Rahim yangıları (metritis) sütçü sığır işletmelerinin önemli dertlerinden biridir. Bazen döl tutmamaya ve hatta ineğin kasaplık olmasına bile yol açabilir. Halbuki rahimin (uterus) kendini koruma mekanizması vardır. Uterus doğal bir koruma mekanizması ile korunmaktadır. Bu koruyucu sistem anatomik, fizyolojik bariyerler sayesinde olduğu gibi, vücudun genel savunma sistemi ile de gerçekleşmektedir.
Anatomik olarak uterus dış genital organlardan ve rahim boynundan (servix) sonra ulaşılan bir yerdedir. Dolayısı ile dışarıya doğrudan açık bir organ değildir. Fizyolojik olarak ineklerin kızgınlık (östrus) dönemlerinde salgıladıkları östrojen hormonu ve mukus salgısı (çara) rahimi dirençli halde tutmaktadır. Östrus döneminde östrojen hormonunun etkisi ile rahim motilitesi (hareketliliği, konstraksiyonları) artar, mukus (çara) salgısı ile rahim temizlenir. Kısacası; kızgınlık göstermesi ve östrojen hormonu salgılanması ineği dirençli, dayanıklı kılmaktadır. Uterusun üçüncü savunma mekanizması ise fagositik etkilerdir. Vücudun genel savunma mekanizmasında akyuvarların (Leucocyt, lökosit) etkisi ile hastalık yapan etkenleri yeme-yutma-yok etme yeteneği vardır (fagositik etki). Akyuvarlardan özellikle nötrofiller (neutrophil) ve granülositler (granulocyt) ile makrofaj hücreleri vücut için tehlikeli etkenlerle mücadele ederler. İşte burada sayılan anatomik, fizyolojik ve fagositik mekanizmalar uterusu korur.
Pekiyi, bu koruyucu, rahimi savunan sistemlere rağmen ineklerde rahim yangıları (metritis, endometritis) neden ve nasıl olmaktadır?
İnekler steril ortamlarda yaşamazlar. Mikroorganizmalarla karşı karşıya kalırlar. Fakat sağlıklı inekler bunlara karşı kendilerini savunabilirler. Birçok mikroorganizma bulaşabilir ama bunun sonucunda uterus enfeksiyonu oluşmaz.
Bilindiği gibi rahim yangıları (metritis, endometritis) doğumdan sonra meydana gelir. Metritis aslında doğumdan sonra karşılaşılan birçok hastalığın sadece biridir. Metritis dışında doğumdan sonra birbiri ile ilişkili sorunlarla karşılaşabiliriz. Şöyle ki, mastitis, topallık, doğum felci (süt humması), ketozis, yağlı karaciğer hastalığı, kistik ovarium (yumurtalık kistleri), pyometra (irinli rahim yangısı) ve retentio secundinarum (eşin düşmemesi, sonun atılamaması). Bu hastalıkların birbirleri ile ve tümünün kuru dönem – geçiş dönemi ile ilgisi vardır.
Doğumdan sonra, doğumla birlikte ineğin yaşamındaki değişikliklere uyum sağlayamaması, fizyolojik ve metabolik değişikliklere karşı hazırlıklı olmaması, yukarda sayılan problemlere yol açmaktadır.
Rahim yangısı olan ineklerde yapılan çok sayıda inceleme, araştırma birçok mikroorganizmanın uterus mukozasında sorun yarattğını ortaya koymuştur. Bunların başında E.coli ve Trueperella pyogenes gelmektedir.
Enfeksiyon yapan mikroorganizmalar bunlarla kısıtlı değildir.
Fusobacterium necrophorum, Prevotella melaninogenica, Histophilus somni, Streptococcus’lar (örneğin Streptococcus uberis) da rahim yangılarında yer almaktadır. Bir de sorun yaratan virüs vardır; BoHv4 ( Bovine Herpesvirus 4) diye bilinen bu virusun metritis vakalarında rahim dokusunu hasara uğratmak sureti ile bakterilerin rahim içerisinde enfeksiyon başlatmasına yola açtığı biliniyor.
Son yıllarda bilim insanları Bacillus pumilus adı verilen bir mikroorganizmaya dikkat çekiyorlar. Bu bakterinin enzimi ve toksini ile hücrelere zarar vererek diğer bakterilerin ortama yerleşmesine neden olduğunu düşünen bilim insanları araştırmalarını sürdürmektedirler. Çeşitli suşları (4 ayrı suş) bulunan Bacillus pumilus üzerinde yapılan çalışmalar son zamanlarda yoğunlaştırılmıştır.
