ani yem değişiklikleri inekler için büyük sorunlar oluşturur. Çiftlikte sağmallar için yonca ve silaj yetiştirebilmek harika bir iştir. Kaliteli olmak şartıyla bu iki yem birbirini tamamlarlar. Kuru dönemdekiler için ise yonca olmayan otlardan bir miktar bulundurmak gerekir.
Çiftlikleri yönetenler zaman zaman yukarıdaki soruları sorarak kendilerini sınava tabi tutmalıdırlar.
İşkembe sağlığını her an kontrol etmelidirler. Bunun başlıca göstergesi geviş getirmedir. Göz önündeki her grubun en az yarısı o an geviş getirmekte midir? Günlük ve hatta günde iki kere bu gözlem yapılmalıdır.
Kuru sağıma ve konfora inananlar başarılı olacaklardır.
Diğer başarı yöntemi ise ineklere doğum öncesi ve doğum sonrası gerekli yardımların yapılmasıdır. Geçiş dönemi adı verilen doğuma üç hafta kala ve doğumdan sonraki üç hafta içerisindeki dönemde ineklere destek verirsek inekler bunun karşılığını bize fazlasıyla verirler. Çünkü inekler cömert hayvanlardır.