Süt hayvancılığı sektörü süt – yem fiyat sarmalı içerisinde bocalamaya devam ediyor. Kesif yem girdilerinin yüzde 65 oranında ithal olduğu ifade ediliyor. Dolar ve Euro kurları yükseldikçe yemin zamlanması kaçınılmaz bir durum.
Yem fiyatı yükselince çiğ süt fiyatı da yükselmek zorunda. Çiğ süt fiyatı son günlerde biraz arttırıldı. Ama; daha yürürlüğe girmeden, hatta tartışmalar bitmeden fiyat eskidi! Döviz kuru artışıyla kesif yeme zam gelecek, yeme zam gelince çiğ süt fiyatında artış yapılması gerekecek. Sarmalın içinde kaybolacağız.
Durumun enflasyon artışında suçlu görülmesi de cabası.
Fakat bu devamlılığı olmayacak bir durum. Çiğ sütte artış olunca sütten yapılan ürünlere, özellikle peynire zam gelecek, peynire zam gelince vatandaşın alım gücünü aşacak. Alım gücü azalan tüketici daha az peynir satın alacak. Mandıracı, sanayici daha az peynir satınca, daha az çiğ süt alımı yapacak. Mandıracı satamadığı ürün için neden hammadde alsın?
İş dönecek, dolaşacak yine süt hayvancılığı ile uğraşan üreticiyi vuracak.
Çiğ süt fiyatı, yem fiyatı sarmalının içinde bocalarken başka dertler geliyor. Bu dertler hiç bitmediği gibi, sürekli nüksediyor. Aynı işleri aynı şekilde yaparak, farklı sonuçlar beklemeyi sürdürüyoruz ne yazık ki!
Çiğ süt fiyatları düşük kalınca öncelikle inek kesimleri artıyor. Tabii, inekle birlikte ineğin rahimini, dolayısıyla yavru doğuracak olan anneyi kaybetmiş oluyoruz, aynı zamanda.
İnek kesilmese bile, yemden tasarruf etme düşüncesi çok büyük hataları beraberinde getiriyor.
Döl tutmama, süt veriminin azalması, metabolik hastalıklar sorunlar yumağı halinde karşımıza çıkıyor. İnek önündeki yemin azaltılmasını kesinlikle affetmez.
Çaresiz kalan üreticinin aklına kesinlikle yapılamayacak tasarruflar geliyor.
“Yemden tasarruf eden, işten çıkar.”
Bu ABD’deki çiftçilerin ünlü bir sözüdür. Ama; çaresizlik bazen orada da üreticilerin böyle yanlış düşüncelere kapılmalarına sebep olabiliyor.
Süt sığırcılığı ile uğraşanlar toplamın sadece yüzde ikisi kadar bir masraf tutan, ama çiftliğin geleceğini en çok etkileyen suni tohumlamadan vazgeçerek boğa kullanmayı seçebiliyor. Süt – Yem paritesi bozulduğunda böylesi bir hataya düşen işletmelerde hastalıklar, döl tutma güçlükleri, yavru atma olayları, ölü yavru oranı artıyor. Neslin ileri gitmesi gerekirken geri gitmesi de ayrı bir sorun.
Peynir fiyatları ya da genel olarak süt mamulleri fiyatları tüketicinin alım gücünü aşınca sahte tereyağı, süt görmemiş peynir ve benzeri tağşişleri yapanlara gün doğuyor.
Görüldüğü gibi çiğ süt – kesif yem fiyatına dayalı bir çözüm aslında çözümsüzlük getiriyor.
Yeme bir çare bulunmazsa bu dertlerin sık sık nüks etmesi kaçınılmazdır.
Devlet zaten destekler için belli miktarda bütçe ayırmıştır. Ancak; yem hammaddelerinin eğer yüzde 65 lik kısmı döviz ile yurda geliyorsa, döviz artışlarından etkilenmemesi mümkün değil. Çareyi bu noktada bulmak ve geliştirmek mümkün olmadığı zaman yukarıda sayılanlar sürecektir.
Diğer yandan süt sığırcılığımız ile et teminimiz birbiriyle tamamen bağlantılıdır. Süt hayvancılığındaki sorunlar et teminimizi doğrudan ilgilendirmekte, kısıtlamakta, bizi ithalata mecbur bırakmaktadır.
Kalıcı, nüksetmeyen bir çözüm için çiğ süt- kesif yem fiyatlarındaki sarmaldan kurtulmamız, çareyi kaba yem ve kesif yemde aramamız, gerekirse subvanse edilmiş hammaddelerle yem yapılmasını sağlamamız gerekir. Yeme çare yoksa, bu işe çare bulamayacağımız kesindir.
Yapılmakta olanlar gündelik, geçici çözümler olup, yukarıda yazılanlar doğrultusunda, aslında çözümsüzlüktür.
Doğru teşhis, doğru müdahale, doğru yere yapılan operasyon, doğru tedaviyi ve şifayı sağlar.