Bağırsak bütünlüğü sağlığın koruyucusudur. Bağırsağı oluşturan epitel hücreleri birbirine yan yüzeylerinden, proteinlerden oluşan, sıkı bağlantılar (zonula occludens) ile bağlıdırlar. Occludin ve claudin adı verilen proteinler epitel hücrelerini o kadar sıkı bir şekilde birbirine bağlar ki epitel doku bu sayede hastalık yapıcı mikroorganizmalara ve toksinlere karşı bir bariyer (engel) oluşturur. Sağlıklı bir bağırsak epitelinden hiçbir mikroorganizma, toksin (zehir) vücuda giremez.
Ancak; bazı sebeplerden bağırsak bütünlüğü bozulursa yani bağırsak bariyeri fonksiyonunu yitirirse hastalıklar kendini gösterir.
Bilim insanları bu duruma “geçirgen bağırsak sendromu” veya “sızdıran bağırsak sendromu” gibi isimler vermişler.
Bağırsak bütünlüğünün bozulmasıyla bağırsak duvarı koruma yeteneğini kaybeder, villuslar küçülür (kısalır), bağırsak mukusu azalır. Patogenler ve toksinler (endotoxinler, LPS = lipopolisakkaritler) kana karışarak vücuda dağılırlar. Patogenlerin (hastalık yapıcı mikroorganizmaların) kana karışmasıyla genel vücut sağlığı bozulur, ayak sorunları (laminitis), karaciğer apsesi meydana gelir.
Ayrıca; patogenlerin ve toksinlerin lenf sistemine girerek akciğerlere ulaşması sonucunda da akciğer yangısı (pneumoni) ortaya çıkar. İleriki safhalarda endotoksinler yüzünden ketosis, karaciğer yağlanması (hepatic steatosis) gibi sorunlarla da karşılaşırız.
Vücutta artan LPS (endotoksinler) her türlü yangının (iltihabın, enfeksiyonun) başlangıcı olurlar.
Sızdıran bağırsak ya da geçirgen bağırsak sendromu ile birlikte genel belirtiler gözlenir.
İştahsızlık, sancı, şişkinlik, ishal, durgunluk, halsizlik, yatma isteği, dışkıda sindirilmemiş yemler birçok hastalıkta ortaya çıkabilecek olan genel belirtilerdir.
İleriki durumlarda yemden yararlanmanın azalması sebebiyle zayıflama, süt verenlerde süt miktarının azalması, besi danalarında ağırlık artışında azalma gibi sorunlar ortaya çıkar. Mineral ve vitamin eksikliğine bağlı belirtiler, direnç sisteminin etkilenmesi sonucunda hastalıklara yatkınlık ise daha sonraki günlerde karşımıza çıkacaktır.
Görüldüğü gibi; bağırsak bütünlüğü sağlığın garantisidir.
Bilim insanlarının vurguladıkları gibi; bağırsak sağlığı ile genel sağlık aslında sinonimdir. Yani aynı anlama gelir.
Pekiyi; bu kadar önemli olan bağırsak bütünlüğünün bozulmasına sebep olan etkenler ve etmenler nelerdir?
Başlıca etken sıcak stresidir. Genel olarak “her türlü stres” desek daha doğru olur.
Örneğin; nakliye, aşırı kalabalık ortam ve nutrisyonel stres (beslemeye bağlı stres) olarak tanımlayabileceğimiz asidoz.
Nutrisyonel stres düşük lif (selüloz), yüksek karbonhidrat (nişasta) ile besleme sonucunda oluşan işkembe ve bağırsak asidozudur. Bilindiği gibi işkembe asidozunda oluşan lipopolisakkaritler işkembe dışına çıkarak tüm vücuda dağılırlar.
İşkembenin arkasından gelen sekum ve kalın bağırsak bölümü de gıdaların son kez emilimini gerçekleştiren bölümlerdir. Bu kısımdaki asidoz da işkembe asidozuna benzer şekilde vücuda büyük zarar verir. Besleme ile ilgili stres bu şekilde ortaya çıkar. İşkembe pH derecesi 6,1 – 6,2 civarındadır, pH 5,5’tan daha aşağıya düşerse inekler için büyük sorunlar başlar. Bunun arkasından yukarıda saydığımız, verim düşüklüğü, topallık, karaciğer apsesi ve pneumoni gibi sorunlar gelir.
Demek ki; bağırsak bütünlüğünü ve dolayısıyla genel sağlığı korumak için hayvanların stresten uzak tutulmaları gerekiyor.
Öncelikle sıcak stresi için her türlü önlemi almak şarttır. Bu önlemler serinletme ile başlar, yeme katılan maddelerle devam eder. Kesinlikle ihmale gelmez. Yemlerin dengeli olması, yemlere canlı maya, başta çinko olmak üzere izminerallerin, A, E ve C vitaminlerinin, betain’in katılması büyük yararlar sağlayacaktır.
Ketosis ve karaciğer yağlanmasını önlemek için kolin, methionin ve niasin katılması da önerilir. Özellikle lohusa inekler için çok önemli katkılardır.
Yemlere tampone edici olarak sodyum bikarbonat ve benzeri katkıların katılması yararlıdır.
Sıcak stresi ile ilgili olarak iştahı ve süt miktarını arttırmak aynı zamanda vücut ısısını düşürmek için yemlerle birlikte Capsicum oleoresin (kırmızı acı biber) verilmesinin yararlı olduğu ile ilgili bilimsel çalışmalar var.
Yemlere canlı maya olarak Saccaromyces cerevisiae katılmasının yanısıra yararlı bakterilerin katılması da önerilmektedir. Örneğin; Propionibacterium freudenreichii, Lactobacillus animalis LA-51 gibi dost mikroorganizmaların verilmesinin yararları bilimsel olarak ortaya konulmuştur.
Aslında konu dönüp dolaşıp “sürü yönetimi”nin doğru yapılıp yapılmadığına gelmektedir. Doğru yapılmış rasyon ve doğru besleme, stres yönetimi ile ilgili kurallar işin başıdır.