Köyler mahalle oldu.
Evin alt katında veya arka tarafında hayvancılık giderek ortadan kalkacak. Koşullar zaman içerisinde ‘’Hayvancılık Bölgeleri’ ‘ni zorunlu hale getirecek. Belediyeler belki bunu şart koşacak. Bugün değilse yarın.
Bunlar düşünülmüş. İlgili yönetmelik 25.11.2017 tarihli 30251 sayılı resmî gazetede yayınlanmış. Tarıma Dayalı İhtisas Sanayi Bölgeleri (TDİOSB) yönetmeliğinde hayvancılık konusundaki maddeleri gözden geçirelim.
Yönetmelik gerçekten titizlikle ve tüm ayrıntılarıyla ele alınarak hazırlanmış. Yönetmelik hayvancılık için bölge oluşturulmasını 50 işletme sahibinin taahhüdüne bağlıyor. Kapasiteler süt sığırcılığı için en az 25 baş, besi sığırcılığı için en az 50 baş olarak belirlenmiş. Süt sığırcılığı ile besi sığırcılığı Organize Sanayi Bölgeleri birlikte olamıyor. Hayvanlar için tahsis edilecek alanlar planlanmış. En önemli konu; karantina.
Karantina ünitesi madde 65’te yazılmış. Madde 66 ise bölge faaliyete geçtiğinde bir ‘’Bölge Müdürü’’ atanmasını ön görüyor. Konunun uzmanı bir ziraat mühendisi veya bir veteriner hekim, bölge müdürü olabiliyor. Ancak; asgari 5 yıl mesleki tecrübeye sahip olmak şartıyla.
Süt sığırcılığı için her 500 baş, besi sığırcılığı için her 1000 başa hürmet verecek bir veteriner hekim istihdam edilecek. Kuruluşta bir müteşebbis heyet var. Sonraki dönemlerde ise yönetim kurulu devreye girecek. Fakat her şey, görev ve yetkileri ayrıntılarıyla açıklanmış olan, bölge müdürünün üzerinde. En önemli kişi bölge müdürü. Yönetim kurulu 4 yıllığına seçiliyor ve 5 kişiden oluşuyor. Ayrıca 5 kişi de yedek üye olarak seçiliyor. Bölge müdürü 5. üye olarak görevlendirilebiliyor. Yönetim kurulu bölge müdürüne yetkilerinin bir kısmını devredebiliyor.
Bölge müdürü yönetim kuruluna bağlı olarak çalışan idari ve teknik personelin en üst amiri. İşleyiş ondan soruluyor. Yetkili ve sorumlu.
Hayvan hastalıkları herkes tarafından biliniyor. Fakat, ülkemiz kurallara uyma konusunda ne yazık ki birçok gelişmiş ülkede geride. Yönetmelik önlemi gayet belirgin bir biçimde ele almış. Fakat hastalıkların böyle toplu hayvan bulunduran bölgelerde hızla yayılabileceği ile ilgili bilinç olmalı. Bu bilinç eğitimlerle pekiştirilmeli. Hatırla, gönülle yönetmeliği aşan işler yapılmamalı, kesinlikle göz yumulmamalı. İhmallerin kötü sonuçlar doğuracağı açıkça herkese izah edilmeli.
Yapılan çalışmalar gösteriyor ki; ülkeler gelişmişliği ile kurallara uyma arasında yakın bir ilişki var. Hayvancılığın da kendine has temel kuralları vardır. Ne yazık ki; ülkemizde kırmızı ışıkta geçmeyi marifet sayan kimselerin olduğunu biliyoruz. Besi veya süt hayvancılığı ihtisas bölgelerinde yönetmelikle konulmuş kuralların kesinlikle, hiç kimse tarafından, bir yönetim kurulu üyesi tarafından bile delinmesine izin verilmemelidir. Burada bölge müdürüne büyük bir sorumluluk yüklenmiş durumda.
Hastalık ve karantina, koruyucu hekimlik konusunda yönetmeliğe ek olarak bölge müdürü tek tek taahhütler almalı, bir yönetim planı oluşturarak herkesin uyacağı yönünde tek tek imzalatmalıdır.
Böyle bir hayvancılık bölgesine katılımcı olanlar zaten tüm kuralları başta kabul etmiş olurlar. Ama; bölge müdürünün aksine davranmaya çalışanlar, kuralları esnetmeye çalışanlar olabilir. Böyle istekler kötü sonuçlar doğurabilir. Mikroplar ve diğer hastalık etkenleri gözle görülmediklerinden çıkabilecek sorunlar göz ardı edilebilir. Başa dert geldikten sonra alınacak önlemler yeterli olmayacaktır. Başta bölge müdürünün talimatlarına uymayanların ne gibi yaptırımlarla karşılaşacağı açıkça belirtilmelidir.
Yönetim kurulunun emrindeki bir bölge müdürü zor bir görev yüklenecektir. Resmî gazetede yayınlanan yönetmeliğe ek olarak bir yönetim planı yapmalı, yönetim planının uygulanması konusunda kendini güvenlik içerisinde hissetmelidir.
Tüm katılımcılar da başkalarına zarar vermemeyi ilke olarak benimsemeli, kuralları anladıklarını imzaları ile onaylamalıdırlar. ‘’Kuralları okudum anladım. Uymayı taahhüt ediyorum’’ demelidirler.
Bir arada yaşamanın da, hayvancılığın da kendine has kuralları vardır. Kurallara uyulmazsa kazalar olur.