Doğumdan sonra metritis ve endometritis oluşumunun arkasında kuru önem ve geçiş dönemi (transition period) sorunları vardır. İnekler kuru dönemi ve geçiş dönemini “iyi” geçirmezler ise uterus savunma sistemi devre dışı kalmaktadır.
Doğumu takiben süt vermeye başlayan ineğin enerji ihtiyacıyla aldığı enerji birbiri ile uymuyor ise, başka bir deyişle enerji alımı süt verimine göre yetersiz kalıyor ise, hatta doğumdan sonra iştahsızlık da varsa ortaya çıkan NEB (enerji yetmezliği) savunma sisteminin aksamasına yol açmaktadır. Negatif enerji dengesi denilen enerji yetersizliği ile birlikte NEFA (esterleşmemiş yağ asitleri) ve BHB (betahidroksibutirat) gibi maddelerin kandaki yoğunluğu artmaktadır.
Diğer yandan kandaki Lipopolisakkaritler (LPS, endotoksinler) ve LTA (Lipoteichoic asit) miktarları yükseliyor. Buna bağlı olarak inek hızla zayıflıyor ve yağların erimesi söz konusu oluyor. IGF1 (insulin benzeri büyüme faktörü 1) seviyesi düşüyor. Karaciğerde TGL (Triacylgliserid) birikimi başlıyor. Karaciğer yağlanıyor. Kan tablosundaki bu değişiklikler nedeni ile bağışıklık (direnç) sistemini oluşturan neutrofiller görevlerini yapamaz hale geliyorlar. Buna bağlı olarak ineğin savunma mekanizması çöküyor. Zaten ketotik inekler kendilerini savunamaz bir duruma geliyorlar. Bu olumsuzluklara bir de hipokalsemi (kalsiyum yetmezliği) eşlik edince doğum sonrası hastalıklar ortaya çıkıyor.
Sadece metritis değil LPS sebebiyle aynı zamanda yumurtalık folliküllerinin gelişip yumurta oluşturamaması sorunu da meydana geliyor.
LPS’in yumurtalık (ovarium) aktivitesini engelleyici etkisi kızgınlık siklusunu (döngü) bozmaktadır. Kızgınlık görülmediği zaman östrojenin uterusu temizleme ve mukus (çara) ile mikroplarla mücadele etkisi de eksik kalmaktadır. Kızgınlık göstermeme (anöstrus) uterus enfeksiyonları ve uterusun eski halini alması yönünde (involusyon) olumsuz etki yapar.
Doğumu takip eden 3-8 hafta içerisinde metritis vakalarına rasgeliyoruz. Bu süre ketozis ile de yakından ilgilidir. Çünkü; ketozis vakaları da çoğunlukla doğumu takiben 2-7 inci hafta civarında meydana gelmektedir.
Metritis olduğunda kötü kokulu bir akıntı ile birlikte ineğin iştahsız, durgun olduğunu gözleriz. Bu arada süt verimi de düşer. Yani birbirini izleyen ve tetikleyen sorunlar üst üste gelir.
Koruyucu Hekimlik:
Kuru dönem ve özellikle geçiş dönemine özen gösterilmelidir. Bu dönemde kesinlikle laktasyondaki ineklere verilen yem katkıları verilmemeli; onun yerine kuru dönem için hazırlanmış yem katkıları verilmelidir. Doğum öncesi inekler şişmanlatılmamalı, tercihan Goldilocks diyeti uygulanmalıdır. Her zaman kuru ve temiz sistemine uyulmalı, bunun tersi olan pis ve ıslak yerlerden uzak durulmalıdır. Doğuma gereksiz müdahale edilmemeli, müdahale edilmesi şart olduğunda eller ve malzemeler temizlenmeli, dezenfekte edilmeli, eldiven giyilmelidir. Doğumu takiben ilk kızgınlığın görülmesi yakından takip edilerek not alınmalıdır. Buzağılamadan sonra üç hafta geçtiği halde kızgınlık göstermeyen inekler tehlike altındadır.
Kurudaki ve geçiş dönemindeki inekler ayrı bir yerde tutulmalı, konforlarına özen gösterilmelidir. Doğumu takiben 25 inci günde prostaglandin F2 Alfa enjeksiyonu yapılmalıdır. Bazı araştırmacılar bu uygulamanın 35 inci 49 uncu günlerde de yapılmasının yararlı olacağını bildirmektedirler. Kuru dönem uygun bir şekilde geçirilirse, geçiş dönemi talimatlarına uyulursa ineklerin tekrar döl tutup gebe kalmasında sorun olmayacaktır.