Anaplasmosis sığırlarda alyuvarları hasara uğratan ve şiddetli kansızlık (anemi) ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Etkeni Anaplasma marginale adı verilen bir rikettsia (riketsiya)dır. Etken eritrositlerin (alyuvarların)içine yerleşir (intraerytrocytic bakteri).
Etkenin bulaşmasında keneler rol oynar. Dünya’da bilinen 17 ayrı kene çeşidinden Ixodes, Hyalomma, Dermacentor ve Rhipicephalus (Boophilus) keneleri Anaplasmosis hastalığının bulaşmasından sorumlu ailelerdir.
Anaplazmoz (Anaplasmosis) süt veriminde azalma, yüksek ateş ve iştahsızlık ile ortaya çıkar.
Hastalığın perakut formunda aşırı salya görülür. Eritrositler (alyuvarlar) hasara uğradığından beyne yeterli oksijen taşınamaz. Bu sebeple klinik belirtiler arasında koordinasyon bozukluğu ve sinirsel semptomlar da göze çarpar. Yine oksijen yetmezliği sebebiyle sık soluma güçlüğü ve bunlarla ilişkili olarak nabzın hızlı olması da söz konusu olur.
Durgunluk, kabızlık ve sarılık görülen belirtiler arasındadır. Vücut (RES= Reticuloendothelial System) enfekte eritrositleri yabancı hücre olarak algıladığından fagosite eder yani yer, yutar. O yüzden idrarda kan (kan işeme) görülmez.
Anaplasmosisin çoğunlukla 1-2 yaş arası sığırlarda görüldüğü, buzağıların ilk 6 ay içerisinde dayanıklı oldukları bildirilmektedir.
Anaplazmoz (Anaplasmosis), şiddetli anemi (kansızlık) görüldüğü için, Theileriosis hastalığı ile karışabilir.
Sarılık olduğu için Babesiyöz (Babesiosis) ile karıştırılsa da babesiyöz de kan işeme belirgindir.
Leptospiroz ile de karıştırılabilir. Sarılık olması dolayısıyla karıştırılsa de idrarda kan ve sütte kan olması bu iki hastalığı ayırt edebilmemizi sağlar. Tabii ki kesin teşhis mikroskopta muayene veya laboratuvar tetkikleriyle konur.
Teşhis için büyük damarlardan örneğin; vena jugularisten kan alınarak Giemsa boyama ile bakılması önerilir. Anaplasmosis hastalığında perifer kandan, örneğin; kulak ucundan alınan kandan etkenleri görmek mümkün olmayabilir. O yüzden büyük damarlardan kan alınarak bakılması gerekir.
Hastalık birinci derecede, yukarıda söylediğimiz gibi, kenelerle nakledilir. Ama; sineklerle ve kan ile kirlenmiş aletlerle bulaşabileceği de bildirilmiştir. Diğer yandan intrauterine (rahim içi) yani transplacental bulaşma da söz konusu olabilir.
Anaplasmosis’in tedavisi mümkündür.
Tedavide oksitetrasiklinlerin kullanılması yaygın bir uygulamadır. Tedavide ayrıca İmidocarb kullanılır.
Bazı yazarlar meloksikam etken maddeli yangı giderici ilaçların kullanılmasında fayda görmüşlerdir. Tedavide tabii ki hematinik ilaçlar (bakır, demir, kobalt ve B12 vitamini) kullanılması yararlıdır.
Tedavide başarı elde etmek için erken teşhisin büyük önemi olduğunu da unutmayalım.
Anaplasmosis’in yurtdışında aşısı vardır.
Avusturalya’da Babesiosis ile kombine Anaplasmosis aşısı bulunmaktadır.
Ayrıca Güney Afrika, İsrail ve Güney Amerika’da aşıları olduğu bilinmektedir.
Hastalıktan korunmanın başlıca yolu kenelerle mücadeledir. Kenelerle mücadele bilinen ilaçların kullanılması ile mümkün olur. Küba’da kene aşısı bulunduğu ve 2 nesil üstüste kullanıldığında kene popülasyonunu yok ettiği bildirilmektedir.