İneklerin ilk sütüne, bilindiği gibi, ağız sütü veya kolostrum adını veriyoruz. İneklerdeki yavru zarlarının yapısı dolayısıyla anneden yavruya koruyucu maddelerin geçişi tamamen kolostrum yoluyla olmaktadır. Dolayısıyla, doğumu takiben en kısa sürede ağız sütünün yavruya içirilmesi şarttır.
ABD’de ve ülkemizin modern çiftliklerinde uygulama ağız sütünün anneden sağılarak yavruya içirilmesi şeklinde yapılmaktadır. Önerilen, 4 litre ağız sütünün mide sondasıyla doğrudan verilmesidir. Bunu biberon ile yapmak da mümkündür. Ancak; 4 litre ağız sütünü biberonla içirmek sabır ister. Vakit alır. İnsanların sabrı tükenip, buzağıyı zorlamaları sebebiyle ağız sütünün akciğerlere kaçırılması gibi kazalara sıklıkla şahit olmaktayız. ABD’de kolostrum tek kullanımlık poşetlere konularak, mide sondasıyla buzağıya kısa sürede veriliyor.
Kolostrum koruyucu maddeler içermesinin yanı sıra, buzağının ihtiyacı olan protein, enerji ve mineral maddeleri içerdiğinden çok değerli bir besindir. Buzağıya içirilmesi şarttır. Kolostrumun yararı tartışılamaz. Ancak; kolostrumla birlikte hastalık etkeni olan bazı bakterilerin de buzağılara geçebileceği unutulmamalıdır. ABD’de ve ülkemizin birçok modern çiftliğinde bu yüzden kolostrum pastörize edilerek buzağılara verilmektedir.
Hastalık etkeni olabilecek zararlı mikroorganizmalar olarak; tüberküloz (verem) etkenini en başa koyabiliriz. Ayrıca; John’s disease etkeni olan M.paratuberculosis, mycoplasmalar, Salmonella, Brusella, Listeria, E.coli, Campylobacter, Streptococcus, Staphylococcus aureus, gibi patojenleri sayabiliriz.
Bu arada koyunların Maedi Visna, sığırların Leucosis (löykoz) hastalığı gibi viral etkenli hastalıklarda da ağız sütü ile yavrulara hastalık geçebileceğini unutmayalım.
Tümü sütle yavruya geçebilen hastalık etkenlerinin bazıları da, aynı zamanda, zoonoz’dur. Yani, hayvanlardan insanlara bulaşabilen hastalıklara sebep olurlar.
Kolostrum içirirken buzağılara daha hayatlarının başında hastalık etkenlerini de aktarmamak için pastörizasyon işlemi yapılmaktadır. Önerilen iki yöntem vardır. Ya 630C de yarım saat, ya da 720C de 15 saniye ısıl işlem uygulanabilir. Bunlar üzerindeki ısı ve zaman koruyucu maddelerin tahrip olmasına sebep olur. Bu ısıda ve zaman içerisinde bile bir miktar koruyucu madde tahrip olmaktadır. Fakat, yavruya aktarılma ihtimali olan hastalıklar çok daha kötüdür. O yüzden pastörizasyon işlemi yapılması uygun görülmektedir.
Pastörizasyon sterilizasyon değildir. Çok yüksek ısılarda yapılmıyor. Pastörizasyon tüm mikropları yok etmez. Sadece en tehlikeli hastalık etkenlerini yok eder.
Pastörizasyon işlemi üzerinde yapılan araştırmalar buzağılarda daha önceden tahmin edilemeyen bulguların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yapılan çalışmalar, özellikle ABD Penn- State Üniversitesinde elde edilen bulgular pastörize edilmiş ağız sütünün buzağı tarafından daha kolay emilerek koruyucu madde seviyesinin kanda daha yüksek miktarda oluştuğunu göstermiştir.
Hâlbuki; pastörizasyon işlemi esnasında bir miktar koruyucu maddenin yıkımlandığı (tahrip olduğu) bilinmektedir. Çalışma sonucunda ortaya çıkan bulgular ilk başta bilim adamlarına tuhaf gelmiştir.
İlerleyen incelemelerde yavrunun “Kötü tabiatlı” mikroorganizmalarla uğraşmaktan kurtulup, koruyucu maddelerin emilimi yönünde daha çok gayret sarf ettiği kanaatine varılmıştır.
Aynı zamanda uygulanan ısıl işlem ısıya duyarlı (heat labile) toksinleri de elimine edecektir.
Özet olarak; ağız sütünün doğumu takiben en kısa sürede, en az 4 litre olacak şekilde, pastörizasyon işleminden geçirilerek, tek kullanımlık poşetlerle, mide sondası vasıtasıyla buzağıya verilmesi önerilmektedir.