Sarkokist adı verilen protozoal parazitler sığır, koyun, keçi, mandalarda sorun yaratırlar. Sarkokistlerin oluşturduğu hastalığa hekimlikte “Sarcocystosis” veya “Sarcosporidiosis” adı verilir.
Sarcocystis(sarkokist) çift konaklı bir parazittir. Asıl (kesin) konakçılar et yiyen(karnivor) hayvanlardır. Ara konakçılar ise ot yiyenlerdir. Yani çiftlik hayvanları ara konakçı olup sarkokistlerin yaşam döngüsü et yiyenlerle ot yiyenler arasında geçmektedir. Bulaşma et yiyenlerin çiftlik hayvanlarının leşleriyle beslenmeleri suretiyle ya da kistlerin bulaştığı sularla olur. Ot yiyenler kistleri et yiyenlerin dışkılarıyla alırlar.
Çiftlik hayvanlarının yemek borusuna (özofagus), diyafram, kalp kası ve kaburgalar arasındaki (intercostal) kaslarına yerleşen kistler herhangi bir şekilde et yiyenler (örneğin; köpek kedi) tarafından yenilirse yaşam siklusu (döngü) devam edip gider.
Sarkokistlerin 250 çeşit olduğu bilinmektedir. Sarkokistler içerisinde en çok görülen ve en patojenik (hastalık yapıcı) etkisi olan S.tenelladır. Diğer adı S.ovicanis olan bu parazit koyunlarda yaygın olarak görülmektedir. Koyunlarda S.gigantea, S.ariticanis gibi parazitler de görülmekle birlikte S.tenella kadar şiddetli sorunlar oluşturmazlar.
Sarkokistlerden S.molei, S.capricanis ve S.hircicanis keçilerde, S.bovicanis,S.bovifelis,S.bovihominis sığırlarda, S.fusiformis mandalarda görülür.
Sarkokistler çiftlik hayvanlarında başka hastalıklarla karıştırılabilen belirtilere yol açarlar. Verim düşüklüğü, iştahsızlık, topallık, ateş, ağızdan salya yakması, ayağa kalkamama, anemi (kansızlık), zayıflama, sinirsel semptomlar, yavru atma (abort), erken ve ölü doğum görülen başlıca belirtilerdir. Bazen hiç belirti görülmez bazen de hastalığın şiddetine bağlı olarak ölüm bile söz konusu olabilir. Sarkokistler sarkokistin (sarcocystin) adı verilen bir toksin salgılarlar. O yüzden ağrı, ateş gibi yangı (enflamasyon, iltihap) belirtileri yoğun olarak görülür.
Diğer yandan kaslara yerleşen bu protozoal parazitler eosinophilic myositis tarzında kas yangılarına sebep olurlar.
Kalp kasına da yerleşme ihtimali olan kistler miyokarditise(kalp kası yangısına) yol açarlar.
Ülkemizde yapılan bir araştırmada vücutta aşırı yangısal reaksiyona ve prostaglandin F2 alfa birikimine yol açan sarkokistlerin aborta(yavru atmaya )yol açtığı, diğer bir deyimle yavru atma ile vücutta biriken prostaglandin F2 alfanın arasında bir ilişki olduğu ortaya konulmuştur (Aldemir, O.S ve ark)
Sarkokistler çoğunlukla mezbahada teşhis edilir. Canlı hayvanda şüphe edilirse laboratuvar muayeneleri yapılması gerekir. Mezbahada katlar üzerinde beyaz, pirinç tanesi gibi kistik oluşumlar fark edilir. En fazla diyafram ve yemek borusu üzerinde, bazen kaburgalar arasındaki kaslarda gözle görülen makroskobik kistler olabileceği gibi bazen de sadece mikroskobik olarak görülebilen kistler de olabilir.
Sarkokistler et endüstrisine önemli ölçüde zarar verir. Tarım Bakanlığının Et Teftiş Nizamnamesine (ETN) göre mezbahada kist saptanan bölgeler imha edilir. Eğer hayvan kaşektik (aşırı zayıf) halde ise tüm karkasın imha edilmesi gerekir. Sarkokistler kas dokusuna yerleştikleri için yağların imhası gerekmez. Ayrıca karkasta renk bozukluğu saptanırsa mezbaha veteriner hekimi tüm karkasın imhasına karar verebilir.
Sarcocytis hominis‘in ise zoonotik potansiyeli olduğu yani insanlara da bulaşabileceği bildirilmektedir. O yüzden çiğ ya da az pişmiş etlerin yenmesinden kaçınmak gerekir.
Sarcosporidiosis hastalığının aşısı yoktur. Çiftlik hayvanlarında sorunlar oluştuktan sonra tedavisi de yoktur.
Koruyucu olarak antikoksidial ilaçlar (koksidiyoz ilaçları) önerilir. Amprolium, salinomycin,diklazuril , toltazuril ve sulfadiazin gibi koksidiyoz ilaçlarının kullanılması koruyucu hekimlik açısından yararlıdır.
Yapılan deneysel çalışmalarda kistlerin 70°C’de 15 dakikada, -4°’C de iki günde, -20°’de 1 günde etkisiz hale geldiği belirlenmiştir.
Asıl ve en etkili koruyucu hekimlik mezbaha dışında kesilen hayvanların leşlerinin etrafa atılmaması ile mümkün olur. Çünkü yukarıda da söz edildiği gibi, leşleri yiyen karnivorlar (etçil hayvanlar) kaslara yerleşmiş kistleri de alırlar ve yaşam döngüsü devam eder. Ülkemizde koyun keçi (küçükbaş geviş getirenler) sığırlardan daha fazla oranda tehlike içerisindedirler. Küçükbaş geviş getirenler çoğunlukla çayır mera ve otlaklarda köpek dışkısı bulaşmış otları yiyebilirler. Hasta olanlar ise mezbaha dışı kesimler ile çevreye atılabilirler. Bu yüzden küçük baş geviş getirenlerin leşleri köpeklerin yiyemeyeceği şekilde gömülmeli veya yakılmalıdır.