Aşı uygulamaları, bilindiği gibi, hayvanlarımızın korunmasında çok önemli bir role sahiptir.
Vücuda enjekte edilen aşı iki yöntemle yarar sağlar. İlk olarak devreye giren çalışma mekanizması, Hücreye Bağlı Bağışıklık (Cell Mediated Immunity), ikinci çalışma mekanizması ise kanda antikorların oluşmasıdır.
Kanda antikorların oluşması yani koruyucu madde şekillenmesi, diğer adıyla hümoral bağışıklık oluşması zaman alır. Ancak; hücreye bağlı bağışıklık derhal, ilk 24 saatte devreye girer.
Aşı ile vücuda zararsızlaştırılmış bir hastalık etkeni (antijen) veriyoruz. Antijeni karşılayan vücut iki yönden harekete geçiyor. Hücreye bağlı bağışıklık için T Lenfositler, kan bağışıklığı için B Lenfositler görev üstleniyorlar.
Antijeni karşılayan APC = antijen sunan hücreler, T lenfositlere, makrofajlara, naturel katil hücrelere (NK), granülositlere, katil hücrelere, lenfokin ve sitokinlere etkeni tanıtıp fagosite etmeleri (yemeleri) için teslim ediyor. Adı geçen hücreler ve maddeler vücudun savunma sistemleri olup, yabancı bir düşmanı eriten, imha eden, yok eden aktif elemanlardır. Böylece düşmanını tanıyan vücut yabancı maddelere karşı, yani hastalık yapıcı etkenlere karşı, hemen hücresel seviyede yanıt vermeye, karşı durmaya başlıyor. Hücreye bağlı savunma sistemi böylece 24 saat içinde devreye girip mücadeleyi sürdürüyor. Diğer yandan bir grup hücre T lenfositlerin elinden aldığı hastalık yapıcı etkenleri (antijen) götürüp B lenfositlere teslim ediyor. B lenfositler ilk olarak gördüğü antijene karşı antikor üretse bile, bunlar “bellek hücresi” olarak algılanıyor. Rapel (tekrar aşılama) yapıldığında ise bellek hücreleri daha önceden tanıyıp, bellediği düşmana karşı koruyucu maddeler üretiyor. Rapelden sonra gerçek kan bağışıklığı oluşuyor, yani kanda bol miktarda antikor şekilleniyor. Hümoral bağışıklık (kanda antikorların oluşması) zaman isteyen bir uygulama. Tahminen 4 hafta sonra istenen düzeye ulaşıyor. Ama, hücreye bağlı bağışıklık sağlayan aşılar ile vücut kendini savunmaya başlamış oluyor.
Basitçe bu şekilde açıklayabileceğimiz, aşıların savunma sistemini uyarması bize kısa dönemde hastalık etkenlerine karşı koyma ve immunoterapi olanağı sağlıyor. Uzun dönemde ise koruma genellikle 1 yıl süren bir etkinliğe kavuşuyor.
İmmunoterapi vücudun var olan bağışıklık sistemini ve yukarıda saydığımız hücreleri, savunma ajanlarını, imha edici maddelerini uyararak, harekete geçiren bir tedavi şeklidir. Vücudun kendi iç dinamiklerini kullanarak yapılan tedavi yöntemi olup, ihtiyaç duyulursa antibiyotiklerle birlikte de kullanılabilir. Kortizon içeren ilaçlarla ise kesinlikle kullanılacak bir yöntem değildir.
Aşıların bağışıklık yanıtını arttıran kimyasal maddelere “adjuvant” adını veriyoruz.
Çabuk ve kısa etkili adjuvantlar ile immunoterapi, uzun etkili adjuvantlarla ise, antikor üretimi sağlamak mümkündür.
Görülüyor ki; aşılardan koruyucu ve tedavi edici olarak yararlanabiliriz